Rüzgar
Rüzgâra iki alt başlıkta değinmek istiyorum. Önce ulaşımda rüzgâr enerjisi kullanımı.
Yüzyıllarca, denizlerde ulaşım, yelkenli gemilerle sağlanmış. Olmaz demek mümkün değil. O zamanki olanaklarla elde bir el yazması harita, bir uyduruk pusula, bir uyduruk dürbün, kara şekillerini tanıyarak ulaşım sağlamak mümkün olmuşsa, günümüz GPS, deniz feneri yerine geçen radyo istasyonları, 30cm yanılma paylı sayısal haritalar, bilgisayar yönetimli yelken sistemleri ile haydi haydi olur. Bakalım ne zaman biri rüzgârdan elektrik elde edip bununla akü şarj edip o aküyle uskur çevirme (yüzde 50 civarı verim) koşullanmasından “kabuğunu kırıp çıkacak” ve doğrudan yelkenle yol alan (yüzde 100’e yakın verim) gemiler tasarlayacak? Eğer haber doğruysa, Amazon, Google, Sun ve AOL’a yatırım yapmış olan Tom Perkins, 80 metrelik “Maltese Falcon” adlı böyle bir gemi yaptırmış. Ama kendi kullanımı için. Darısı bizlere!
Diğer rüzgar, yasak rüzgarı. 2000’li yılların başındaki “konuşan Türkiye” isteklerinden sonra bir suskun ve içine kapanan kutba doğru gidiş gözleniyor. Nedense, gençliğimi anımsadım. 1966 yılında ehliyet almıştım. O sene hevesle Anadolu’yu keşfe çıktım. Bir kasabadan geçerken, önümde bir köylü kadın, birden karşıdan karşıya geçmeye niyetlendi. Korna çalıp uyardım. Kadın hiç istifini bozmadı, karşıya geçmeyi sürdürdü, ama elini kaldırıp çarşafını yakaladı beni göremeyeceği şekilde çarşafı önüne doğru çekti. Beni görmüyor ya? tehlikeyi savuşturmuş oldu aklınca! Bunu neden mi anımsadım? Hani ülkemiz değerlerini aşağılayan bir kısım internet sitelerine erişim engelleniyor ya? işte biz görmeyince tehlike savuşturulmuş oluyor herhalde!
Eğer bu tür çirkinlikleri düzeltmezsek, bizden başka tüm dünya o çirkinlikleri doğru sanacak. Hani, “çamur at da izi kalsın”. Bu dezenformasyonu alt etmenin bir yolu, bizim görüşümüzü, aynı kanaldan pompalamak. Sonuçta en çok sesi çıkana kulak verilecek. Bakınız, Eurovision şarkı yarışmasında oylama SMS’le yapılmaya başlayalı daha fazla puan almıyor muyuz?