Teknoloji hayatımızı kurtarabilirdi!
İşçi ölümlerinin önüne geçilmesi için alınması gereken önlemler yeniden masaya yatırıldı.
STK’ların ve uzmanların açıklamalarına göre, Türkiye’deki madenlerde teknoloji kullanımı ve denetim oldukça yetersiz. Maliyetlerden kısılması için işçilerin can güvenliği hiçe sayılarak gerekli teknolojik yatırım yapılmazken, denetim aşamasında STK’ların desteğinin alınmaması sorunların temelini oluşturuyor.
Soma’da yaşanan facia, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük işçi ölümünün yaşandığı olay olarak tarihe geçti. Bu feci olayın detayları henüz tam anlamıyla ortaya çıkmamışken, bilgi toplumu olma yolunda adım atmaya çalışan Türkiye’nin iş güvenliği konusundaki durumu ve teknolojiyle nelerin değişebileceğini ele aldık.
Türkiye’de kömür ve linyit çıkartılan kayıtlı 740 işletme bulunuyor. Kömür ve linyit madenlerinde 48 bin 706 kayıtlı işçi çalışıyor. Bu rakam bazı kaynaklara göre 90 bini buluyor. Madencilik sektörü 2.5 milyar dolarlık değeriyle Türkiye ekonomisinin yüzde 1,2’sini oluşturuyor.
n Madenlerde kaç işçi yaşamını yitirdi?
Türkiye İstatistik Kurumunca geçen mart ayında yayınlanan ve iş kazalarının sektörel dağılımının yer aldığı rapora göre, Türkiye’de iş kazalarının en fazla yaşandığı sektör, “maden ve taş ocakçılığı” olarak belirlendi. Geçen yıl iş kazalarının yüzde 10,4’ünün madencilik ve taş ocağı sektöründe görüldüğü tespit edildi.
1941’den bugüne kadar Türkiye’nin birçok bölgesinde yer alan kömür ve diğer maden ocaklarında yaşanan, pek çoğu grizu patlaması, göçük ve yangından kaynaklı olmak üzere iş kazalarında 3 binden fazla işçi hayatını kaybetti. Bu kazalarda 100 bini aşkın kişi ise yaralandı. Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa`da birinci sırada yer aldı. İş kazalarından dolayı çalışan her 100 bin işçiden İngiltere`de 0,6`sı, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İsviçre`de 1,5`i, Fransa ve Almanya`da 2`si, Belçika`da 2,5`i, Avusturya ve Yunanistan`da 4`ü, Bulgaristan ve Güney Kıbrıs`ta 5`i, Türkiye`de ise 17`si iş kazalarında yaşamını kaybetti.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) rakamlarına göre, Türkiye işçi ölümlerinde Avrupa’nın zirvesinde yer alırken, dünyada ise üçüncü sırada. 2010 yılı TEPAV raporuna göre, 1991 yılından itibaren maden kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda 13 bin 87 kişi sürekli iş göremez durumunda. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, soru önergesine verdiği yanıtta 2010, 2011 ve 2012 yıllarında bu sektörde toplam 293 işçinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı.
n İşçi ölümleri neden yaşanıyor?
Yaşanan felaket Türkiye’nin iş güvenliği konusundaki kötü siciline kara bir leke vurdu. Uzun süredir uyulmayan uluslararası güvenlik standartları, denetimsizlik ve maliyetlerin hayati giderlerden kısılması en önemli eksiklikler olarak sayılıyor. Geçtiğimiz yıl Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Yücel Demiral ve Alpaslan Ertürk’ün yayımladığı çalışmaya göre, Türk madenlerindeki sağlık ve güvenlik denetimlerinin farklı kurumlara dağıtılmış olması ve bunlar arasındaki koordinasyonsuzluk yetersiz denetimi de beraberinde getiriyor. Ayrıca çalışmada, yeterli eğitimin verilmemesi ve Türk madenciler arasında organizasyon sağlamadaki başarısızlık çalışma koşullarının güvensiz olmasını tetikliyor.
DevMadenSen’in yayımladığı rapora göre, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Türkiye için çizilen bu olumsuz tablo bile doğru sonuçları yansıtmıyor. Zira madencilik sektöründe de pek çok alanda bir sistem sorunu haline gelen bilgiye erişim eksikliği yaşanıyor.
Uluslararası standartlara uyum sağlamamanın da işçi ölümlerini tetiklediği düşünülüyor. Türkiye’nin hâlâ Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”ni imzalamaması eleştiriliyor. 17 Mayıs 2010’da 30 maden işçisinin öldüğü Zonguldak’taki patlamanın ardından Türkiye ILO 176’yı yeniden gündemine almış ancak imzalamamıştı.
n Soma’da teknik olarak ne oldu?
