2024’e yön verecek 5 teknoloji trendi
Devrim niteliğindeki teknolojiler ve yeni kullanım senaryoları, şirket stratejilerinin uyarlanmasını ve önümüzdeki yıllar için yeni altyapıların kurgulanmasını gerektirdi. DE-CIX CTO’su Dr. Thomas King, 2024 yılında bağlantılı iş dünyasını, teknolojinin daha da gelişmesini ve birbirine bağlantı iş kolunu şekillendirecek 5 trend belirledi.
1. Optimize edilmiş düşük gecikmeli yapay zekayı ulaştırmak üzere yapay zeka birbirine bağlantı hizmetleri
2023’te genel kullanıma sunulacak birkaç güçlü üretken yapay zeka (AI) modeli eşliğinde yapay zeka, birçok şirkette kendine yer buluyor ve etkili bir şekilde yararlanabilenlere rekabet avantajı sağlıyor. Bununla birlikte birçok şirket kendi yapay zeka modellerinin geliştirilmesini ve işletilmesini sağlayacak dahili bilgi işlem kaynaklarından yoksun. Bu noktada, buluttan yapay zeka ve Hizmet Olarak Yapay Zeka (AIaaS) sağlayıcıları uygun alternatiflerle müşterilerin karşısına çıkıyor. Bulut ve özellikle AIaaS sağlayıcıları için optimize edilmiş bağlantılar, düşük gecikme süresi ve yüksek bant genişliği eşliğinde sohbet robotlarının, analitik süreçlerin ve diğer araçların daha iyi performans göstermesini sağlamak adına önemli bir bileşen haline dönüşüyor.
2024 yılında yapay zeka destekli hizmetlerin artan kullanımı, şirketler için veri yollarını optimize edilmesini, harici yapay zeka modelleri veya hizmet teklifleriyle doğrudan ve güvenli bir şekilde bağlantı kurmasını bir zorunluluk haline getirecek. Yapay zeka bulutlarına veya yapay zeka ağlarına doğrudan bağlantı (“peering”) gibi yapay zeka birbirine bağlantı hizmetlerinin, yapay zeka stratejilerinin merkez sütunlarından biri haline gelmesi şart.
2. Ağ Operasyonları için AIOps
Ağ optimizasyonu yapay zekanın daha iyi performans göstermesine yardımcı olurken, yapay zeka da ağların daha iyi performans göstermesini destekleyebilir. AIOps için (BT operasyonları için yapay zeka) henüz erken olsa da potansiyeli şimdiden ortaya çıkmaya başlıyor. BT operasyonlarının tüm alanları AIOps tarafından kapsanırken, ağ operasyonları için AIOps da önemli bir bileşen olarak öne çıkıyor. Ağ mühendisleri, dağıtık işgücü, çok sayıda cihaz ve bulut altyapısı gibi unsurları bir araya getiren ve giderek karmaşıklaşan ağ görünümleriyle karşı karşıya kalıyor.
AIOps, büyük veri ve makine öğrenimi temelinde otomasyon, tahmine dayalı analitik ve kök neden analizi yoluyla ağ operasyonlarının yönetimini basitleştiriyor. AIOps, müşteriler için sorun gidermeyi ve sorun çözmeyi hızlandırıyor ve değerli NOC çalışanlarının yapay zekanın bugün çözemediği daha kritik görevler üzerinde çalışması için fırsat yaratarak maliyetleri düşürüyor. 2023’ün sonlarında yapılan bir ankete göre, katılımcıların yalnızca yüzde 4’ü AIOps’u kurum çapında entegre etmiş olsa da, yüzde 15’i AIOps’u bir kavram kanıtı olarak uygulamış ve yüzde 29’u gelecekte uygulanması için kullanım durumlarını belirlemiş durumda. Bu pazarın önümüzdeki dört yıl içinde üç kat büyüyerek 2028 yılında yaklaşık 65 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
3. SD-WAN Exchange’in gelişi
SD-WAN pazarı son yıllarda hızla ve önemli ölçüde büyüdü. Bugün birçok büyük işletme SD-WAN’ın avantajlarından en iyi şekilde yararlanıyor. Bu teknoloji çok daha pahalı ve daha az esnek olan MPLS’nin yerini alıyor. SD-WAN, çoklu bulut senaryolarıyla sorunsuz bir şekilde entegre olmak için mevcut internet bağlantısını akıllıca kullanıyor. Tüm trafiği şirket altyapısı üzerinden geri yönlendirmek yerine yerel olarak yönlendirerek veri yollarını optimize ediyor. SD-WAN bunu, kontrol düzlemini altta yatan ağ altyapısından, yani internet bağlantısından ayıran yazılım tabanlı bir katman sayesinde başarıyor. Teknolojiden bağımsız olduğu için, geniş bant veya 4G LTE/5G üzerinden son adımda internet bağlantısı gibi çoklu ağ teknolojileri üzerinde çevik bir şekilde çalışabiliyor.
