Fikirden üretime – düş kurma
Bu ayı, bu ana başlıkla geçirmeyi planlıyorum. Bu dizi yazılarda, sanayimizin, arzu edilen yaşam düzeyini bize sağlayacak şekilde kendini yapılandırmasına değineceğim.
Günümüzde “sanayici = fabrikatör” anlayışı yaygındır. Bu gözlem doğrudur. Ama arzu edilen yaşam düzeyine ulaşmakta, sanayicinin fabrikatörden başka bir şeyler daha olması gerekiyor. Bunları görebilmek için fikirden seri üretime ilerleyen toplam süreci anlamalıyız. Bilinen, çift hörgüçlü deve profili şeklindeki teknoloji eğrisi, bize yol gösterebilir. Bu eğri, sektörüne göre 3-10 senelik bir dönemi kapsar. Bilişimde süre 10 seneye yakındır. Merkezdeki başlangıç noktasında “aklı–evvel” birilerinin, 5-6 sene sonra satış yapacakları toplumun yaşam tarzını kestirmesi ve o ilerideki dönemde bireylerin beklentilerini karşılayarak “iyi iş yapacak” ürünü düşlemesi yer alır. Bu birileri, ülkemizde tek başlarına (henüz) varlık gösterememektedirler. Bunların TÜBİTAK desteği alması da zordur, düşe (hayal) destek mekanizması yoktur. Yeni yeni örnekleri görülen, yurt dışına (olumlu) özenti, “fikrini, düşünü bize söyle, aklımız yatarsa sana olanak sağlayalım” girişimlerinin kurumsallaşmış olarak yer almasına kadar bu “rastlantısal” durum sürecektir.
“Büyük ağaçların altında fide yetişmez” deyişi yüzyılların gözlemlerine dayanmakta. Gerçekten de, hayatımıza yön veren buluşların, yeniliklerin çoğu büyük şirketlerde değil, Silikon vadisi örneğinde olduğu gibi kulübelerde, garajlarda ortaya çıkmıştır. Fideyi, fidanlıkta yetiştirip, ergenliğe ulaşınca gelişip yeşereceği yere taşımalısınız. KOSGEB’lerde, “Incubation center” (kuluçkalık)larda sağlanmaya çalışılan budur. Fakat doğru düşü düşleyen insanın yaşamını sürdürecek kadar para kazanmasına olanak tanıyan mekanizmalar oluşana kadar kimse Türkiye’den kıtasal veya bölgesel düzeyde varlık gösterecek bir ürün çıkmasını beklememelidir. Günümüzde ancak, yöresel veya niş alanlarda, o da, o işi anlayıp destek verecek bir olanak ortaya çıkarsa bir şeyler ortaya koymak mümkün olmakta.
Sürecek…