Bulutu yönetmek ayrı bir uzmanlık ister!
1998 yılından bu yana IT alanında başta bankacılık ve finans, olmak üzere birçok sektörde çeşitli yöneticilik görevlerinde bulunan, halen Global IT’de Google Cloud üzerinde çalışmalarını Cloud Engineering Direktörü olarak yürüten Burak Akusta, 1998 yılından bu yana IT alanında başta bankacılık ve finans, olmak üzere birçok sektörde çeşitli yöneticilik görevleri yürütüyor. Teedo’da eğitmenlik çalışmalarını yürüten Burak Akusta, sorularımızı yanıtladı:
Bulut yönetimi son 10 yılda nasıl bir evrim geçirdi?
Bulut sistemleri eskiden daha çok teknik bilgiye dayalı ve büyük bir kısmı insan gücü gerektiren manuel çalışmalarla yönetilen yapıdaydı. Yapay zekâ ve makine öğreniminin ilerlemesi ile birlikte daha otomatize edilmiş, kendi kendini yöneten ve kendi kendine büyüyüp küçülebilen sistemlere evrildi. Serverless (sunucusuz) olarak nitelendirilen, managed (yönetilen) sistemler son dönemde oldukça popüler hale geldi. CPU, Disk, Memory gibi konteyner yapılarının yaygınlaşması ile birim kaynak bazında daha verimli kullanmanın yolları oluşturuldu. Sürdürülebilirlik, verimlilik gibi kavramların hayatımıza girmesi ile aslında paylaşımlı veri merkezleri firmaların bu düzenlemeleri sağlamasında büyük avantaj yarattı.
Özetle, bulut yönetimi son 10 yılda önemli bir evrim geçirerek daha otonom, akıllı ve güvenli hale geldi. Bu gelişmeler, işletmelerin dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırmalarına ve rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı oldu. Gelecekte, yapay zekâ ve makine öğrenimi teknolojilerinin daha da gelişmesiyle birlikte bulut yönetiminin daha da otonom ve kişiselleştirilmiş hale gelmesi bekleniyor.
Bulut teknolojilerinin iş dünyasındaki yaygınlaşması ile en büyük zorluklar ve fırsatlar neler oldu?
Bulut teknolojilerinin ilk çıkmaya başladığı günlerde en büyük endişe noktası güvenlik endişesiydi. Firmaların verilerini ve sistemlerini bilmedikleri bir ortama aktarma noktasında çekincesinin olması gayet doğal. Ancak teknolojinin de ilerlemesi ile artık donanım seviyesinde bile güvenlik katmanı oluşturulmuş durumda ve birçok kurumun kendi veri merkezlerinde sağlamak için yüksek miktarda harcama yapmasını gerektirecek yapılar, bulut ortamlarında standart olarak sunulur hale geldi. Hatta, büyük ölçekli bulut sağlayıcılarının güvenlik seviyeleri, kurumların kendi bünyesindeki veri merkezlerinden kat be kat daha iyi hale geldi. Diğer bir zorluk ise mevcut sistemlerini bulut ortamlarına aktarma konusunda yaşayacakları sürecin verdiği endişe. Bu da zaman içinde teknik bilgisi yüksek iş ortaklarının artması ile çözümlendi. Başka bir endişe noktası ise buluta geçtikten sonra bulut teknolojisi sağlayıcısına olan bağımlılık riskiydi. Vendor-lock-in dediğimiz bu konu multi-cloud yapıları ve Anthos gibi bu yapıları tek bir noktadan yönetmeyi sağlayan teknolojilerin gelişmesi ile çözümlenmiş durumda. Artık firmalar, sistemsel iş yüklerini farklı farklı bulut sağlayıcılarına koyup, riski minimize edebilirler ve ihtiyaçlarını buna göre planlayabilirler.
