1505
Senelerdir başınızı ağrıtıyorum: “Kendi üniversitelerimizin yetkinliklerini, kendimiz teknolojiye çevirir ve kendi ürünlerimizde kullanabilirsek, bu nitelikli ürünleri dünyanın her yerine satabiliriz” diye. “Kendi ürününü tasarlayabilen, teknolojisini kendi üretebilene sanayici denir, teknolojisini ve ürününü satın alıp üretene fabrikatör denir” diye. Fabrikatörlerin Çin ve Hindistan’la kıran kırana rekabete gireceği, sanayicilerin ise AB ve ABD ile çekişeceğini hep dile getirmişimdir.
Ülkemizde, üniversitelerimizde temel yetkinlikler dünya ayarında. Doğru aşamasında yakalanıp doğru şekilde teknolojiye ve ürüne dönüştürüldüğünde dünyada ilk olmaları işten bile değil. Ama o doğru zamanda ve doğru ürün konusunda sanayimiz ağır kalıyor. Kim bilir belki de “ağır sanayi” dedikleri budur!
Temel yetkinliklerin teknolojiye dönüştürülüp bir üründe kullanılmasına yönelik yeni bir teşvik 1 Haziran’da uygulamaya konuluyor. İlk başvuru 1 Ağustos. TEYDEB, 1505’i, şöyle tanımlıyor: “1505 KOBİ Yararına Teknoloji Transferi Destek Programı üniversite/kamu araştırma kurumlarındaki bilgi birikiminin, KOBİ’lerin ihtiyaçları doğrultusunda, ürüne ya da sürece dönüştürülerek KOBİ’lere aktarılması yoluyla ticarileştirilmesine katkı sağlamak amacıyla oluşturulmuştur”.
1505’te yürütücü kuruluş, akademik: “4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamında yer alan yükseköğretim kurumları ile vakıf üniversiteleri ve ilgili mevzuatında Ar-Ge yapmakla görevlendirilmiş kamu araştırma kurumları”. Proje sonucu elde edilecek teknolojiden yararlanacak olan KOBİ ise “müşteri kuruluş” olarak niteleniyor. Dolayısıyla para akademisyenlere verilecek. Üniversitenin temel yetkinliğini teknolojiye çevirmesi beklenecek.
Üniversitelere, hiç de uzman olmadıkları bir alanda bir yükümlülük yüklenmiş oluyor: teknoloji dönüştürücülüğü. Teknoloji dönüştürücülüğü, yaptığım için biliyorum, yoğun bir pazar bilgisi gerektiriyor. Aksi durumda teknoloji “topal” oluyor. Umarım, TEYDEB proje ekibinde pazarlamacı bulunmasına itiraz etmez.