Dijital dönüşüm bir süreç işi
BT yöneticilerinin iş birimleri ile birlikte hareket etmesi, dijital dönüşüm hızının da belirleyicisi.
CSC Türkiye, şirketlerin dijital dönüşüm yol haritalarını hazırlamalarına ve bu haritaları eksiksiz uygulamalarına yardımcı oluyor ve bu da yaklaşık 3-5 yıl devam eden bir süreç. CSC Türkiye Genel Müdürü Alev Alp Esen, süreci, “Önce planları yapıyoruz. Sonrasında bu planlarla yol haritasını oluşturarak, gerekli aksiyonların alınmasını sağlıyoruz” sözleri ile özetledi. Böylece bir şirketin dijital dönüşümü adım adım gerçekleştirmesine, bu yolda hangi süreçlerin önceliklendirileceğine, dönüşüme nasıl tabi tutulacaklarına karar veriliyor ve tüm bunlar birer birer uygulamaya geçiriliyor. Süreci ve Türk şirketlerinin dijitalleşme eğilimini Alev Alp Esen anlattı:
Bu destek sunumunda iş ortaklıkları yapıyor musunuz BT şirketleri ile?
Tabii. Bizi benzer BT şirketlerinden ayıran en önemli özelliklerimizden biri, tüm çözümlerimizi iş ortaklarımız ile birlikte sunmamız. Bu kapsamda dijital dönüşüm tarafında da köklü küresel BT şirketleri ile çalışıyoruz. Elbette kendi çözümlerimiz de var. Bu çözümlerin ne şekilde konumlandırılacağına da müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda karar veriyoruz.
Sektörel bazda dijital değişim, en çok hangi sektörlerde kendini gösteriyor?
En yoğun dönüşümün finans sektöründe yaşandığını söyleyebilirim. Finans sektöründe, müşteri deneyimi anlamında dijitalleşme ülkemizde de çok hızlı gelişti. Finans sektörünün ardından sigortacılık sektöründe de yoğun bir dijital dönüşüm söz konusu. IoT’ye dönük uygulamaların yaygınlaşması ile bütün sektörlerin dijital dönüşümde adım adım yol almaya başladıklarını görüyoruz. Özellikle Endüstri 4.0, dijital dönüşümün üretim sektöründe hızlanmasına yardımcı oluyor.
Bu sektörlerdeki yöneticiler, değişimin ne derece farkında?
Türkiye’deki kurumların dijital dönüşüme nasıl baktıklarını incelemek üzere geçtiğimiz yılın sonunda bir dijital ajanda araştırması gerçekleştirdik. Araştırmamıza, kurumlarının BT ve yazılım satın almalarında direkt ya da dolaylı rol alan, farklı sektörlerden 100’e yakın yönetici katıldı. Sonuçların da işaret ettiği gibi, yöneticiler değişimin son derece farkında. Araştırmamıza katılanların yüzde 65’i dijitalleşmenin rekabeti değiştirdiği, yüzde 25’i ise 1-2 yıl içinde değiştireceği yönünde görüş belirtiyor. Kurumunun dijital ajandasının tamamlandığını belirtenlerin oranı yüzde 64 olurken, dijital ajandalarının oluşturma sürecinin tamamlandığını söyleyenlerin oranı yüzde 25, oluşturma sürecinin 12 aydan sonraki bir dönem için planlandığını belirtenlerin oranı ise yüzde 5. Bu değişime ayak uyduracak adımları atmak için yöneticilerin yönlendirilmeye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Her iş biriminin merkezinde BT var. Bu doğrultuda, şirketlerdeki BT yöneticilerinin de konumlarının sadece iş birimlerinin istedikleri şekilde süreçleri tasarlayan kişiler olmaktan çıktığını, bu birimler ile iş yapan kişilere dönüştüğünü görüyoruz. Özellikle BT yöneticilerinin iş birimleri ile birlikte hareket ederek değişimi hızlandıracaklarına inanıyorum.
Bu farkındalık seviyesi Türkiye'de var mı?
Belirttiğim farkındalık Türkiye için de geçerli. Orta ölçekli şirketlerde değil, ama büyük ölçekli kurumsal şirketlerde dijital dönüşüme yönelik süreçlerin planlamalarının başladığını ya da sürdüğünü görüyoruz. Dijitalleşme sadece mobilde gördüğümüz uygulamalardan ibaret değil. Ülkemizdeki büyük ölçekli şirketlerde dijitalleşmeyi farklı şekillerde görebiliyoruz. Bu bulut bilişim kullanımı şeklinde de olabilir, sanal masaüstü kullanımı ya da büyük verinin toplanması ve analiz edilmesi şeklinde de.
Araştırmamıza göre, dijitalleşmenin rekabet üzerinde etkisi olmayacağını belirten yöneticilerin oranı sadece yüzde 6. Bu da Türkiye’de iş dünyasının dijitalleşmeye olan inancını net biçimde gösteriyor. Yöneticiler dijitalleşmenin getirdiği en büyük fırsatları operasyonel mükemmellik, dijital dağıtım kanalları, süreçlerin dijitalleşmesi ve gerçek zamanlı veri kullanımı olarak sıralıyor. Uygulamadaki en büyük risk ise veri güvenliği. Almanca konuşan ülkelerde gerçekleşen benzer bir CSC araştırmasında, dijital ajandasının tamamlandığını belirtenlerin oranı yüzde 39 iken, bu oranın Türkiye’de yüzde 64 olmasını, ülkemizdeki kurumların dijitalleşmeye verdikleri önemi göstermesi açısından son derece çarpıcı buluyoruz.
CSC merkez, Türkiye pazarına nasıl bakıyor, orta ve uzun vadeli beklentileri neler?
Merkezimiz Türkiye pazarını yatırım yapılacak pazarlardan biri olarak görüyor. CSC Türkiye olarak CSC içinde Orta ve Doğu Avrupa bölgesine bağlıyız. Bölge içinde Polonya ile birlikte yatırım yapılacak iki stratejik pazardan biri Türkiye olarak değerlendiriliyor. Türkiye, dijitalleşme anlamında çok hızlı adımlar atıldığı, aynı zamanda yenilikçi ve dinamik bir pazar olduğu için şirketimiz açısından stratejik önemde.
2017 yılına yönelik hedefleriniz neler?
2016 yılında ülke olarak beklenmedik duraksamalar yaşadık. Bu da, dönem dönem piyasaları etkiledi. Ama gözlemimiz; işlerin ve projelerin kesintisiz olarak sürdüğü yönünde. Gerek kamu gerekse büyük ölçekli ve çok uluslu şirketler tarafında yatırımların devam ettiğini görüyoruz. 2017’nin daha iyi bir yıl olmasını bekliyoruz. Büyüme hedeflerimizi de bu doğrultuda daha yükseğe konumlandırdık.