Patlamanın yaşanmasının ardından işletmeci şirket trafonun patladığını açıkladı. Bu açıklamaya, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Başkanı Hüseyin Yeşil karşı çıktı. Yeşil şunları söyledi:
“Yangının trafodan kaynaklanmadığı, trafonun patlamadığı açık. Daha önce üzerinde çalışılmış kömür damarının çökertilmediği, dolayısıyla onun tutuştuğu anlaşılıyor. O tutuşmada tam bir yanma meydana gelmediğini ve karbonmonoksitin madene yayıldığını, daha sonra yangın çıktığını düşünüyoruz. Trafoyla herhangi bir ilgisi olmadığını buradaki uzmanlar da, Maden Odası yetkilileri de madende çalışıp emekli olmuş ustalar da, işçiler de söylüyor.”
Daha sonra yazılı olarak paylaşılan EMO’nun açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Trafoların yüksek güvenlikli standartlara uygun olarak yapılması gerektiği, trafonun patlama ihtimalinin çok düşük olduğu, trafo patlasa dahi yangına karşı izole edilmiş beton korumaya sahip olması gerektiği elimizdeki teknik bilgilerdir.”
n Neler yapılması gerekiyordu?
Facianın ardından Kimya Mühendisleri Odası (KMO) olması gereken teknik standartları şu şekilde özetledi:
“Madenler patlayıcı ortamların oluştuğu çalışma alanları olması nedeniyle daha özel iş güvenliği önlemlerinin alındığı işletmelerdir. Metan gazı patlayıcı özellikte olduğundan çalışma ortamı içinde gaz konsantrasyonu ölçüm aletleri ile sürekli kontrol altında olmalıdır. Çalışılan malzemeler kıvılcım çıkarmaz (spark proof) el aletleri ve patlamadan korumalı (ex-proof) ekipmanlardan oluşmalıdır. Patlamanın meydana geldiği iddia edilen trafo ve benzer sistemlerin patlamadan korumalı (ex-proof) özellikte seçilmesi gereklidir.”
KMO’nun açıklamasında şüphelerin standart dışı malzeme ve ekipman kullanımında yoğunlaştığı görüldü. Açıklamaya şu şekilde devam edildi:
• “Madende eski ocak olarak tabir edilen mekânda, kömürün yanması ve geçici göçük meydana gelmesinin ardından işçilerin bulunduğu alanda yoğun bir karbonmonoksit birikmesi olduğu yönünde bilgiler elde edilmiştir. Hava tahliye sisteminde aksaklıklar olduğu ve mekanik olarak yönlendirme yapıldığı, otomasyon sisteminin yeterli olmadığı da edinilen bilgiler arasındadır.
• Yine, maden içerisinde zehirleyici ve patlayıcı gazları algılayacak ve havalandırma ekipmanlarını yönetecek sistemlerin yetersiz ve eski olduğu, kömürün içten içe yanmasıyla başladığı tahmin edilen bir yangının ortaya çıkardığı karbonmonoksit, karbondioksit ve metan gazlarının ölümcül etkisi nedeniyle ölümlerin yaşandığı
• Asansörlerin de yangın olsa bile yedek bir güç kaynağı ile çalışabilir durumda olması gerektiği halde bu şekilde bir donanıma sahip olmadığı da edinilen bilgiler arasındadır.
n Türkiye’deki maden güvenliği nasıl artırılabilir?
Artık dünyanın en büyük maden havzalarının yer aldığı ülkelerde herhangi bir toplu felakete rastlamak mümkün değil. Britanya Maden Kurtarma Hizmeti Operasyonlar Müdürü Andrew Watson, Türkiye özelinde şöyle konuştu:
“Her koşulda üretimden önce güvenlik düşünülmeli. Bununla birlikte teknoloji kullanılarak tehlikeli durumlar hakkında önceden uyarılar alınmalı. Örneğin Britanya’daki tüm madenlerde, her maden makinesi metan gazı ölçümünü görüntüleyebiliyor. Tehlikeli bir seviyeye ulaşıldığında makinelerin tüm elektriği otomatik olarak kesiliyor. Türkiye’de hangi teknolojilerin kullanıldığını bilmiyorum ama ülkede sıkça yaşanan büyük çaplı kazalar güvenlik kontrollerinde bir sorun olduğunu gösteriyor. Hatalı ekipman ya da yönetim ya da denetim, her ne dersek diyelim bir şeylerin yanlış olduğu kesin.”