Bulut dünyasının sunacağı fırsatlar, zorlukları ve soru işaretlerine kıyasla daha ağır basıyor benim kanaatime göre. Bulut bilişimin sağladığı en büyük fırsat esneklik ve ölçeklenebilirlik. Bulut sayesinde şirketler, iş yüklerindeki değişkenliklere hızlı bir şekilde adapte olabilir ve kaynaklarını daha etkin kullanabilir durumda oluyor. Örneğin, bir firma önündeki 3-5 yılı düşünerek, büyüme planları çerçevesinde kendi veri merkezinde disk, memory, işlemci ve sunucu yatırımları yapıyor, güvenlik sistemleri inşa ediyor ve buna büyük miktarda yatırımı bir seferde yapıyor. Ancak, yaptıkları bu yatırımın öngörülen kapasitelere ulaşması da bir o kadar süre alıyor. Dolayısı ile aslında 3-5 yıllık dönemde büyük bölümü âtıl kalacak ve hatta teknolojik açıdan eskiyecek bir yatırım yapmış oluyor. Bunun yerine bulut ortamında ihtiyacı oldukça artırabileceği ve kullandığı kadarını ödeyeceği sistemler oluşturup esnek ve ölçeklenebilir bir yapı oluşturabilir.
Diğer bir fırsat da maliyet avantajı. Yukarıda anlattığım örnekteki gibi durumlar aslında ciddi bir maliyet avantajı yaratıyor. Öte yandan teknoloji her geçen gün gelişiyor, geliştikçe de ucuzluyor aslında. Bugün yatırım yaptığınız bir sistem, ileride nano teknoloji ve silikon teknolojisindeki gelişmeler ile daha da ucuzlayarak gelişiyor. Döviz bazında yapılan yatırımlar olduğu düşünüldüğünde de aslında bulut sistemlere firmalara orta ve uzun vadede ciddi maliyet avantajı sağlıyor.
Bunlar haricinde benim şahsen en önemli olarak gördüğüm katma değerlerden biri de nitelikli iş gücüne olan gereksinimin azalması. Sistemler giderek zeki hale geliyor, otomatik ayarlamalar yapabiliyor, el değmeden kendi kendini yönetebiliyor. Öte yandan büyük ölçekli bulut sağlayıcılarında tüm sistem yönetimi, veri tabanı yönetimi gibi hizmetler zaten ilgili servis için ödediğiniz rakamın içine dahil olduğundan, bu faaliyetleri yürütmek için ayrıca bir ekip oluşturmanıza gerek kalmıyor. Bu da özellikle küçük ve orta ölçekli firmalara ciddi bir kaynak avantajı sağlıyor. Tüm bunların yanı sıra, yenilikçilik, rekabet avantajı ve her yerden sürekli erişebilirlik gibi ek fırsatlar da bulut sistemleri ile birlikte kazanılabiliyor.
Yapay zekânın bulut yönetimi süreçlerine entegrasyonu ne tür yenilikler getirdi?
Aslında burada tavuk-yumurta ikilemi var. Yapay zekâ bulut sistemlerinin büyümesi ile ortaya çıkan bir teknoloji. Çünkü, lokal veri merkezleri ve sistemleri ile yapay zekâ modellerinin eğitilmesi ve çalışması için gerekli işlemci yükünü sağlayabilmek çok maliyetli ve çok zor. Bulut altyapıları geliştikçe ve global ölçekte büyük yapılan oluştukça, bu işlemci gücü sağlanabilir hale geldi. Bu da yapay zekânın üretilebilmesi için uygun koşulları sağladı. Yapay zekâ, büyük dil modelleri, makine öğrenmesi, derin öğrenme gibi teknolojiler öncelikle iş hayatındaki operasyonel işleri kolaylaştırma amacı ile kullanılırken, artık günümüzde üretken yapay zekâ ile olmayan bir şeyi oluşturma ve üretme noktasına geldi.
Buradan hareketle aslında yapay zekâ daha gelişerek, amiyane tabiri ile daha da akıllandı ve bulut yapılarının anlık ürettikleri logları, hata mesajlarını denetleyip, sistemleri izleyerek, alınması gereken aksiyonları kendi kendine belirleyebilir hale geldi. Bu sayede de bulut sistemleri yapay zekâ direkt olarak bulut yöneticisi olarak dahil oldu ve sistemler AI teknolojilerine emanet edilebilir hale geldi.
Önümüzdeki yıllarda AI ile bulut yönetiminde hangi yeni gelişmelerin ortaya çıkmasını bekliyorsunuz?
