Apayrı bir sanayi devrimi
Üretimde daha verimli, daha hızlı, daha kontrollü, daha kaliteli bir endüstri dönemi için Mitsubishi Electric’in e-F@ctory konsepti; birçok sektörde üretim aşamasında kullanılan dijital fabrika ürünlerini, mekanik, elektronik ve yazılım hizmetleri bir arada ‘mekatronik’ biçimde sunuyor. “Avantajımız; fabrika otomasyonu içinde tüm süreçleri kapsayan bir çözüm üretilebilmemiz” diyen Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel’in de dikkat çektiği gibi, e-F@ctory konseptinin önemli avantajları var. Hızlı bağlantı ve kısa yenileme süresi, ayrıca bilgisayar kullanılan bir sistem olmadığı için de bilgisayarın çökmesi veya virüs girmesi gibi riskleri bertaraf edebilmesi, sistemdeki enerji ölçüm cihazları ile üretilen her bir ürün için ne kadar enerji harcandığının görülebilmesi, daha doğru maliyet hesabını yapabilmek bunun ilk akla gelen örnekleri. Tolga Bizel, çevrimiçi izlenebilen sistem sayesinde üretimin de istenen zamanda ve yerde kontrol edilebildiğini belirtirken, eklemeden geçmedi: “Sistem, üretim aşamasında ihtiyaç duyulan pek çok bilgiye ulaşmayı mümkün kılıyor. Böylece, örneğin hatalı bir ürün olursa geriye dönüp üretim hattında bir sorun olup olmadığına bakılabiliyor.”
e-F@ctory konseptinin oluşturulmasını sağlayan iQ Otomasyon Platformu, tüm önemli otomasyon bileşenlerini tek yapıda birleştiren bir ürün ailesi. Bunun bütünleşik yapı sunmasının yanında toplam sahip olma maliyetinin en düşük seviyede olması, fabrika otomasyonu yönetim sistemleri arasında tam ve sorunsuz bütünleştirme, yüksek verimlilik ve hızlı iletişim gibi avantajlara işaret eden Bizel’in belirttiği gibi, böylece otomasyon süreçlerinde azalan maliyet ve yatırımdan yüksek geri dönüş elde ediliyor, ölçeklendirme yapılabiliyor. Yani büyük bir tesiste tüm hatların otomasyonu kadar, evde kullanılan tek bir makinenin kontrolünü de sağlamak bu yapıda mümkün. Potansiyeli Tolga Bizel anlattı:
Bu yapı, şirketlere, tesislere ne gibi faydalar sağlıyor?
e-F@ctory konsepti Mitsubishi Electric’te 2008 yılından beri kullanılıyor. Amaç; fabrika otomasyonu içindeki tüm otomasyon ürünlerinin birbiri ile haberleşmesi. Yani IoT ve M2M bir arada. Ama bunları yapabilmek için bir platforma ve altyapıya ihtiyacınız var. Böylece üretim hatları rehabilite edilirken, maliyet avantajı daha esnek üretim için kullanılabilecek. Nesnelerin birbiri ile iletişiminin giderek yoğunluk kazanacağı bir ortamda, e-F@ctory platformu da M2M haberleşen konseptlere altyapı sağlayacak otomasyon ürünlerini oluşturmayı amaçlıyor. Konseptin anlamı; tüm süreç unsurlarının birbiri ile haberleşmesi.
Bu yeterli mi?
Hayır değil. Sonuçta bu, fabrikanızın sadece bir bölümü. Oysa yönetim tarafında da birşeyler yapmak gerek. Çünkü fabrikanın özkaynaklarını yöneten bir ERP sistemi var, bunun da altında bir altyapı sistemine ihtiyacınız var. Bizim otomasyon ailemizdeki tüm ürünler, bu üç yapıyla da konuşabilecek şekilde entegre ve kabloyu taktığınız an konuşabiliyor. Anlık olarak sisteminizi ileri veya geriye doğru takip edebiliyorsunuz. Bence siber fizik bu. Tasarım aşamasından günlük hayata, oradan da geleceğe yönelik ilişkiler yumağı oluşturuyor. Böylece üretim bandında üretim maliyetlerini en aza indirip, zorlu bir rekabet ortamında size nefes aldırıyor. Bireysel olarak süreci takip etmeniz yeterli.