Bu noktada internet değişim noktaları (IX’ler) SD-WAN değişim noktalarına dönüşme potansiyeline sahip, yani bunların her biri farklı SD-WAN uç noktaları sağlayacaklar. Kurumlar daha sonra bulut bağlantısı veya Microsoft Azure Peering Service (MAPS) gibi birbirine bağlantı hizmetlerini kullanmak ya da farklı SD-WAN teknolojileri arasında yönlendirme yapmak üzere SD-WAN noktalarına bağlanmak için tercih ettikleri SD-WAN teknolojisini kullanabilirler. İlk SD-WAN Exchange çözümlerini 2024 yılında görmeyi bekliyoruz.
4. Kuantum sonrası dönemde iletişimin gizliliği
Son birkaç yıldır kuantum bilişimin artan kullanılabilirliğiyle birlikte, iletişimin gizliliğinin güvence altına alınmasına dair önemli zorluklar ortaya çıktı. Kuantum sonrası çağda özel iletişim kanallarının gizliliğini sağlamak için kuantum şifreleme teknolojisi geliştiriliyor ve deneysel olarak kullanıma sunuluyor. Kuantum anahtar materyalini bir iletişim ortağına iletmek için öncelikle kuantum anahtar dağıtımı (QKD) gerekiyor. QKD ile ilgili mevcut zorluk, anahtar malzemenin ne kadar uzağa gitmesi gerektiğini ayarlayabilmek.
Bunun nedeni, bir kuantum sinyal kodunun çözülmesinin geleneksel ağ teknolojisindeki sinyal kodlarının çözülmesinden çok daha zor olması. Sonuç olarak bu tarz ağların etkili bir şekilde çalışabilmesi için tamamen engellerden arındırılmış bir fiber bağlantıya ve her 80 kilometrede bir kuantum tekrarlayıcılara ihtiyaç duyulacaktır.
İlk test çalışmalarının ardından, 2024 yılında QKD’yi daha uzun mesafelerde test etmek için Avrupa’da verimli kuantum ağlarının kurulduğunu göreceğiz. Bu henüz kesin olarak adreslenmemiş bir zorluk. Kuantum ağlarındaki katılımcıları birbirine bağlamaya yönelik yeni yaklaşımların ortaya çıkması, mesafeleri en aza indirmek üzere veri yollarının optimizasyonunu sağlayacaktır.
5. Hizmet olarak ağın küreselleşmesi
Hizmet olarak ağ (NaaS), işletmelerin Geniş Alan Ağlarının (WAN) inşası ve yönetimini bir hizmet sağlayıcıya yaptırmalarını sağlar. Bu yaklaşım, kullandıkça öde, API tabanlı işletim, self-servis portallar, otomatik ad-hoc provizyon ve geniş bir birbirine bağlantı hizmetleri setini tek bir pakette birleştirir. Yaklaşık on yıl önce ortaya çıkan NaaS, özellikle kurumsal alanda güçlü bir şekilde gelişti. Teknolojinin şimdiye kadar ana odak noktası yerel ve bölgesel WAN bağlantısı sağlamaktı.
Artık NaaS’ın yaşı da kemale eriyor. Geleneksel taşıyıcıların yanı sıra ilk NaaS sağlayıcıları küresel ağlarını çok uluslu kuruluşların birçok şubesini, üretim tesisini ve dağıtılmış iş gücünü birbirine bağlamak ve internete, buluta ve iş ortağı ağlarına yerel erişimlerini sağlamak için kullandılar. 2024 yılında bu yaklaşımın küresel bir fenomen haline geldiğini göreceğiz.