HÜKÜMETİN EYLEM PLANINDA BİLİŞİM, BİLGİ TOPLUMU VE İNANDIRICILIK
ULUSAL
HÜKÜMETİN EYLEM PLANINDA BİLİŞİM, BİLGİ TOPLUMU VE İNANDIRICILIK
Başbakan Davutoğlu 10 Aralık günü, 64. Hükümet’in Eylem Planını açıkladı (http://bit.ly/1MwJSdJ). Önce, sadece ilk üç ayda, yani 21 Mart’a kadar tamamlanacağı ileri sürülen eylemler içinde bilişim ve bilgi toplumu konularına bakalım.
Reform adı altında sunulan eylemlerden sadece bir tanesi bilişim ve bilgi toplumu alanında: “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler hayata geçirilecek.” Bir KVK yasa tasarısı 10 yılı aşkın bir süredir arada bir ortaya çıkar sonra geri çekilir. Bu sefer tatminkar ve çağdaş bir yasanın, yani bireysel verilerin mahremiyetini sadece siber suçlulardan değil, devlet kurumlarının gözetiminden de koruyan, yani temelde bireyi koruyan bir düzenlemenin çıkacağını umalım. Sadece dijital haklar için değil, terörden korunmak ve dijital pazarlarda yer alabilmek için de çağdaş bir düzenleme çok gerekli.
Bu konuda AB, 2012’de başlayan ciddi bir reform tartışmasının sonuçlandığını ve reformun 2016’da hayata geçirileceğini 15 Aralık günü açıkladı (http://bit.ly/1J9ZUdt). AB’nin yeni düzenlemeleri genel olarak dijital hakları koruyor. En önemlisi, devlet-merkezli olmak yerine, kullanıcı-merkezli olmasıdır. Bazı eksikler içeriyor (http://bit.ly/1RLru8T) olsa da, tatminkar ve örnek alınması gereken bir düzenlemedir.
Hükümetin geçen sene TBMM gündemine getirdiği ama kadük olan tasarı, AB’nin 1995’den kalan düzenlemesine dayanıyordu. Şimdi, AB’nin yeni düzenlemesine göre baştan aşağı yeni bir tasarı gerekli. Bunu, ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla tartışıp hazırladıktan sonra, yasalaştırmanın 21 Mart’a kadar yetişeceğini sanmam. Yine de, gereken katılımcı çalışmayı AB Bakanı Volkan Bozkır’ın sağlayacağını umarak, gelişmeleri izleyelim.
İcraatlar altında sunulan eylemlerden bilişim ve bilgi toplumunu ilgilendirenler şunlar: Yoksul ailelere belirli ölçülerde internet erişimi imkanı sağlanacak, tarihimizin önemli kişilerini çocuklara sevdirecek bilgisayar oyunlarının ve animasyonlarının üretilmesi teşvik edilecek, elektronik TC kimlik kartının vatandaşlara dağıtımına başlanacak, gençlere ücretsiz internet erişimi imkanı getirecek düzenlemeler yapılacak. İnternet kullanımı konusunda dünyada diğer ülkelere göre çok gerilerde olduğumuz için (örneğin, http://bit.ly/1It0icq) bu icraatların gerçekleştirilmesi önemli fakat nasıl yapılacağı daha da önemli. İzlenmeli.
Ortada yanıtlanması gereken üç soru var. Birincisi, bu eylemlerin ilerleme durumları nasıl izlenebilir? Hükümetin Eylem Planı’nın hazırlanışını Kalkınma Bakanlığı’nın yürüttüğü anlaşılıyor. Bu bakanlığa bağlı olan DPT’nin Bilgi Toplumu Başkanlığı, 2005 yılında güzel bir uygulama başlattı: önceki Bilgi Toplumu Stratejisi (2005-2010) Eylem Planı’nı izleme olanağı veren, yıllık ilerleme raporu yayımladı. 2013’den sonra bu raporlar devam etmedi. Artık, ne Bilgi Toplumu Stratejisi (2015-2018) için ne de hükümetin Eylem Planı için, ortada bir ilerleme raporu var. Bu ciddi eksiği Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz gidermeli. Yoksa, başbakanın “izleyin bizi” sözünün bir anlamı olmaz.
İkinci soru: Geçen yazımda (http://bit.ly/1V9bufS), Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı’nda, 2015 yılında tamamlanmış olması gereken 20 eylemin geri kaldığını belirtmiştim. Bu eylemlerin tamamlanacağı neden Hükümet Eylem Planı’nı ilk 3 ayın icraatları arasında yer almıyor?
