“Sektörde laf çok, icraat yok”
İş dünyasının en önemli gündem maddelerinden biri e-dönüşüm. Hal böyle olunca Türk şirketler ve kurumlar da bu akıma ayak uydurmaya gayret ediyorlar.
Türkiye’deki e-dönüşüm süreci, dünyanın geneline baktığımızda hiç de fena durumda değil. Buna karşın kanunlardaki ve düzenlemelerdeki düzensizlik hem şirketleri zor durumda bırakabiliyor. Türkkep Genel Müdürü Yüksel Samast ile Türkiye’deki e-dönüşüm sürecini ve şirketlerin teknolojiye olan bakış açısını konuştuk.
Türkiye’deki şirketlerin ve kurumların teknoloji yaklaşımlarını değerlendirebilir misiniz?
Türkiye’de 2004 yılında bu yana yaşanan e-dönüşüm süreci, halen devam ediyor. Geçen süre zarfında dünya geneli kıyaslandığında Türkiye’nin e-dönüşüm konusunda hiç de fena olmadığını görüyoruz. Özellikle Avrupa Birliği ile bu konuda yakalanan uyum mutluluk verici. Buna karşın göz ardı edilmemesi gereken gerçekler var. Bu alandaki uygulamaların geliştirilmesi, müşterilere ulaştırılması gibi süreçler oldukça yavaş bir şekilde ilerliyor.
Bu konudaki en önemli problem şirketlerin ve kurumların yeni teknolojilere önyargı ile bakmaları. Yeni nesil teknolojileri kabullenme ve uygulama konusunda sorunlar yaşayan şirketler ve kurumlar, bu tarz yeni hamleleri hem maddi hem de manevi bakımdan yük olarak görüyorlar. Yaptığımız görüşmeler, üniversitede düzenlenen etkinliklere karşın insanımızda yeni bir şey öğrenme konusunda eksiklikler olduğunu görüyoruz. E-dönüşümden önce bu konuyu halletmemiz gerekiyor.
Bir diğer problem ise Türk teknoloji şirketlerinin yatırım alanları olarak e-ticaret ve mobil uygulama geliştirme alanlarını tercih etmesi. Türkiye’deki teknoloji girişimleri, paranın çok daha hızlı bir para akışının yaşandığı sektörleri tercih ederken daha fazla katma değer yaratılabilecek olan alanları es geçiyorlar. Bu da sektörün bir diğer problemi olarak göze çarpıyor.
E-dönüşüm konusuna gelirsek; bu noktada ne gibi çalışmalarınız var? Sektördeki durumu değerlendirebilir misiniz?
E-dönüşüme sadece teknolojik bir gelişme olarak bakmamamız gerekiyor. E-dönüşüm, kurumsal, profesyonel hayatın her alanında, her zaman varlığını ve etkilerini hissettiren bir hayat felsefesi olmalı. E-dönüşüm, iş süreçlerinin daha kolay ve hızlı ilerlemesini sağlarken, bir yandan da zaman, iş gücü ve maliyet açılarından önemli tasarruflar sağlıyor. Sadece teknoloji değil, hukuki ve kültürel boyutların da dahil edilmesiyle oluşturulan e-dönüşüm süreçleri sağlıklı sonuçlar verdiğini söylebiliriz.
Türkiye’de her ne kadar teknolojik konulardaki eksikliklerden söz etmiş olsam da, e-dönüşüm konusunda enseyi karartmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Her şeye rağmen sektörde 2017’ye kadar e-Fatura uygulamasına kayıtlı kullanıcı sayısının ve e-Defter uygulamasına geçen mükellef sayısının 50’şer bine ulaştırılması öngörülüyor. Hali hazırda kayıtlı e-imza sayısı da 1 milyon 800 bin sınırına dayanmış durumda. Türkiye’nin bu konuda düzenleme ve uygulama konusunda dünya ile paralel gittiğini belirtmek isterim.
Bunun yanı sıra Türkiye’deki e-dönüşüm yerli teknoloji ile ilerliyor. E-imza, elektronik posta ve elektronik fatura gibi e-dönüşüm bileşenleri Türkiye’de üretilen teknolojiler ile geliştiriliyor ve uygulamaya alınıyor. Olaya katma değer açısından baktığımızda bu gelişmeleri hiç de yabana atmamak gerekiyor. Ülkee e-dönüşüm bir kültür olarak yerleşecekse, bu yerli teknoloji şirketlerinin katkılarıyla olacaktır.