27 yıl olmuş
İlk kez bir Apple Macintosh kullanmayı öğrendiğimde 35 yaşındaydım. 1984.
Londra Üniversitesi’ndeki doktora çalışmamda Sosyal Bilimler İçin İstatistik Paketi (SPSS) denilen berbat-ötesi-zor-karmaşık bir dizi işlemi kullanmak zorundaydım. Hayatım kaymıştı. Çok mutsuzdum. Çünkü her data için “kart delmek” zaten kaderdi, evet ama, sonra o karadelik istatistik programını, datayı hesaplamak için kullanmak tam bir işkenceydi. Kompüter Merkezi’ne git gel git gel…sonu görünmeyen bir kabus.
Bir gün, istatistik danışmanım, “Şuna bak” diye beni bir odaya soktu. Masa üstünde ekranlı bir cihaz duruyordu. “Bunu kullanmayı sana öğreteceğim” dedi. Öğretti de. Hayatım aniden kolaylaştı. Çünkü, SPSS’le itiş kakış yapmaya çalıştığım hesapları, bu yeni cihazla pek daha kolay (ve masa başında) yapar oldum. Bir tuşla, kağıda bile basıyordu. Kompüter “sonuçlarını” almak için Merkez’e giden bizlere hayal-ötesi kolaylık.
O sonbahar, tezimle ilgili son işlere “kapanmak” için altı aylığına İstanbul’daki evime döndüm. ABD’den getirttiğim, Apple’a (kimse Macintosh demiyordu) uygun bir istatistik programı da yanımdaydı (floppy-disc olarak!). Ama İstanbul’da Apple nereden bulacaktım? Boğaziçi Üniversitesi’nde var dediler. Ama kimin odasında? Ben nasıl kullanabilirim?
Bir gün Nişantaşı’nda Abdi İpekçi Caddesi’nde (bugünkü lüksü hiç yoktu) yokuş yukarı yürürken solda bir Apple ilanı gördüm: Bir dükkan. Giriş katı. Apple satıyor. Hemen girdim. “Bana bir Apple lazım, ama satın alamam, burada bir tanesinde şu hesapları yapabilir miyim?” diye sordum. Durumun tuhaflığına şaşırdılar ama olur dediler.
Vitrindeki Apple’lardan birinin başına geçtim. Elimdeki diskle, hesapları vitrinde yaptım. Kaldırımın hemen kenarındaydım. Oradan geçenlerin ve sütçünün bakışlarını hala hatırlıyorum.
Sonraki dönemde Apple, hayatımı acaip kolaylaştırdı, evet, ama doktorama ilgimi maalesef kaybetmeye başladım. Çünkü hem BBC’de hem Cumhuriyet’te gazeteciliğe daha çok emek verir olmuştum.