Cisco ekosistemi ile büyüyor
Cisco, geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirilen Dünya Mobil Kongresi’nde her geçen gün dijitalleşen dünyada dönüşümü kolaylaştıran çözümlerini ve iş ortaklıklarını duyurdu.
Daha da dijitalleşen dünyada dönüşümü kolaylaştırmak, hizmetlere daha kolay ulaşılabilmesini sağlamak ve yerini daha sağlam temellere oturtmak isteyen Cisco; Dünya Mobil Kongre’sinde Apple, Microsoft, Ericsson, Intel ve AT&T gibi şirketlerle gittiği ortaklıkları duyurdu. Etkinlik kapsamında görüştüğümüz Cisco Türkiye Genel Müdürü Cenk Kıvılcım’la bu ortaklıkları ve Cisco’nun Türkiye’deki durumunu konuştuk.
Cisco olarak bu yıl Dünya Mobil Kongresi’nde neler anlatıyorsunuz?
5G bizim için çok önemli. Standartlardaki etkileri de çok önemli olacak. Artık donanımların gücünün yanında yazılımların da gücü önemli. Yazılım Tanımlı Ağlar’a (Software Defined Networks) doğru bir gidiş var. Sanallaştırma da Cisco olarak bizim en çok yoğunlaştığımız taraflardan birisi. Mobil bulut hizmetleri konusunda Cisco Ultra platformumuz var. Cisco Ultra, mobil operatörlerin yeni hizmetleri daha hızlı bir şekilde uygulayabilmelerini ve verebilmelerini sağlayan, sanallaştırılmış, zengin özelliklere sahip mobil platformumuz. Bizim için bir diğer önemli konu ise ekosistem. Apple, Microsoft ve Ericsson gibi şirketlerle çalışıyoruz. Bu noktada biz bazı söylemlerin dışına çıkıyoruz. Örneğin deniyor ki, tek bir büyük bulut olacak, her şeyi yönetecek. Bu kadar kapasitenin tek bir yerde toplanması ve bütün verilerin oraya akması pratikte hayata geçecek bir yöntem gibi gözükmüyor. Bu yüzden bizim görüşümüz birçok veri merkezinin olacağı ve bu merkezlerin birbiriyle kesintisiz bir şekilde konuşabileceği ve birbirlerinin kapasitelerini kullanabilecekleri. Biz de böyle bir ekosistem üzerinde çalışıyoruz. Microsoft’la bulut üzerinde beraber nasıl çalışabiliriz üzerinde çalışıyoruz. Apple ile kurumsal alanda işbirliği (collaboration) çözümleri üzerinde çalışıyoruz. Bizim Telepresence, Webex, Jabber gibi çok güçlü kurumsal çözümlerimiz var, Apple da akıllı telefonlar tabletler konusunda çok iyi, çok iyi bir ekosistemleri var. Ama kurumsal alanda daha fazla açılımlar yapmak istiyorlar. Biz de bu konuda neler yapabileceğimiz konusunda birlikte çalışıyoruz. Kısacası deneyimlerimizi onların deneyimleriyle nasıl buluşturabilirizin cevabını arıyoruz. Diğer taraftan Ericsson da bizim “Gold Partner” seviyesinde iş ortağımız oldu. Ayrıca Ericsson ve Intel’le birlikte 5G yönlendirici geliştirme konusunda çalışmalarımız var. Aslına bakarsanız bu anlaşmalar, bu ortaklıklar çok güçlü üreticilerin birlikte çalışmaya başladıklarının bir göstergesi. Bunun merkezinin de Cisco olması sizi şaşırtmamalı. Çünkü Cisco, iş ortaklığına inanmış, iş ortağı ekosistemi kullanmış, kullanmaya devam eden bir şirket. Bizim başrol oynamamız çok normal. Bu ortaklıklar konusunda şu ana kadar aldığımız geri dönüşler çok olumlu.
Nesnelerin internetinin etkisi ne şekilde olacak?
