Dönüşüm, kurumun kendi kültürüne göre şekillenmeli
Bilişim Zirvesi kapsamında ‘Dijital Dönüşümün Dijital Liderleri Nasıl Olmalı?’ başlığında bir panel düzenlendi. Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu’nun yönetimiyle gerçekleştirilen ve izleyicilerin yoğun ilgi gösterdiği panelin katılımcıları ise AvivaSA Dijital Dönüşüm Bölüm Yöneticisi ve CRM Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Emek Akbal, IGA – İstanbul Grand Airport CIO'su Ersin İnankul, İçil Eğitim ve Danışmanlık Stratejik Pazarlama Danışmanı Mustafa İçil, Türk Telekom Dijital İşler Direktörü Tuğrul Taşgetiren ve Türk Hava Yolları Operasyon Çözümleri Başkan Yardımcısı Zafer Babür oldu. İlk soru olarak liderlerin dijital dönüşümde neler yaptıklarını anlatmalarını isteyen Kansu’ya ilk yanıt Emek Akbal’dan şöyle geldi:
“Dijital dönüşümün tek bir tanımı yok. Bu birazcık sizin kurumunuza nasıl uyduğu, sizin nasıl baktığınızla ilgili. Kağıt projesinin ortadan kalkması her şeyin ortadan kalkması olarak da yorumlayabilirsiniz. Kurumun kendi kültürüne göre şekillenen bir şey. Biz ise şöyle tanımlıyoruz: Kurum içindeki kişilerin, işlerini tanımlarken müşteri odaklı olarak proseslerini yeniden ve tabi ki teknolojinin yardımıyla tanımlamaya başladığı an. AvivaSA olarak biz müşteriyi tanıyor olmanın öneminin farkındayız ve müşterimizi tanımak ve tüketiciyi tanımak üzere çok fazla araştırma yapıyoruz. Müşteriyi tanımak, sosyal tarafta, sosyal CRM sistemimizle birlikte davranışları, beklentileri, hayalleri, hedefleri öğrenmek ve tanımak istiyoruz. Çünkü günün sonunda müşteri dijitalde ve çok bilgili. AvivaSA’da yer alan dijital garaj, bir laboratuvar, girişimcilik ve yenilikçilik merkez diyebiliriz. Biz bir teknoloji şirketi değiliz ama teknolojiyi çok etkin kullanan bir şirketiz ve buna doğru yönelmek istiyoruz.”
Kendi bünyemizde inovasyon ekibimiz var
Projenin aslında Cumhuriyet tarihinin altyapı projesi olduğunu, 80 bin portluk network’ten, 72 tane sistemin 101 interface’de çalışacağı altyapıdan bahsettiklerini vurgulayan Ersin İnankul, “Dijital dönüşüm; bizim hem planlamayı yaparken aklımızda olan hem bu proseslerin ortasında olan kısım” dedi ve ekledi: “Bu, kağıtsız proje ve sahadaki hiçbir mühendisimizin elinde kâğıt göremezsiniz. Tamamen tabletlerle uyguluyorlar. Dünyanın en büyük üç boyutlu uygulama projesi ve projenin kontrolünü yapıyoruz. Kâğıt kullanmıyoruz ve sahadaki uygulamaları, hak ediş kontrolünü bile tabletlerden takip ediyoruz. Bu havalimanında büyüklüğünü de dikkate alarak yolcu deneyimine önem vermek istiyoruz. Yolcumuzu biraz daha self-servis yapılarına yönlendirmek, kiosk’lardan checkin’lerini yapmaları, pasaporttan kendi geçsin ve beklemesin, pasaporttan geçtikten sonra kapısına ilerledikten sonra beklemeyip kendi geçebilsin diye çalışıyoruz. Yolcu deneyiminden sonra, yolcuyu evinden alıp havalimanına getirme çabası içindeyiz. Otoparkımız çok büyük ve aracını kaybedenler için bir teknoloji geliştirmeye çalışıyoruz: Aracım nerede uygulaması. Kişi plakasını mobil uygulamaya girecek. Aracını nereye koyduğu fotoğrafı önüne gelecek. Çünkü 18 binlik bir otoparkta kişi, 3-4 saatte aracını bulamayabilir. T3 seviyesinde bir veri merkezi yapıyoruz. Burada isteyenlere yer vererek oradan servis veren bir duruma getirmek istiyoruz. 10 bin metrekarelik bir yer tasarlıyoruz. Son olarak IoT, bu proseslerin hepsinde var. Kameralarla yoğunluk analizi yapıp yolcularımızı yönlendirme çalışmalarımız olacak. Enerji üretimimiz çok kritik. Jeneratörler bütün yangın geçiş sistemlerini izleyeceğiz. Çöp kontrolünü yapacak, çöplerimizin doluluk oranını takip edeceğiz. Bunlar teknolojik ‘ilk’ler olacak. Kendi içimizde de inovasyon ekibimiz var.”
