Hırsızın hiç suçu yok mu?
Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Ve dükkân kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın… Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, be de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım diyordu Sülün Osman… Tarihin gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcısı.
Tramvayı, Galata Kulesini, şehir hatları vapurlarını tek tek satan Sülün Osman eğer yaşıyor olsa idi eminim bu teknoloji imkanları ile sosyal mühendisliğin en ince zekasına sahip örneklerini bizlere sunabilirdi. Lakin günümüzde dolandırıcılığın da “mertliği” bozuldu. Her geçen gün çok ciddi sayıda dolandırma haberlerini duyuyoruz. Herkesin malumu telefonunuz terör örgütü tarafından kullanılıyor örneği her ana habere konu olmasına rağmen mağdurları arasında savcılar, rektörler, doktorlar, öğretmenler, mühendisler bile var. Ancak benim bahsini etmek istediğim daha acı bir dolandırıcılık örneği. Maalesef şu an hapishanede bu durumda olan 1500 üzerinde mağdur var. Senaryo şöyle; herhangi bir şekilde bir müşterinin banka hesap bilgilerini ele geçiriyorlar. O hesaptan para çıkışını yapacaklar ama parayı çekerlerse kimin çektiği belli olacak. Bu nedenle günahsız iyi niyetli telefon bilgileri olan birisini kurban olarak seçiyorlar. Onun yanına birisini gönderiyorlar. Kendisine acındırarak bana para gönderecekler ama o bankada hesabım yok gibi bahaneler ile parayı kurbanın hesabına gönderiyorlar. Kurbanımız da iyilik yaptığını zannederek hesap bilgilerini veriyor, bu paraya hesabı gönderiyorlar. Parayı nakit çekip bu kişiye veriyor. Yapılan sorgulamalarda bu vatandaşın parayı nakit çektiği bilgisine ulaşıp örgüt üyesi olmaktan tutukluyorlar.
Sülün Osman kadar olamayan bu zatlar her geçen gün yeni mağdurları ceza evlerine gönderiyorlar. Konuyla ilgili mağdur bilimi diye bilinen bir bilimin de doğmasına neden oldular. Yasalar ise maalesef Sülün Osman zamanından kalma. Hırsızlar her geçen gün zenginleşirken, mağdur Anadolu insanı cezaevlerine düşüyor. Biri ile röportaj yapıldığında ağlayarak şunu diyordu: “İyi de ağabey, hırsızın hiç suçu yok mu?”