Meğerse mahremiyet yokmuş?!
İngiliz özel tv kanalı Channel 4 bir kamu hizmeti yaptı: @datababyC4 adlı projesiyle, bir cep telefonunun 24 saatini izledi.
Proje için “sanal” bir kimlik icat edildi. Facebook’ta, twitter’da hesaplar açıldı. Pinterest’e görseller konuldu. “Kullanıcı” 27 yaşında Rebecca Taylor adlı bir “kadın”dı. İsim, İngiltere’de yaygın kullanılan bir isim ve soyadıydı. Fotoğraf çekmeyi, seyahati ve müziği seviyordu.
Telefona, Skype ve WhatsApp gibi 30 uygulama konuldu. Bu iş için, sıfır kilometre yepyeni bir laptop kullanıldı. MWR Infosecurity adlı şirket, bu sanal “cep”in 24 saatinin dökümünü çıkarttı:
* Telefon, 24 içinde 350 bin paket veri yolladı ve aldı.
* Bu iş için 315 bilgisayar sunucusuyla ilişki kurdu.
* ABD ve Ukrayna’da faaliyet gösteren zigi.com adlı bir reklam şirketiyle ilişki kurdu.
* 45 dakikalığına “kulanılmadığı” sırada dünya çapında 76 sunucudan 35 bin paket veri telefona geldi gitti. İlişkideki ülkeler arasında ABD, Avrupa, Çin, Singapur vardı.
* Telefon, IMEI numarasını mopub.com adlı reklam şirketine defalarca gönderdi.
Buraya kadar bu yazıyı okuyan bilişimciler, “Eee? Ne var bunda? Zaten biliyoruz bunu” diyebilir. Haklıdırlar. Ama önemli olan, son kullanıcı diye teknik bir isim takılan “sokaktaki” tüketicinin de bu bilgiye ve bilince sahip olması. Önce WikiLeaks, sonra NSA sayesinde kaç milyar kişi, çevrimiçi veri-bilginin mahremiyeti, kişisel hakların ve devlet bilgisinin korunması gibi sorunlardan “haberdar” oldu.
Daha Mart 2011’de, Alman Yeşiller Partisi milletvekili Malte Spitz’in, cep telefonunun “meğerse” GPS bilgisi biriktirdiğini fark edip, bunu dünyaya anlatması üzerine “Yaa? Vay canına!” hayretleri, Batı basınını günlerce meşgul etmişti.
Kısa sürede dünya iyice anladı ki, örneğin Google, bir “arama” talebi aldığında hop diye 57 (bu, şimdilik bilinen miktar) öğeye bakıyor: Talebin adresi? Ne tür cihaz? Hangi tarayıcı? v.b. Böylece, arama talebini “buna göre” ayarlayıp, yanıtı buna göre veriyor. Bu nedenle, yanyana iki cihazdan aynı konudaki aramaya Google’dan farklı yanıtlar: Standart Google yok. Senin “kim olduğuna göre” yanıt veren Terzi Google var. Aynı şeyi başkaları da yapıp “adamına göre” veri-haber sunuyor. Üstüne üstlük, devletin yasa içi-dışı dinlemelerini de ekleyince, mahremiyet sizlere ömür. (Herkesin şifre bilecek, kullanacak hali yok ya?).
Google CEO’su Eric Schmidt şu kehanette bulunmuştu: “Bir anlamda, sizin için özel olarak hazırlanmamış bir şeyi seyretmeniz veya kullanmanız (habere ulaşmanız) zor olacaktır.”
Hele bir de m2m bağlantı sayısı (Cisco hesabına göre) 2020’de
13,311,666,640,184,600 olsun da bakalım duruma…