Böyle bir yatırım için yapılması gerekenler neler? Birim birim mi, yoksa bütünsel geçişi mi gündeme almalı?
Mitsubishi Electric’in bu amaçla oluşturup yönettiği, küresel bazda bir takım firmaların bir araya gelmesi ile oluşan ‘e-F@ctory Alliance’ isimli topluluk var. Bu firmaların hepsi de belirttiğiniz soruların yanıtlarını verebilecek firmalar veya iş ortakları, yazılımlar ve donanımlardan oluşuyor. Biz diyoruz ki, ‘ürünlerim bu partner firmaların bu analizleri yapan donanım ve yazılımlarıyla entegre çalışıyor, bu entegrasyonu senin için yaptım, senin ekstra uğraşman gerekmiyor.” Bu yönüyle küresel bir danışmanlık ve faaliyet yapısı sunuyoruz. Bizi rakiplerimizden ayıran temel bir unsur bu ve e-F@ctory de 2008 yılından beri böyle. Çünkü bu işi yapan çok firma var, ama bizim gibi bu kadar kompakt yapabilen sayısı çok az.
Bu iş ortaklarını nasıl seçiyorsunuz?
‘Bu benim iş ortağım’ dediğiniz zaman, taraf oluyorsunuz. Bu nedenle yapıya dahil olacak iş ortağını seçmek kolay değil. İş ortağının yetkinliği ve bunun sürekliliğini takip etmek lazım. Endüstri 4.0 ve e-F@ctory konseptinde beklentim şu: Hayatımıza girecek olan makinaları tasarlayan yazılımların hepsi, makinanın hayat döngüsünde her şeyi kontrol eder hale gelecek. Bir çamaşır makinasında yazılım ortamında her bir parçanın takip edilmesi ve tanımlanması ile ileriki yıllarda makinanın bir parçasında sıkıntı olduğu zaman, geriye doğru o sıkıntıdan otomasyon olarak haberdar olmanız ve tasarımını yeniden yapmanız mümkün olacak. Bunlar da ‘üretim hayat döngüsü yönetimini’ ortaya koyuyor. Ayrıca tasarım aşamasında, bu makinenin ihtiyaçlarını da tasarlayan bir yapı hayali var. Daha makineyi geliştirirken, bunu işleten yazılımlar da olacak. Süreç içinde her şey paralel ilerleyecek. Böylece gelecekte mesela ‘makine renklileri yıkamıyor’ dediğiniz zaman, tüm makinenin tasarımını değiştirecek, yeni çıkan hattın rehabilite edilmesi sağlanacak. Böylece cihaza standart değil, kişiselleştirilmiş bir yapı sunuluyor. Eskiden teknoloji bunu desteklemediği için seri üretim mantığı vardı. Oysa bugün bu yapı uçtan uca değişti, ‘endüstri 4.0’ adını aldı.
Bu gelişim, beraberinde dev bir ‘büyük veri yığılmasına’ da yol açacak. Şirketler bu verileri korumaları ve sürekli işlemeleri gerektiğini biliyor mu?