Bu teknolojiler her geçen saniye gelişiyor. En temel beklediğim konu tam otonom bulut yönetimi. AI sayesinde bulut ortamlarının neredeyse tamamen otonom hale gelmesi mümkün olacak. Sistemler, kaynak tahsisi, yük dengeleme, güvenlik risklerinin tespiti ve hatta sorun giderme gibi görevleri kendi başlarına yapabilecekler. Bu, bulut yöneticilerinin daha stratejik işlere odaklanmasını sağlayacak. Buna paralel olarak, yapay zekâ destekli gelişmiş güvenlik özellikleri eklenecek, ki bu teknolojiler yavaş yavaş hayatımıza girmeye başladı. Diğer bir gelişme de aslında veri analizi, veri yönetimi, veriden anlam çıkarma noktasında öne çıkacak. Şu anda kullanıcıların verilere erişmesi için belli birtakım teknolojileri bilmesi gerekiyor. Raporlamalarını alabilmek için ilgili araçları öğrenmesi gerekiyor, bunların arkasında SQL benzeri dilleri bilmesi gerekiyor. AI tabanlı gelen ve gelmekte olan sistemler de ise son kullanıcıların veriye erişimi için bu tip detay teknik bilgiye ihtiyaçları olmayacak. “Geçen ayın satış verilerini ve bir önceki yılın aynı dönemine ait veriler ile kıyaslanmış halini çizgi grafik halinde görüntüle” gibi bir komutu aynı bu şekilde düz metin olarak yazıldığında sonucunu alabileceği yapılar var ve daha da gelişiyor. Bunların yanı sıra elbette, daha detaylı maliyet optimizasyonu, entegrasyon yönetimi yapabilen yapay zekâ tabanlı sistemler geliyor.
İş dünyasında bulut yönetimi ve yapay zekâ konusunda yükselen trendler nelerdir?
İş dünyasında bulut yönetimi ve yapay zekâ, birbirini güçlendiren ve dönüştüren iki önemli teknoloji aslında. Bu alanlarda yaşanan hızlı gelişmeler, şirketlerin rekabet avantajı elde etmelerini ve iş süreçlerini optimize etmelerini sağlıyor. Ayrı başlıklar altında inceleyecek olursak Bulut Yönetimi’nde yükselen trendler genel olarak şöyle sıralanabilir:
Hibrit ve Çoklu Bulut Ortamları: Şirketler, farklı bulut sağlayıcılarının sunduğu hizmetlerden en iyi şekilde yararlanmak için hibrit ve çoklu bulut ortamlarına geçiş yapmaktadır. Bu sayede, iş yüklerini optimize edebilir, esnekliği artırabilir ve riskleri dağıtabilirler.
Bulut Güvenliği: Bulut ortamlarındaki veri güvenliği, şirketlerin en büyük endişelerinden biridir. Bu nedenle, şifreleme, kimlik doğrulama ve erişim kontrolü gibi güvenlik önlemleri giderek daha önemli hale gelmektedir.
Bulut Maliyet Yönetimi: Bulut kaynaklarının etkin kullanımı, şirketlerin maliyetlerini düşürmek için kritik öneme sahiptir. Bulut maliyet yönetimi araçları, kaynak kullanımını izlemek, optimize etmek ve maliyetleri tahmin etmek için kullanılmaktadır.
Serverless Computing: Serverless computing, şirketlerin sunucu yönetimi yükünden kurtulmasına ve sadece kullandıkları kaynaklar için ödeme yapmalarına olanak tanır. Bu sayede, uygulama geliştirme süresi kısalır ve ölçeklendirme kolaylaşır.
AI-Powered Bulut Yönetimi: Yapay zekâ, bulut yönetiminde otomasyon, tahmine dayalı analiz ve sorun giderme gibi alanlarda kullanılmaktadır. Bu sayede, bulut ortamlarının daha verimli ve güvenli hale getirilmesi hedeflenmektedir.
Yapay zekâ tarafında ise trendler şöyle:
Jeneratif Yapay Zekâ (GEN-AI): Gemini 1.5 Pro, GPT 4o gibi modellerin gelişmesiyle birlikte, jeneratif yapay zekâ, içerik oluşturma, müşteri hizmetleri ve ürün geliştirme gibi alanlarda yeni fırsatlar sunmaktadır.
