7 Ekim 1571
Muhteşem Yüzyıl’da rol alan Kanuni’nin ölümünden 5 yıl sonra, bugünkü Yunanistan’ın batısında (o dönemde Osmanlı toprağı) bizim, İnebahtı dediğimiz, Frenklerin Lepanto dedikleri mevkide Osmanlı Donanması’nın dörtte üçü Venedik, Ceneviz ve İspanyol donanması karşısında yok olmuştu. Donanmanın dörtte birini, Barbaros’un yetiştirmesi Uluç Ali Reis (daha sonraki adıyla Kılıç Ali Paşa) kurtardı ve İstanbul’a götürdü. Olayın 140. yıldönümü.
Osmanlı donanma komutanı Müezzinzade Ali Paşa için tarihçiler, “hayatında kayıkta kürek bile çekmemiş” derler. Döneme özgü “liyakat değil, sadakat” ilkesine uygun olarak atanmıştı. Kanuni’nin keyif meraklısı oğlu Sarı Selim padişahtı. Sefere çıkmamasıyla ünlüydü. “Hareketsiz Padişah” diye tanınırdı. Devletin yönetimini Sokullu Mehmet Paşa’nın ehil ellerine bırakmıştı.
Tarih birkaç cümlelik özetlerle elbette açıklanamaz. Ama İnebahtı’da Osmanlı yenilgisinin temel nedeni, Osmanlı donanmasının hep kullandığı, geleneksel teknelerle savaşa girmesiydi. Yeni teknoloji, gündemde yoktu…
Oysa, Osmanlı’nın Akdeniz’deki üstünlüğünden bıkıp usanan Frenkler, daha farklı, daha yüksek, daha çok top alan kadırgalar yaptılar. Bunlar, apartman gibiydi. Bizimkiler hızlı ve çevikti ama alçakta kalıyordu. Frenkler, kadırgaların burnundaki çıkıntıları kestiler. Buraya da top yerleştirdiler. Sonuç: Üst kattan alt kata öldürücü bir ateşle saldırı.
Osmanlı donanmasından 200 gemi yok oldu. 30 bin ölü ve yaralı. 3 bin esir. Frenkler, 15 bin kürekçiyi forsadan kurtardı.
Ama Sokullu, bir yıl içinde 200 parçalık yeni bir donanma yaptırdı. Donanma komutanlığına atadığı Kılıç Ali Paşa yine Akdeniz’e çıktı… Osmanlı, o dönemde “öğrenmeyi” henüz unutmamıştı. Ama Sokullu’dan sonra “öğrenememeye” başlayacaktı…