Veri madenciliği de burada öne çıkıyor. Doğru verilerin ayıklanması, güvenlikten bile önemli. Güvenlik, bunun bir sonraki aşamasında. Yani öncelikle binlerce veri arasından hangisi benim için doğru veya hangisini korumalı, hangisini korumamalıyım? Cihazlarımız, anlaşmalı olduğumuz firmaların güvenlik koşullarını sağlayabilecek güçte. Fabrika ve makina otomasyonları çok radikal süreçler. Bazı kesimlerde bu başlıklarda ‘kağıt üstünden kontrol’ gibi eski moda süreçler devam edebiliyor, ama bunlar artık sürdürülebilir değil. Endüstri 4.0 ile bu tutuculuk bertaraf olacak. Buzdolabınızın ihtiyaçları bilip, bunu markete iletmesi, markete sevkiyat ve üretim sistemlerinin buna ayak uydurması, CRM yapısının kullanımı böylece öne çıkacak. e-F@ctory yapısında cihazları ve yetkin platformu ortaya koyuyor, sektöre özgü yapıların da buna uygun inşa edilmesini sağlıyoruz.
Siz nasıl bir danışmanlık süreci izliyorsunuz?
Aslında Japonya bu konuda ülke olarak avantajlı bir sürece sahip. Çünkü kendi üretim hatlarını iyileştirdi. Bu kültürdeki tecrübeleri müşterilerimiz ile paylaşmak istiyor, merkeze bununla ilgili geziler düzenliyor, bu deneyimleri paylaşıyoruz.
Bu konuya genel olarak Türk şirketlerinin ilgisi ne seviyede?
Finans ve telekom, teknoloji kullanımında en yetkin sektörler. Bu gelişim, ülkenin siyasi ve politik, dolayısıyla ekonomik olarak pozisyonu ile bağlantılı. Sonuçta küresel ve bölgesel ekonomik sıkıntılar kırılganlığımızı artırdı, ama yine de bölgede en güçlü üretim merkezi Türkiye. Küresel bazda otomotiv, beyaz eşya, ilaç, kimya gibi birçok sektör şirketinin üretim ve Ar-Ge merkezleri burada. Bu coğrafyada bu, azımsanmayacak bir güç. Umudumuz şu: Coğrafyamızdaki bu kaos durumu düzelecek, yeni bir hayat başlayacak ve bunun gerektirdiği altyapı ihtiyaçlarının karşılanması gerekecek. Bu nedenle bu bölgede olmamız bizim için şans. Bu zorlu bir görev ve sabırlı olmayı da gerektiriyor.
Türkiye’de reel sektöre bu çözümlerinizi anlatırken nasıl bir strateji ile ilerliyorsunuz?
Buna, merkezde uzun yıllar önce başladığımız bir eğitim süreci yapılanması ile yanıt veriyoruz. Türkiye’de de öncelikli olarak önümüzdeki ‘5 artı 5 yıl’ boyunca reel sektörde görev alabilecek yetkin insan kaynağına temel tabanda ürün eğitimi vermeye çalışıyor, bunu ücretsiz yapıyoruz. Onların yanında risk alarak, zamanımın bir kısmını buna ayırarak uyguluyorum. Şirketim de bunu destekliyor. Yani merkez bu başlıkta potansiyeli görüyor ve biz de bu paralelde, önümüzdeki yıllarda reel sektörde görev alacak kişilere bu değişimi anlatmaya çalışıyoruz. Sonuçta, ilerleyen yıllarda C seviyesinde olacak kişilerde bugünden bir farkındalık yaratmak önemli. Böylece geleceğe yatırımımızı yapıyoruz.
Peki ya 2015 bu başlıkta nasıl geçiyor?
Bir yandan zor, ama bir yandan da faydalı bir süreç. Çünkü ekonomik yavaşlamada, insanların ev ödevlerini yapacakları zaman artıyor. İmalat döngüsünden kafanızı kaldırıp bakıyorsunuz ‘daha neler yapabilirim?’ diye. Bunlar da bizim için güzel fırsatlar oluşturuyor. Satış kanallarımızda sistem entegratörleri var. Amacımız bu entegratörleri hızlı biçimde üniversitelerdeki çalışmamızla beraber oluşacak eğitim merkezlerinde sertifikalandırmak, son kullanıcılardaki hizmet kalitesini yukarı çekmek.