1 Nisan ve 3 şaka
Fransa Kralı IX. Charles’ın 1564 yılında 1 Nisan olan yılbaşını, Ocak ayının birinci gününe alması ile başladı herşey. 1 Nisan’da kutlamalar yapılır, yeni yıl karşılanırmış. Kral’ın bu kararından haberi olmayan insanların kutlamaya devam ettiği, ancak durumdan haberdar olanların ise bu insanlar ile alay ettiği rivayet edilir. O günden sonra 1 Nisan şaka günü olarak anılır. Dünyanın farklı ülkelerinde farklı rivayetler olsa da hemen hemen yakın zamanlara denk gelen bir şaka bayramı var.
Son 1 Nisan tarihi ise sıradan bir Pazartesi sabahıydı benim için. Toplantıdaydık ve gelen bir e-posta ile dikkatim dağıldı. Google şirketi Google Nose adında bir ürün geliştirmiş, ekranda gördüğünüz her şeyi koklayabileceğimizi yazıyordu. Yıllar önce bir futurist’in kitabında bunun ilerde mümkün olacağını okuduğumu hatırladım. Bu nedenle ne yalan söyleyeyim şu aşamada imkansızlığını bile bile inanmak istiyordum. Bu şirketin kullanıcılarının birer müşteri olmadığını, aynı zaman da insan olduğunu; duygularının, algılarının olduğunu fark ettiğini ve buna benzer geçmiş şakaları olduğunu biliyordum. Ama bir an bugünün 1 Nisan olduğunu hatırladım. Yüzümdeki şüphe, gülümsemeye döndü.
Tam 3 şaka hazırlamıştı bu sene. İlki Youtube sitesinin kapatılacağı oldu. Bu söylenti ABD de Zaytung gibi çalışan The Onion gazetesinde çıktığında kimse inanmadı. Google’da da yazınca insanların büyük kısmı tarihi unutmuş olsalar gerek inandılar, yorumladılar. İkinci şakası ise Google Maps ile çalışan define haritaları oldu. Bu konu da da güzel güzel videolar çekmiş ve yayımlamıştı. İpuçlarını bir araya getirerek hazinelere ulaşılabileceği yazıyordu.
Son şakası ise Google Nose oldu. Beta ürünü olarak yayımlanan özellik arama sonuçlarının yanında “Smell” seçeneğinin kullanılmasıyla çalışıyordu. Örneğin bir çiçek resmi var ekranda, smell butonuna basıyorsunuz, burnunuzu ekrana yaklaştırdığınızda kokusunu alabilirsiniz diyordu. Kaç kişi burnunu ekrana yaklaştırdı tahmin edemiyorum.
Google kurumsal bir şirket olarak kullanıcılarının insan özelliklerine dokunmayı başarmıştı. Günümüzdeki kurumsal şirketlerin kaç tanesi bunu yapabiliyor ki? Bir elin on parmağını geçiyor mu?