Test, başlı başına bir proje
ICterra’nın Türkiye’de tamamıyla Ar-Ge faaliyetleri yürütmek üzere bir araya gelen bir ekipten oluştuğunu kaydeden Vedat Uslu, kendi tarihlerini beraberlerinde taşıdıklarını ifade ederek bu uzun yolculuğu kısaca şöyle aktardı: “2000 yılında Siemens’in küresel Ar-Ge merkezlerinden biri olduk. Siemens’in tüm dünyada satmakta olduğu iletişim ürünleri için yazılım geliştirmeye ve test etmeye başladık. Çok uluslu projelerin parçası haline geldik. Ekibimiz, 2006 yılında Siemens Enterprise Communications bünyesine geçti ve uzmanlığını bu yeni yapıya taşıdı. Kısa sürede Siemens Enterprise Communications'ın dünya genelindeki ilk 5 Ar-Ge merkezinden biri haline geldik. 2012’de Siemens’in Türkiye’deki faaliyetlerini Hindistan’a kaydırma fikri vardı. Faaliyetleri kaydırmamaları için Siemens’e teklif götürerek ‘size Ar-Ge hizmetini dışarıdan sağlayalım’ dedim. 24 yaşında başladığımız bu hikâyenin bir anda yok olup gitmesini istemedim. 1 Mart 2013 itibarıyla ICterra’nın sahibi oldum. Bu şekilde bir devirle yurt dışından satın alınan ilk BT şirketi olduk. Çok güzel şeyler dile getirildi; Türkiye’de yaşanan en güzel teknoloji transfer olayını yapan kişi olduğum söylendi. 20 yıllık teknoloji birikimini tamamıyla yerlileştirip Türkiye’ye kazandırdık. Bu zorlu bir değişim oldu; ICterra markasının hem iç hem dış pazarda kabul görmesi zaman aldı. 2015, ICterra’nın yılı olacak. Asıl potansiyelimizi 2015’te göstereceğiz.”
‘Offshoring’ Türkiye için çok önemli
Yakın coğrafyalara alt yüklenici hizmetler, dış kaynak kullanım hizmetleri verdiklerini ifade eden Uslu, stratejilerini de bunun etrafında oluşturmaya başladıklarını söyleyerek “Uluslararası birikimimiz bizi çok motive ediyor. Yurt dışında yakın coğrafya dış kaynak kullanımı işlerini çok yakından takip ediyoruz. Bu konu Türkiye için çok önemli ve kritik. Hindistan’ın çıkış noktası; ‘offshoring’ oldu. Günümüzde Romanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Ukrayna gibi ülkeler kendilerini yakın kıyı-coğrafya olarak lanse etmeye başladılar ve bu şekilde bugün Romanya, Avrupa bankacılık sektörünün merkezi olmaya başladı” açıklamasını yaptı ve bunun niş bir alan olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğilimleri yakalayabilmeniz için halkanın içinde olmanız gerekiyor; ‘offshoring’ ile binlerce kişiye istihdam yaratılıyor. Türkiye’de bunu adreslemekte geri kalmış durumdayız. Pazardaki oyuncuların bu konuda atılım yapması kolay değil” dedi. Bu noktada sektördeki sıkıntıları da ifade eden Uslu, “Türk BT sektörü ucuz bir sektör değil. Maliyetlerimiz de yüksek. Teknokentler bunları destekliyor olmasına rağmen yukarıda saydığımız ülkelerle rekabet etmekte zorlanıyoruz. Birikimlerimizi ön plana çıkarabildiğimiz, farkındalık yaratabildiğimiz yerlerde hâlâ şansımızın olduğunu düşünüyorum. Türkiye geniş coğrafyasıyla, bu ülkelerle karşılaştıralamayacak potansiyele sahip. Türkiye’nin buradaki şansını artırmak ucuz işçilik ile değil, kalifiye işçiliğini, belli konulardaki bilgi birikimini lanse edip farkındalığını yaratak mümkün olacak. Özellikle Avrupa’da yazılım geliştirmede katma değer sunmanız gerekiyor” açıklamasını yaptı.
