‘Küresel şirketlerimiz var’ diyebilmeliyiz
Teknoloji Ödülleri, yaratıcılığı geliştirme misyonu ile 11’inci kez ödüllerini vermeye hazırlanırken, yaratıcılığı geliştirmek için kamu ve özel sektöre düşen görevlere de dikkat çekiyor.
11. Teknoloji Ödülleri’nde finalistler belli oldu. 21 Mayıs’ta da ödül töreni gerçekleştirilecek. 1998 yılından beri düzenlenen ödüllerde bu yıl en yüksek başvuru oranına ulaşıldı. Teknoloji Ödülleri Yürütme Kurulu Başkanı ve Netaş CEO’su C. Müjdat Altay, yenilikçi ürünleri teşvik etmek amacıyla verilen ödüllere bu yıl 198 projenin başvurduğunu belirtti ve eklemeden geçmedi: “Bu yıl yarışma tarihindeki en yüksek sayıya ulaşılarak, değerlendirmeye 150 başvuru alındı ve 29’u finale kaldı.”
Başvuruların 107’si ürün, 43’ü ise süreç odaklı Ar-Ge ve yenilik projelerinden oluşuyor. Projelerin sektörel dağılımında ise yüzde 45 ile bilişim, yüzde 42 ile makine imalat, yüzde 20 ile elektrik- elektronik, yüzde 18 ile de malzeme-kimya öne çıkıyor. 9 kişiden oluşan jürinin üyeleri ise TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD Yönetim Kurulları tarafından atanan 3 asil üye ve TÖYK Başkanı’nın belirlediği diğer 6 üyeden oluşuyor.
Ödül kategorileri, ‘ürün’ ve ‘süreç’ olarak ikiye ayrılıyor. Kuruluşun büyüklüğüne göre ise mikro, küçük, orta ve büyük olmak üzere 4 sınıf var. Bu düzenlemeyle; her kategoride, kuruluşun büyüklüğü temel alınarak 4’er tane olmak üzere toplam 8 ödül ve ayrıca 1 büyük ödül vermeyi amaçladıklarını söyleyen Altay, eleme aşamasındaki değerlendirmelerin, teknoloji alanındaki uzmanlar tarafından yapıldığını belirtti. Kriterler ise yeni ürün üretilmesi, ürünün kalite veya standardının yükseltilmesi, maliyet düşürücü ve standart yükseltici yeni tekniklerin uygulanması, yeni üretim teknolojileri geliştirilmesi.
KOBİ’lerin ilgisi giderek gelişiyor
Finale kalan projelerin 14’ü küçük, orta ve mikro; 15’i ise büyük ölçekli işletmelerden oluşurken, Altay’ın verdiği bilgilere göre dikkat çekici unsur; tüm başvurulardan yüzde 43’ünün KOBİ, yüzde 57’sinin büyük firma ölçeğinde olması oldu. “Bu oranın önümüzdeki yıllarda özellikle KOBİ seviyesinde artış sağlaması büyük önem taşıyor” yorumunu yapan Altay’a göre, bu da teknoloji ve yaratıcılığın farklı büyüklükte şirketler tarafından giderek daha fazla benimsendiğini gösteriyor.
19 ilden katılımın gerçekleştirildiği ödüllere en çok başvuru yapan iller İstanbul, Ankara ve Kocaeli olarak sıralandı. Ancak il bazındaki dağılıma bakıldığında, Türkiye’nin diğer bölgelerinden de küçümsenmeyecek sayıda başvuru olduğuna dikkat çeken Altay, şu beklentiyi eklemeden geçmedi: “Teknoloji ve yaratıcılık anlayışı geliştikçe, Ar-Ge merkezlerinin sayısı çoğaldıkça, Türkiye çapında katılımların da artacağını düşünüyoruz.”
Kamu alımlarında Türk Malı’na öncelik verilmeli
Yenilikçi ürün ve teknoloji geliştirmek, başarının gereği. Teknoloji Ödülleri programının en önemli amaçlarından birini, bu konuda sanayiciyi, KOBİ’leri kısaca tüm üretim dünyasını bilinçlendirmek olarak gösteren Altay, yıllar içindeki bilinçlenmeye de dikkat çekti. Buna göre, 1998 yılında ilki düzenlenen ödüllere sadece 30 proje başvururken, bu sayı 5’inci yılda 40’a, 10’uncu yılda ise 192’ye ulaştı. Bugüne kadar toplam 674 proje de ön başvuruda bulundu. Bu yıl yapılan 198 başvuruyu, ‘gelecek için umut verici bir gelişme’ olarak tanımlayan Altay, yola çıkış amaçlarını, gelinen noktayı ve hedeflerini şöyle analiz etti:
“Teknoloji Ödülleri ve Kongresi’nin program tasarımını yapmaya başladığımız 1997 yılında, “inovatif ürün veya teknoloji” dediğimizde, önce “inovatif” ile ne demek istediğimizi anlatıyorduk. Türkiye’yi kalkındıracak en önemli unsur teknoloji. Özellikle içinde bulunduğumuz orta gelir tuzağından kurtulmak ancak yaratıcılık ve teknolojiyle mümkün. Amacımız, özgün teknoloji üretilmesini ve yerli üretim yapılmasını sağlamak. Bu noktada hem devlete hem işverenlere önemli bir rol düşüyor. Ar-Ge merkezleri, üniversite ve sanayi gibi farklı kültürleri barındıran kuruluşların birlikte verimli çalışma modelleri geliştirmesi, mesleki ve teknik eğitimin bu yönde planlanması önemli. Eğitim sisteminin, çalışanları yeni teknolojilere adapte edecek biçimde yeniden tasarlanmasının büyük önemi var. Bu nedenle, Ar-Ge’ye yatırılan mali kaynakların katma değere dönüştürülmesinde, BT insan kaynağının nitelik ve niceliği rol oynuyor. Ar-Ge ihalelerinin açılması da büyük önem taşıyor. Özel ve kamu alımlarında Türk Malı’na öncelik verilmesi, “küresel şirketlerimiz var” diyebilmemizi sağlayacak. Yerli teknolojiyle ilgili zihinsel eşiği aşıp Türkiye’de, Türk mühendislerin yazılım konusunda ne kadar iyi olduklarını ispat edebilmemiz mühim.”