Bizim her şey internette söylemimiz var biliyorsunuz, sadece insanlar ve nesneler değil tüm veriler ve süreçler de birbiriyle bağlantılı olacak. Her şeyin birbirine bağlı olduğu bir dünyayı düşünün, bir de böyle bir sitemin yaratabileceği veri miktarını ve trafiğini düşünün. Bu noktada gelen ve giden verilerin yapılandırılmış bir şekilde ve size yakın olması gerekiyor. Verilerin analizlerinin veri merkezlerinde değil, daha uç noktalar seviyesinde yapılması gerekiyor. Yani veri merkezine bir veri gönderilecekse, gönderen cihazda örneğin cep telefonu bu verilerin yapılandırılması gerekiyor. Yapılandırılmamış bir veriyi gönderip, bunu tekrar geri alıp düzenleyip tekrar geri göndermek hem maddi açıdan hem de pratik açıdan çok mümkün değil. Nesnelerin interneti ile verilerin bilgiye dönüştürülmesi daha da önem kazanacak. Buna örnek olarak, şu an Dünya Mobil Kongresi’ndeki kablosuz internet hizmeti bizim cihazlarımız üzerinden veriliyor. Kimin, hangi cihazdan ne kadar süre bağlı kaldığını, hangi uygulamayı ve ne kadar veri kullandığını görebiliyoruz. Bunun analizini yapabiliyoruz. Burada bir harita üzerinden etkinlikte hangi alanların daha çok ilgi gördüğünü belirlemek mümkün. Yani gelecek yıl bu bilgileri kullanarak stant alanı için çok daha iyi bir yer belirleyebilirsiniz.
Türkiye’deki durumdan da bahseder misiniz biraz?
Biliyorsunuz bizim mali yılımız Ağustos’ta başlayıp Temmuz’da bitiyor. Geçtiğimiz yılı çok sağlıklı bir büyüme ile kapattık. Siyasi belirsizliklerden dolayı pazarda belirli bir durgunluk yaşanmasına rağmen çok büyük bir sıkıntı yaşamadık. Döviz kurlarındaki artışın olumsuz etkisi oldu. Ama biz yeni iş kollarında yeni müşteriler kazanarak geçtiğimiz seneyi dolar bazında büyüme ile kapattık. Özellikle geçtiğimiz ekim ayından bu yana gayet sağlıklı bir büyümenin içine girdiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Bu sene de büyüme hedefimiz var, dolar bazında yine büyüyeceğiz.
Türkiye’nin hem bilişim hem de teknolojik açıdan güçlü bir hale gelmesi için neler yapılmalı?
Türkiye olarak bizim bir an önce bir teknoloji stratejisi belirlememiz lazım. 4.5G ve diğer altyapılar çok önemli bunlar olmadan hiçbir şey yapılamaz ama bize bu yetmemeli. Her şey dijitalleşiyor, dijitalleşmeyecek hiçbir şey yok. İş süreçlerimizden tutun, iş yerlerimize evlerimize kadar her şey dijitalleşiyor. Türkiye’de acilen bunun stratejisinin oluşturulması gerekiyor. Türkiye özellikle rekabetçi olduğu örneğin inşaat gibi sektörlerde bu trendi kaçırma lüksü yok. Bu bizim için büyük bir fırsat. Eğer bu trendleri kaçırırsak güçlü olduğumuz sektörlerde bir anda geride kalma riskimiz var. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında inşaat sektöründe çok güçlüyüz. Bunu kullanmamız gerekiyor. Örneğin, 1 milyar dolarlık bir inşaattan, 100 milyon dolar kazanırken bu binanın akıllı yazılımlarını donanımlarını geliştiren bir şirketin 150 milyon dolar kazanması hepimizi üzer. Bu yüzden bu konuda adım atmak lazım, elbette inşaat sektörü bir örnek. Tekstil ve turizm gibi diğer sektörlerde de aynı çalışmaların yapılması gerekiyor. Güçlü olduğumuz yerlerde bu gücü kullanalım, öncülük yapalım.