Yasal taklit sergisi
Çin’in başkenti Beijing’in doğusunda Songzhuang adlı kasabada 4 bin “sanatçı” yaşıyor. Bunlar bir şekilde oraya yerleşmişler- uzun hikayesi bizi ilgilendirmez. Yaptıkları işin bir kısmı Çin’e sanat üretmek. Bir kısmı da yabancı şirketlere sanat üretmek. Yani, gerçek sanat eserinin taklidini yapmak. Bu arada, 10 müze ve 80 sanat galerisi de var orada.
Çin-işi beceriyi kullanan, Almanya’nın Baden-Baden şehrindeki Frida Kahlo Müzesi, hanımın 123 tablosunun birebir milimetrik kopyalarını Çinli sanatçılara aynen kopyalattı. Ayrıca hanıma ait takılar, giysiler, aksesuarları, hatta yatak odası takımını, divanını dahi kopyalattı. Ve bunları ABD’de San Diego’da sergiledi. Ha, bu arada, taklitlerin hepsi “tesçilli”- taklit dediysek, hafife almayın yani.
Böylece, bir sanatçının bütün eserlerini Amerikan halkı bir arada (adeta bir AVM havasında) görme fırsatı buldu. Müze yetkilileri, bu olayı önemli bir kültür hizmeti olarak sundular. Los Angeles Times gazetesi, olayı alaycı bir haberle duyurdu.
Şimdi sırada başka bir müzenin benzer bir girişimi var: Amsterdam’daki anlı şanlı Van Gogh Müzesi, Fujifilm’le ortaklaşa öyle bir işe girişti ki akıllara seza! Van Gogh’un beş tablosunun üç boyutlu kopyasını Fujifilm, 3D yöntemiyle birebir aynen “yeniden” üretti. Tablonun çerçevesine, arkasındaki etiketlerine ve çentiklerine kadar. Bu beş tablo, Hong Kong’da sergilendi. Ama şimdi sırada Los Angeles var. Ocak’ta açılıyor sergi.
Müze, bu beş “eser”in (!) tanesini 35 bin Dolardan satmaya da hazırlanıyor. Burada da amaç, çok ulvi: Van Gogh Müzesi’ne kaç kişi gidip de bu eserleri orada görebilir? Oysa şimdi, bu yeni teknoloji sayesinde çok daha fazla kişi, Van Gogh’u görebilecek. Hatta “tablo”ya dokunabilecek bile! E, pekiyi ama, “taklit-sahte” bir Van Gogh’a kim 35 bin Dolar verir? Amerika’da böyle bir şeye o parayı veren çıkar diye düşünüyorlar. Haklılar. Çıkar.
Yine Los Angeles Times, “Bir Van Gogh ne zaman Van Gogh değildir?” başlıklı makalesinde durumla açıkça alay etti. “Dehşet ve utanç: Bu çöpü Müze de onaylıyor,” diye yazdı.
Sanat, ekonominin güdümünde bir nesneye mi dönüşüyor? Sanat, bir seri üretim olabilir mi? Sanat, hangi koşullarda tek ve biriciktir? Ya sanatçı bizzat, aynı eserden bir kaç tane yaparsa? (Bunun örnekleri epeyce). O bir kaçı, sanatçı değil, asistanları yaparsa? Ya da teknoloji yaparsa?
Teknolojinin, bizi getirip bıraktığı bu belirsizlik noktası, sayısal sanatta henüz akla gelmeyen yeniliklerin akla gelmesiyle daha da belirsizleşecek. Şimdiden alışsak iyi olacak.