“1984”DE Mİ, YOKSA “CESUR YENİ DÜNYA”DA MI YAŞIYORUZ?
Gerek teknolojik gerekse siyasi gelişmeler sonucu, son yıllarda dünyada birçok insan bir distopyada yaşadığını düşünüyor. Ama, hangisi? Aldous Huxley’in 1932’de yazdığı “Cesur Yeni Dünya”da mı, yoksa George Orwell’in 1949’da yazdığı “1984”de mi? İlk yayımlandıkları zaman ve şimdilerde, ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde, bu iki kitabın en çok satanlar listesinde olması şaşırtıcı olmamalı.
Batı demokrasilerinde yaşayıp bu soruya yanıt arayan düşünürler, teknoloji dünyasındaki gelişmelerin etkisiyle, yakın zamana kadar “Cesur Yeni Dünya” yanıtını veriyordu. Örneğin, Rebecca MacKinnon’un 1912’de yayımlanan “Consent of the Networked – The Worldwide Struggle for Internet Freedom” başlıklı önemli kitabında, ikna edici bir şekilde Huxley’in anlattığı dünyada yaşadığımız gösteriliyordu. Ama, o zamanlar batı demokrasilerinde Trump gibi özgürlüklere tahammülsüz, insan haklarını hiçe saymaya çalışan (bağımsız yargı sayesinde istediği gibi yapamasa da), yalan ve sahte haberlerle toplumu manipüle eden (saygın ve bağımsız medya sayesinde istediği kadar yapamasa da), demokrasiyi hiçe saymaya çalışan otoriter (güçlü STK’lar sayesinde her istediğini yapamasa da) bir ülke yöneticisi yoktu.
Financial Times’ın 20 Ocak Pazar ekinde çıkan ayrıntılı bir yazı (https://on.ft.com/2FEZF2W), önce Huxley ile Orwell’in kişilik ve niteliklerini karşılaştırıyor, sonra da iki kitabın paralel ve tezat kısımlarını özetliyor. En sonunda da, özellikle Trump sonrasında, iki kitabın da en kötü yanlarının egemen olduğu bir dünyada yaşadığımız sonucuna varıyor. Yani iki yazar da hem başarılı hem de başarısız olmuş durumda. Başarılılar, çünkü gerçekleşebilecekleri çok önceden görebilmişler. Başarısızlar, çünkü kitaplarının toplumları olabilecekler karşısında uyaracağını ve distopik gelişmelerin engellenebileceğini umut etmişlerdi ama olmadı.