Kevin, video oyunda
Ahlak tanımaz, kötü adam, namussuz politikacı Frank Underwood rolüyle “House of Cards” dizisinde üçüncü sezon seyirci karşısına çıkacak olan Kevin Spacey, bu arada bir video oyununda rol aldı. “Hareket yakalama” tekniğiyle oluşturulan videodaki “berbat” karakterde Spacey, bütün mimikleri ve vücut diliyle “yeni bir” Frank Underwood. Senaryo gereği, bu oyun karakteri sahip olduğu küresel iktidarla o kadar güçlü ki, Güvenlik Konseyi’nde sandalyesi var!
Spacey, kendini sürekli yenileme, yenilikçi projelere uzun sürelerle yatırım yapma özellikleriyle Hollywood sanatçılarından farklı. ABD’de çok ünlüyken, orayı bırakıp, Londra’nın sanat tiyatrolarından Old Vic’te on yıl sanat yönetmenliği yaptı. Shakespeare’in en “kötü” karakterlerinden kötürüm Üçüncü Richard’ı sahnede, metal koltuk değnekleri ve hareketi zorlaştıran protezlerle canlandırmıştı. Bu oyun, 2011 İKSV Tiyatro Festivali’nde de sahnelendi.
Spacey, “hareket yakalama” tekniğine evet deyip, dijital bir kahramana dönüşen ilk süper star değil. Ne idüğü belirsiz uzaylı canavar “Yaratık” (Alien) filmlerinde oynayan bir başka ilginç sanatçı Sigourney Weaver da, bu filmden yaratılan “Alien:Isolation” video oyununda rol aldı. Ama o, daha çok kendini tekrarlamış oldu. Spacey ise sürekli yenilikçi adımlar atmaya odaklı görünüyor: “İnovasyonda cesaret sahibi ve yaratıcı olmak, risk almak gerekir” diyor. Bize sıradan ve özelliksiz gelen bu cümleyi bir Hollywood aktörünün, sanki bir girişimciymiş gibi söylemesi ilginç.
Ama değil… Spacey, televizyon veya sinema için değil, ilk kez internetten izlenmek üzere çekilen “House of Cards” dizisinde hem yapımcı oldu, hem başrolde oynadı. Riske girdi. Yenilikçi bir duruş gösterdi. Hayata video filmi kiralama şirketi olarak başlayıp, e-dönüşüm geçirerek internet film prodüksiyon şirketine dönüşen Netflix, bu dizinin ilk 13 bölümünü, sonraki yıl yeni 13 bölümünü tek seferde sitesine yükledi. Sonra da televizyona servis etti (Türkiye dahil). Spacey, bu konuda şöyle diyor: “Seyirci, kontrolün kendisinde olmasını istiyor. Özgürlük istiyor. Canı isterse saatlerce, istediği şeyi seyretmek istiyor. Biz, müzik sektörünün öğrenemediği şeyi öğrendik: Seyirciye, istediğini ver. Ne zaman isterse. Hangi şekilde izlemek isterse. Makul bir fiyata. Böylece, o programı çalmak yerine, ki bazısı hala çalmak isteyecektir, sanırım bizim yöntemle korsanlığın önüne geçebiliriz. Çünkü bizde, seyircinin isteği şey var: Kalite istiyor seyirci. Bizde yetenek var, sanatsal özgürlük var. Yeteneğimizi ve işimizin kalitesini korumak için yenilikçi olmak zorundayız.”