Otonom Sistemler: Yapay zekâ, robotlar ve otonom araçlar gibi sistemlerin daha akıllı ve bağımsız hale gelmesini sağlamaktadır.
Veri Gizliliği ve Etik: Yapay zekânın gelişmesiyle birlikte, veri gizliliği ve etik konuları daha da önemli hale gelmiştir. Şirketler, yapay zekâ uygulamalarında şeffaflık, hesap verebilirlik ve önyargısızlık ilkelerine uymak zorundadır. Öte yandan responsible AI denilen, sorumlu yapay zekâ kavramı hayatımıza giriyor. Yapay zekâ üreticilerinin, kullanıcı verilerini kendi yapay zekâ modellerini eğitme noktasında ne seviyede kullandıklarını açıkça beyan etme ve bunları gerekli hallerde ispatlama zorunluluğu oluşturuluyor.
Yapay Zekâ ve İnsan İş birliği: Yapay zekâ, insanların yaptığı işleri devralmak yerine, insanlarla birlikte çalışarak verimliliği artırmak için kullanılmaktadır. Gerek iç süreçlerde gerekse son müşteri etkileşimlerinde AI’ın amacı mevcut insan gücünün yerini almak yerine, mevcut gücün verimini arttırma ve çok farklı alanlarda faaliyet gösterebilmelerini sağlamak noktasında şekilleniyor.
Yapay Zekâ Çipleri: Yapay zekâ uygulamalarının hızlandırılması için özel olarak tasarlanmış çipler, yapay zekâ pazarında büyük bir büyüme potansiyeli taşımakta.
Bulut yönetimi ve yapay zekânın birleşmesi, şirketlerin verimliliklerini ve rekabet güçlerini nasıl etkileyebilir?
Bulut yönetimi ve yapay zekânın birleşimi, şirketlerin iş süreçlerinde büyük devrim yaratıyor. Yapay zekâ, bulut üzerindeki devasa veri setlerini analiz ederek, şirketlerin daha verimli çalışmasını, maliyetlerini düşürmesini ve daha iyi kararlar almasını sağlıyor. Otomasyon, tahmine dayalı bakım ve kişiselleştirilmiş pazarlama gibi alanlarda yapay zekâ, şirketlerin rekabet güçlerini artırıyor. Bu sayede, şirketler değişen pazar koşullarına daha hızlı adapte olabilir ve yeni iş fırsatları yakalayabilir. Ancak bu teknolojilerin potansiyelinden tam olarak yararlanabilmek için, şirketlerin güçlü bir bulut altyapısına sahip olması, çalışanlarını eğitmesi ve stratejik bir planlama yapması gerekiyor.
Teedo’da vereceğiniz AI Tabanlı Cloud Yönetimi Eğitimi”nde neler anlatacaksınız, kimler için uygun olur bu eğitim?
Teedo’da vereceğimiz eğitimi aslında sadece teknik dünyadan değil, iş dünyasından olup bulut teknolojileri, yapay zekâ, veri, verinin yönetilmesi ve veriden anlam çıkarılması konusunu merak eden, bunları kendi sektöründe uygulama noktasında bilgi sahibi olmak isteyen herkese uygun bir eğitim olarak planladık. Ancak tabii ki eğitimin öncelikle hedef kitlesi IT profesyonelleri ve bulut bilişim uzmanları, veri bilimcileri ve veri mühendisleri, teknoloji yöneticileri ve CTO’lar ve yazılım geliştiriciler ve DevOps uzmanları.
23 Eylül – 30 Ekim tarihleri arasında canlı ve online gerçekleşecek AI Tabanlı Cloud Yönetimi Eğitimi‘nde katılımcılar; bulut hizmetleri, veri yönetimi, AI ve machine learning, modelleme, bulut güvenliği ve veri gizliliği ile, AWS, Azure, Google Cloud gibi büyük bulut sağlayıcılarının AI hizmetleri hakkında kapsamlı bilgiler edinme fırsatı bulacak. İlgilenenler, eğitim ile ilgili detaylı tüm bilgilere Teedo’nun web sitesinden ulaşabilirler.