BT hizmet ve danışmanlık firması olarak yolumuza devam edeceğiz
Vedat Uslu, inovasyon projelerinden de bahsederek haberleşmedeki yeni eğilimin kurumsal sosyal ağlar olduğunu ve bu konuda da çalışmaları bulunduğunu belirtti. Uslu, “Firma olarak sektörün gelişimini bizzat aktörü olduğumuz bir oyunun içinden seyrettik. Bugün, telekomünikasyonun nereye gideceğini bu yüzden farkediyoruz. Dünya sosyal kalibrasyona gidiyor, birleşik haberleşmeye, mobiliteye gidiyor. Yaptığımız çalışmalarla başarılı sonuçlar alabilecek kabiliyete sahip bir ekibiz. ICterra 100 kişilik büyük bir organizasyon; 90 kişilik bir Ar-Ge ekibimiz var, bir BT hizmet ve danışmanlık firması olarak yolumuza devam edeceğiz. Birikimimizle beraber projeci yaklaşımla; çözümler, ürünler ortaya çıkarmak istiyoruz. Yaptığımız inovasyon çalışmaları belki içimizden çıkacak ‘spin-off’ların nüvesi olabilir” şeklinde konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim asıl odağımız hep BT dünyasındaki gelişmeleri takip etmek. Test, BT alanında çok önemli. Yazılım testi konusu hep geriye atılmış, arka planda kalmış. Geliştiricinin bütçesini kısamazsınız ama testçinin kısarsınız; sektörde de böyle bir düşünce hâkim, test önemsiz bir kalem gibi sunularak küçümsenmiş. Bugün dünyadaki eğilim şu: Test, başlı başına bir projedir. Geliştirme projesinden daha az önemli değildir. Test konusunda iddialıyız. Testin; proje yönetiminin, proje yöneticisinin olması, sorumlu ve etkili kılınması gerek. Sistem için test edeceksin, projenin sahibi testçiler olmalı, geliştiriciler değil. Test mühendisi olmak bir ayrıcalık olmaya doğru gidiyor” Her şeyin ters dönmesi, alışkanlıklarımızda ciddi paradigmaların değişmesi gerektiğini söyleyen Uslu, kendi süreçlerini de yeniden gözden geçirdiklerini kaydederek “Biz bu eğilimlerin tam ortasında olmak istiyoruz. Yurt dışından danışmanlık vereceğini düşündüğümüz, olgunlaşmamızı hızlandıracak kurumlarla olmak istiyoruz. Birikimlerimizi tüm sektör oyuncularına sunma gibi bir hedefimiz var. Öncelikli hedefimiz savunma sanayi ki savunma sanayi testin öneminin çok farkında. Biz yazılım tarafındayız, yazılımın planlamasından; analiz, tasarım, gerçekleştirme ve test olarak– tüm bu süreçlerin hepsinde yer alabiliyoruz. Yönetim yazılımlarının testlerini de burada yapıyoruz. Dünyadaki Siemens yönetim katmanındaki yazılımları ve testlerini biz Türkiye’de gerçekleştiriyoruz. IP telefon sistemlerinin gömülü yazılımlarını da burada geliştiriyoruz. ODTÜ Teknokent’te komşumuz olan SDT ile ortak çalışmalarımız bulunuyor. Biz bir yazılımevi, bir Ar-Ge, bir BT hizmet ve danışmanlık evi olarak kurumsal olgunluk içinde diğer kurumsal firmalarla bu kıt kaynaklarda ortak çalışmalarla daha etkin bir yapı sağlamak istiyoruz. Beraber çalışmak, güç birliği yapmak hem yurt içi hem yurt dışı pazarı için çok önemli. Benim beraber iş yapma kültürüm var. Biz BT’nin ustabaşılarını tutmak ve bu hizmeti yaygınlaştırmak istiyoruz; Aselsan, SDT, ATOS ile bunu yaptık. Bu konuda ciddi bir ihtiyaç olduğunu görüyorum. Bu sektörün ayakta kalmasının tek yolu, şirketlerin sepetlerinde birden fazla ülkeyi barındırmalarından geçiyor. Güçlerimizi birleştirip yurt dışına götürmeliyiz. ICterra olarak yurt dışı portföyümüzü artırmak, yurt içinde de operasyonlarımızdaki faaliyet payımızı yüzde 30-40’lara çekmek istiyoruz. Test çok büyük potansiyelimiz.
İnovasyon bizim kültürümüzde var, temel amacımız nühendislerimizin kabiliyetlerini geliştirmek…” şeklinde konuştu.