Kalbim Soma’da kaldı
Alınlarındaki kara, kara yazıya dönüşürken yiğitlerin, hüznün tam ortası, acının kederin çaresizliğin son noktasıydı, geride kalanlar için… Ateş sadece o ocağa değil tüm yurda düşmüştü. Babasını maden de yitirmiş yetim çocukların masum yüzleri ve mazlum halleri söyleyecek bir şey bırakmıyordu. Ölüm karanlıkta, ölüm derinlikte, ölüm çaresizlikte gelmişti. Bir ümit var mıydı çıkışa doğru yürürken ya da kapkara dumanların ardında ne vardı? Çocuğunu, eşini, annesini, babasını, kardeşlerini bir daha görebilecek miydi? Maalesef olmadı, 301 yiğidimiz göremediler bekleyenlerini.
İş kazaları ve işçi ölümlerinin önüne geçmek mümkün olduğu halde önüne geçilmemesi ve ölümlerin gerçekleşmesi sanırım vicdanları yaralayan tarafı oluyor zaman geçtikçe. Diğer yandan işverenlerin bu konuda ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini de gösteriyor. Denetimlerin ve yasaların yetersizliği de kazalara davet çıkarıyor. Nedense bu büyük felaketler sonrasında bu denetimler, yasalar değişiyor güncelleniyor. Deprem sonrasında, denetimlerin ve yeni binalardaki şartların değişmesi de buna örnek aslında. Musibet başa gelince bunları düşünme vakti geliyor ülkemde. Neden acaba daha önce düşünülmüyor? Yaşam odaları gelişmiş ülkelerde süs olsun diye mi madenler de zorunlu? Onlar da tarihlerinde bizimkisi kadar büyük felaketle karşılaşınca yapmışlar araştırınca öğrendim. Lakin tecrübe neden transfer edilmiyor anlamıyorum, illa başa gelmesi mi lazım?
Teknolojinin gelişimi tek başına yeterli değil demek ki, kullanımı da bir o kadar önemli. Teknolojiye yatırım yapılmayan sektörlerde sonuç maalesef çok acı olabiliyormuş. Bu kez yaşayarak değil ama ölerek gördük.
İşin diğer bir boyutu da, neşemizi, sevincimizi, her anımızı sosyal medyada paylaştığımız gibi acımızı da sosyal medya da paylaştık, yaşadık. Sosyal medyadan takip ettik gelişmeleri an an… Ulusal yas ilan edilmişken her kesim her yaş sosyal medyada üzüntüsünü temennisini dile getirdi. Yürekler bir oldu. Birilerinin hayatı son bulmuşken, aslında hayat devam ediyordu. Kimimiz de yediğimiz yemeği, gittiğimiz yeri fotoğraflarla paylaştı. Olayı sonraki gün duydum. Lakin duyduğum andan itibaren ruhum, kalbim Soma’da kaldı. Ruhunuz şad mekânınız cennet olsun…