Üçüncü soru işareti, açıklanan Eylem Planı’nın inandırıcılığı ve samimiyeti ile ilgili. Henüz, bu konuda yorum yapmak için erken olsa da, inandırıcılık ve samimiyet üzerine düşmüş birkaç gölge olduğunu görüyorum. Birincisi, yukarıda da değindiğim gibi, eğer topluma izleme olanağı verilmezse, planın inandırıcılığı ve alacağı destek zayıflar. Yukarıda da belirttiğim gibi, daha önceleri yıllık ilerleme raporu yayımlayan DPT’nin 2013’den sonra buna devam etmemesi dikkat çekici ve kuşku uyandırıcıdır. Eğer, DPT’den sorumlu bakan Cevdet Yılmaz “uygulamalar için, muhalefet dahil, STK’ların ve herkesin desteğini bekleriz” anlamına gelen sözlerinde samimi ise, bu eksiği gidermeli. İzleme olanağı ile şeffaflığı sağlamalıdır. İkincisi, 13 yıllık hükümet bu eylemlerin bazılarını daha önce de gerçekleştirebilirdi. Neden yapılmadı? 11 Aralık günü HaberTürk TV’den Veysi Ateş bu soruyu Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’a sordu. Bakan Yılmaz, kısaca, “dünyada kriz, konjonktürel sorunlar vardı” diye yanıtladı (http://bit.ly/1ZpNbwM). Ateş “şimdi de Suriye, Rusya gibi daha da ciddi sorunlar var” diye üsteleyince, bakan Yılmaz kaçamak ve tatminkar olmayan bir yanıt vermek zorunda kaldı. Son olarak, genel olarak hükümet açıklamalarının inandırıcılık ve samimiyeti konusunda bir fikir edinmek için, bunların doğruluk payı analizini yapan http://www.dogrulukpayi.com/hukumetre sayfasına bakarsak, hükümetin karnesi pek iyi görünmüyor.
KÜRESEL
İNTERNETİN KÜRESEL GELECEĞİNİ TARTIŞAN WSIS+10’DA TÜRKİYE’DEN İKİ KONUŞMACI
15-16 Aralık’ta, 190 devletin temsilcileri ve ilgili STK’lar New York’ta BM Genel Kurulu’nda, internetin gelecek 10 yılını tartışmak için Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi (WSIS+10) toplantısında bir araya geldi (https://publicadministration.un.org/wsis10/). İnternetin geleceği üzerine önemli etkileri olacak olan bu toplantıda Türkiye’den iki isim konuşma yaptı: Türkiye’yi temsil eden BTK Başkanı Ömer Fatih Sayan ve dünyada dijital hakları savunan etkin bir STK olan, ABD merkezli Access’i temsil eden 23 yaşındaki en genç konuşmacı, İstanbul’lu Deniz Duru Aydın.
Ayrı bir yazımın konusu olacak olan, Sayan’ın (http://bit.ly/1kjHD7a) ve Aydın’ın (http://bit.ly/1O6PTix) konuşmalarının içerik karşılaştırmasını şimdilik okuyucuya bırakayım. Burada sadece önemli bir yaklaşım farkını vurgulayayım. Türkiye’yi temsilen konuşan BTK Başkanı’nın konuşması ve daha önceden WSIS’a sunulan kısa görüş (diğer ülkeler ile karşılaştırmalı olarak: http://bit.ly/1QQAvNQ), katılımcı bir şekilde hazırlanmadı. Oysa, Access ilginç bir yönteme başvurarak “BM’de ne söyleyelim” diye bir katılım daveti çıkardı (http://bit.ly/1QQAvNQ). Duru’nun konuşması, işte bu katılımcılığın sonucu ortaya çıkan kitle-kaynaklı (crowd-sourced) metindi. Gerek en genç konuşmacı olarak gerek yaptığı konuşmanın kitle-kaynaklı olması, gerekse de dijital haklara yaptığı vurgular nedeniyle, WSIS toplantısının öne çıkan ismi Deniz Duru Aydın oldu (http://bit.ly/1P8LIrM).
Elbette BTK’dan aynen bir STK gibi davranması beklenemez. Fakat, Türkiye’nin görüşü olarak WSIS’da yapılan konuşma, sadece BTK’nın görüşü olmamalıydı. Şeffaf ve katılımcı bir süreçle belirlenmeliydi. Sayan’ın konuşmasında çok paydaşlı internet yönetişimini savunması sevindiricidir. Fakat, bir yandan bunu savunup, diğer yandan paydaşların görüşlerine başvurmamak bir çelişkidir. Gerçi, bu sefer kimlerin toplantıya katıldığının ve başkanın konuşmasının toplumla paylaşılması olumlu bir gelişmedir. Zamanla, toplumsal katılımcılığı daha teşvik eden, sözde savunduğu çok paydaşlılığı özde de uygulayan bir BTK görmek isteriz. Tekrar UDH Bakanı olan Binali Yıldırım’ın bu yönde telkinleri olacağını umarız.
WSIS+10 toplantısının en önemli iki ana konusu, internetin yönetişimi ile – ağ tarafsızlığı, ifade özgürlüğü, mahremiyet gibi alt konuları da içeren – dijital haklardı. İnternet yönetişimi konusunda bildik iki kamp var: Daha çok demokratik ülkelerin savunduğu çok paydaşlı (multi-stakeholder) yönetişim ile Çin, Rusya, Suudi Arabistan’ın başı çektiği bir grup ülkenin savunduğu ve devlet müdahalesini meşrulaştıran çok taraflı (multi-lateral) yönetişim. Bağlayıcı karar yetkisi olmasa da, bu tartışmaların her yıl toplanan İnternet Yönetişim Forum’larında devam etmesi kararı WSIS+10 sonuç bildirgesinde (http://bit.ly/1NjXFbw) yer aldı. Dijital haklar konusunda ise olumlu ifadeler olsa da, sonuç bildirgesi biraz zayıf kalmış görünüyor. Bu da başka bir yazının konusu olacak.
ocoskunoglu@gmail.com
https://twitter.com/osmancoskunoglu
www.facebook.com/osman.coskunoglu
www.coskunoglu.org