Değişimin hızı zorluyor
“Bugün baktığımızda o kadar kimliğimiz var ki internette” diyen Mustafa İçil de şöyle devam etti: “Hepsinin üzerinden iletişimi kuruyoruz. Bütün bu platformlarda da ulaşılabiliyor olmamız gerekiyor ki işimizi yapalım. Aynı dijital kimlik kavramı firmalarda da var. Bu dijital kimlikleri iyi yönetmesi gerekiyor. İK ekibini düşünün. Şirketin ve çalışılabilir bir pozisyon olabilmesi için işverenin markalaşma yaratması gerekiyor. BT ekipleri de CEO’nun rolü ve pazarlamanın başarısı için önemli role sahip. “Bütün bu güzel çözümleri konuşurken, zorlukları da duyuyoruz. Zorluklardan bir tanesi değişimin hızı. Dijital dönüşümü sindirdik, ama doğru çözüm ne? Biz bunları planlayıp bütün ekipleri bir araya getirmeye karar verdiğimizde sistemler değişmeye başlıyor. Sadece yarınımızı kurtaracak teknolojileri değil, daha ötesini kurtaracak alt yapıları düşünmemiz gerekiyor. Değişimi yakalayamayan firmalar yok oluyorlar. İkinci konu sinerji. Çalışanların bu işe katılımı çok önemli. Değişim sırasında, bağlı olduğunuz kültürel altyapılara veda etmeniz gerekiyor ve bu çok kolay değil. İnovatif ve cesur olacak, riskler alacak, kararlı olacak, bütün bunları yaparken herkesi motive edecek.”
Sıfırdan fikri alıp geliştiriyoruz
“Kültür kolay ama uygulaması zor bir şey. Kurum kültürü de ‘yeni bir kültür benimseyeyim’ diyerek yapılabilecek bir şey değil” tanımını yapan Tuğrul Taşgetiren’e göre, asıl yapılması gereken; kurumun işleyişini değiştirmek, çok daha çevik ve risk alan bir hale gelmesini sağlamak. “Türk Telekom’da benim de bulunduğum birimin işi; sıfırdan fikri alıp geliştirip, analizini yapıp hayata geçirmeye çalışmak ve araştırdığımız fikir sayısı 100’ü aşmıştır” bilgisini veren Tuğrul Taşgetiren, sözlerine şöyle devam etti:
“Ama hayata geçirdiğimiz 3-4 tanedir. O fikirlere hipotezlerle yaklaşıyoruz. Büyük şirket olmanın getirdiği handikap var. Büyük şirketler çok bürokratik şirketler. Bazıları biraz daha hızlı hareket edebilen şirketler. Türk Telekom’un 35 milyon müşterisi var. Bu süreçlerin aynısını alıp yeni işler kurmak için kullandığınızda ölü doğabiliyor, işlemiyor. Sonuç olarak özellikle büyük şirket olmanın da handikaplarını aşmak için C-level olmak çok önemli. Büyük veri kesinlikle çok önemli. Türk Telekom olarak biz de yaklaşık iki yıldır büyük veri alanında ne yapacağımız konusunda araştırma yaptık. Reklamcılıkta yeni trend; mecraları planlamaktansa kişileri planlamak. Kendi verimizin çok büyük fayda sağladığını, doğru müşterinin reklamı tıklamasının faydasını gördük. Yaklaşık 6 ay önce bunu piyasaya açtık ve şu anda satışını yapıyor, güzel geri dönüşler bekliyoruz.”
Ölçebilmek her adımın temeli
Zafer Babür ise bu değişim noktasında temelde sensör teknolojisinin yer aldığını şu sözlerle anlattı:
“IoT’yi öğretin çocuklara. Kullandığınız sistemlerde kullanıcı adı ve şifrelere dikkat edin. Teknoloji gelişiyor ve üniversitelerin teknoloji ofisleriyle beraber çalışıyoruz. Şu dönemde en önemli malzeme fikir. Biz fikrin arkasında koşuyoruz. Bunu yapabilmek için inovasyon laboratuvarlarımız ve teknoloji üssümüz var. Belli bir süre her şirketin kendi dijital sesi olacak. Buralardan tohum topluyoruz. Güvenlik önemli. Kullandığınız her türlü ürünü inceleyip güvenlik aşamasından geçirmeliyiz. Veri merkezimiz bugün sayılı merkezlerden bir tanesi. Optimal seviyede harcama ve verim çok önemli. Her şeyi ölçebiliyorsunuz.”