Türkiye’nin yazılımda Hindistan’dan ne eksiği var?
1.2 milyar nüfuslu Hindistan’ın en büyük yazılım evinde çalışan yazılımcı sayısı 250 bin. Tahminen 75 milyon nüfuslu Türkiye’de bu rakam 1.000 civarında. Peki, bu farkı nasıl okumalı, ne anlam çıkarmalı?
Huawei Türkiye’de Ar-Ge direktörü olarak göreve başlamadan önce Huawei’nin Hindistan’daki Ar-Ge merkezinde yaklaşık bin kişilik bir ekibi yönetiyordum. Hindistan’daki yazılım ofisleriyle çalışmaya başladığımda ilk izlenimim şu olmuştu: “Aman Tanrım, ne kadar çok insan var!”
Hindistan’da yazılım ofislerinde çalışanların sayısı, en büyük yazılım ofisinde 250 bine kadar çıkıyor. İlk 5’te yer alan yazılım ofislerinin çalışan sayısı ise 150 binin altına düşmüyor. Üstelik barındırdığı kalabalığa rağmen personel dönüşüm oranını yüzde 15 ve altında tutmayı başarıyorlar.
Dahası bu dönüşüm yazılım ofislerinin iç süreçlerine fazla etki etmiyor, süreçlerinde aksamaya neden olmuyor. Hatta bir seferinde personel dönüşüm oranı yüzde 30’un üzerinde olan ve buna rağmen büyümeye devam eden bir yazılım şirketine dahi rastlamıştım.
Türkiye’de durum daha farklı. İki ülke arasında en çok dikkatimi çeken, kalabalık ve dönüşüm oranları arasındaki fark oldu. En kalabalık yazılım ofisinin bin kişiyi geçmediği, personel dönüşüm oranının yüzde 20’nin üzerinde olduğu ve bu dönüşümün süreçlerin belirgin bir şekilde etki ettiği bir yazılım ekosistemi var Türkiye’de.
Peki, Türkiye ve Hindistan nüfusu kıyaslandığında fark 16 kat civarıyken, nasıl oluyor da yazılım şirketlerinde çalışanlar 250 katına kadar çıkabiliyor?
Bunun sebebi Hindistan’daki mühendislik eğitiminin Türkiye’den daha iyi olması değil. Hatta rahatlıkla söyleyebilirim ki Türkiye eğitim konusunda Hindistan’dan çok daha ilerde.
Ancak Hindistan’da şöyle bir farklı durum var: Hindistan’da herhangi bir diğer şeyle uğraşırken aynı anda yazılım geliştirmeyi de öğrenebilirsiniz. Örneğin piyano eğitimi alırken beraberinde yazılım geliştirmeyi öğrenebilir, yeteneklerinizle kendinizi kanıtlamanız durumunda işe kabul edilebilirsiniz. Bu nedenle çok daha fazla sayıda insan kendini bu konuda da geliştirmeyi tercih ediyor. Büyük yazılım şirketleri personel bulmakta sıkıntı yaşamıyor. Kimse kimseyi neler yapabileceği konusunda yeteneğinin ötesinde bir şeyle kısıtlamıyor.
İlk akla gelen soru, bu durumun kaliteyi etkileyip etkilemeyeceği. Açıkça söylemek gerekirse Hindistan’daki yazılım kalitesi birçok ülkenin ötesine geçmiş durumda. Bunun sebebini de ülkedeki yapılanmada aramak gerekiyor.
Hindistan’da ilk sırada yer alan ve Hindistan’daki en büyük aile şirketine bağlı olan TCS’in haricinde, diğer bütün yazılım şirketleri Avrupalı ve ABD’li şirketler. Bu nedenle ilk olarak süreçlerini oturtmakla işe başlıyorlar ve çalışanlarını en başından itibaren belli bir kurala, disipline uyum sağlayacak şekilde yönlendiriyorlar. Bu durum çalışanlara süreçleri sorgulama, istekleri ve talepleri daha geniş bir bakış açısıyla kapsamlı olarak ele alma yeteneği kazandırıyor.
Ana dil bir avantaj mı, dezavantaj mı?
Hindistan’daki yazılım işgücünde belirleyici rol oynayan bir diğer husus da, işgücü maliyetinin son derece düşük olması. Diğer ülkelerdeki maliyetinizin çok daha altında bir maliyetle burada iş yapabiliyorsunuz.
Bu durum yıllarca dışarıdan gelen yazılım şirketlerinin Hindistan’da yatırım yapmasına yol açtı. Aslında Hindistan’ın bu konuda yol alması da biraz yavaş oldu. Çünkü eğitim konusunda pek iyi durumda değillerdi, ayrıca tecrübeleri de başlangıçta sıfırdı. Fakat Hindistan’da ana dilin İngilizce olmasının da etkisiyle gelen yatırımlarla zaman içinde geliştiler. Bu sayede dış pazarlara daha kolay açıldılar ve bağlantı kurdular.
Bugün bu büyük şirketlere baktığınızda, hemen hepsinin gelirlerinin yüzde 50’sinden fazlasının ABD’den geldiğini, yüzde 15 ile 30 arasında gelirin de Avrupalı şirketlerden ve özellikle İngiltere’den kaynaklandığını görürsünüz.
Türkiye’de ise durum biraz daha farklı. Burada Türkçe konuşan pazarlara odaklanmak için büyük bir fırsat var. Diğer yandan Hindistan’daki şirketler de Türkçe yazılım üretmek için buraya odaklanmıyor. Dolayısıyla dil bir yandan bariyer oluştururken, diğer yandan Türkiye’deki yazılımcı ekosistemini koruyan bir rol de üstleniyor. Bir başka deyişle, Türkiye’nin önünde dünyanın Türkçe yazılımını üretme konusunda büyük bir potansiyel bulunuyor.
Standardın ötesinde bir çaba gerekir
Yazılım işi terminal cihazları veya ağ anahtarı üretmek gibi değildir. Tüm bunların kendi standartları vardır. Belirlenmiş standartlara uyum sağlayacak teknik ürünler ortaya koyabildiğiniz sürece pazara girmemek için bir sebebiniz yok. Yazılım ise bambaşka bir disiplin. Çünkü tüketici algısı eğitime göre değişir, coğrafyaya göre değişir, kültüre göre değişir. Yazılım aslında müşteriye yakından bağlıdır, ama olanakları sınırsızdır.
Türkiye, dilini ve kültürel birikimini bu alanda bir avantaj olarak kullanabilir. Biz de bu anlayışla, Huawei Türkiye Ar-Ge merkezimizde bu bölgeleri hedefledik. Gelecekte Türkiye’nin bölge ve dünya için daha büyük bir değer oluşturacağını düşünüyoruz. Bu anlayışımızın sonuçlarını yakın zaman önce paylaşmıştık, paylaşmaya devam edeceğiz.
İnanıyorum ki Huawei Türkiye Ar-Ge’si Türkiye coğrafyası için iyi bir örnek olacaktır.