Futbolun kalbi sosyal medyada atıyor
Dünyada 750 milyar dolar hacme ulaşan futbol ekonomisinde TFF seçimleri, Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti ve milli takımın Euro 2024’ün performansı ışığında Türkiye’de ligin boyu kısaldıkça, gerilim artıyor. 130’dan fazla ülkede operasyon yürüten İstanbul merkezli bağımsız pazar ve kamuoyu araştırma şirketi AGS Global tarafından Türkiye’nin önde gelen şirketlerinde çalışan 206 beyaz yakalıyla online yöntemle gerçekleştirilen araştırma, beyaz yakalıların Türkiye futbol ortamına bakışına odaklanıyor.
Her 3 katılımcıdan 2’sinin 2023-2024 futbol sezonunun Galatasaray’ın şampiyon tamamlayacağını düşündüğü araştırmaya göre, her 10 beyaz yakalıdan 8’i (%81,6) futbolla ilgili haberleri sosyal medyadan takip ederken, 2 kişiden birinin ise (%50,5) pusulası internet siteleri ve tankımının sosyal medya kanalları (%48,5) oluyor. Spor gazeteleri (%4,9) ve gazetelerin spor sayfaları (%11,7) ise popülaritesini yitirmiş durumda.
Araştırmaya katılan her 3 katılımcıdan 2’si (%67) sahip olduğu futbol ekonomisi ürünleri arasında ilk sıraya tuttuğu takıma ait formayı yerleştirirken, onu yayın aboneliğine sahip olanlar (%56,3) izliyor. Bu soruya takımıma ait kombine (%29,1) cevabını verenler ise üçüncü sırada geliyor. Beyaz yakalıların %17,5’I ise herhangi bir futbol ekonomisi ürününe sahip değil.
Her 10 beyaz yakalıdan 2’si (%20,4) gelecek yıl takımının maçları için kombine satın alacağını belirtirken, 10 kişiden 3’ü ise (%28,2) kombine almaksızın maçlara gideceğini söylüyor. Yaklaşık diğer yarısı (%47) ise hiç maça gitmeyeceğini söylüyor.
Ayrıca, beyaz yakalıların %67’si Türkiye’deki futbol stadyumlarını eşleri ve çocuklarıyla güven içinde maç izleyebileceği bir alan olarak görmediğini ifade ediyor.
Araştırmaya katılan beyaz yakalıların %99’u Türkiye’deki futbol kalitesinden memnun olmadığını belirtirken, bunun ana sorumlusunun futbol federasyonu (%90,2) olduğunu düşünüyor. Hakemler (%71,6) ve kulüpler/kulüp başkanları (%68,6) ile spor medyası (%60,8) diğer sorumlu görülen paydaşlar. Futbolcular ise en az sorumlu görülen aktörler (%9,8). Bununla birlikte futbol ortamındaki rekabeti adil bulmayanların oranı ise %93,2 seviyesinde.
Araştırmaya katılan neredeyse her 2 katılımcıdan biri (%47,6) Türkiye Süper Ligi’nin 2027 yılı sonuna kadar imzalanan 218 milyon dolar (KDV dahil) değerindeki yayın ihalesini «ederinden fazla» bir meblağ olarak görürken, 3’te birinden fazlası ise (%36,9) «ederinden az» olarak kabul ediyor.
Futbol kurumsallaşmalı
26,8 yaş ortalaması ile Avrupa’nın en yaşlı liglerinden birine sahip olan Türkiye’de beyaz yakalıların 4’te 3’ünden (%78) fazlası takımının transfer politikasını genel olarak başarılı bulmadığını ifade ediyor.
Katılımcıların %70,9’u Türkiye’deki futbol kulüplerinin futbol endüstrisinin başkenti niteliğindeki İngiltere’de olduğu gibi şirketleşmesi gerektiğini düşünürken, Acun Ilıcalı’nın bir girişimci olarak İngiltere’de futbol kulübü satın almasına olumlu yaklaşanların oranı ise %87,4 seviyesinde.
Beyaz yakalıların %65,1’i gelecek yıl takımının Avrupa’da başarılı olamayacağını ifade ederken, %62,1’I ise Türk milli futbol takımının Euro 2024’teki performansından çok da ümitli olmadığını söylüyor. Başarılı olur diyenlerin ibresi ise “en fazla çeyrek final” seçeneğini gösteriyor.
Araştırmaya göre beyaz yakalıların Temmuz ayında gerçekleştirilmesi beklenen TFF seçimleri için uygun gördükleri profiller arasında ilk sırada liyakatli ve adil birisi gelirken, onu futbol kökenli birisi seçeneği izliyor. Aziz Yıldırım, Acun Ilıcalı, Servet Yardımcı, Saffet Sancaklı ve Ali Koç ise akla gelen TFF başkan adayları.
Daha iyi bir futbol ortamı için beyaz yakalıların önerileri arasında ise siyasetin TFF üzerindeki etkisinin azaltılması, kulüplerin şirketleşmesi ve yöneticilerin kararlarından mesul tutulması, maçlara yabancı hakemlerin atanması ve altyapıya yatırım yer alıyor.
Araştırma sonuçlarını kamuoyu için değerlendiren AGS Global Kurucusu ve CEO’su Ahmet Güler, dünyada futbol ekonomisinin artan önemine dikkat çekerken, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dünyada yaklaşık 750 milyar dolarlık bir hacme ulaşan ve birçok farklı sektörü besleyen futbol ekonomisi, Türkiye’de ise kulüplerin kendi arasındaki ve TFF ile kısır tartışmaları nedeniyle asıl ekonomik gücünden çok uzakta yer alıyor. Avrupa’nın en yaşlı liglerinden biri olan Türkiye ise göz kamaştırıcı altyapı ve stadyum yatırımlarına karşın UEFA sıralamasında 9’uncu ve maç başına seyirci ortalaması ise sadece 11 bin civarında. Dolayısıyla, pasta çok küçük olmasına karşın paylaşılamıyor. Ortalamanın üzerinde gelire sahip olan ve futbol ekonomisi için potansiyel bir müşteri niteliğindeki beyaz yakalılar futbol ortamına karşı iyimser değil ve sistemi adil bulmuyor. Hakemlerin darp edilmesi, sahadaki kavgalar, stadyumları aileleriyle maç izleyecekleri bir yer olarak algılamamaları sonucunu doğuruyor. Bu nedenle taraftar olarak eski alışkanlıklarını sürdürseler de, futbol ekonomisinin aktif bir katılımcısı olmayı reddediyorlar. Futbol ortamındaki kötüleşmelerle bu eğilimin derinleşmesi olası. Dolayısıyla, futbol ortamında adil rekabet duygusun tesis etmek en öncelikli başlık konumunda. Bunun için futbolun kendi iç dinamikleriyle ve yine futbol kökenli liyakatli kişiler tarafından yönetilmesi, kulüplerin birer aktör olarak kendi özerkliklerini kazanması ve İspanya La Liga’da olduğu gibi yayın ihalesi başta olmak üzere gerçek birer karar vericiye dönüşmesi bu kitlenin futbola bakışını olumluya çevirmek ve ekonomik katma değeri yükseltmek açısından önemli.”