Start-up bilmemecesi, bulamamacası
Araştırma şirketi M2S’in gerçekleştirdiği 49-250 çalışanlı KOBİ araştırma sonuçlarına göre toplam KOBİ sayısı 30 bine yakın, bunların yüzde 62’sinde 50-99 kişi çalışıyor. TUİK 2016 araştırma sonuçlarından aldığım bilgiye göre de toplam işletme sayısı 2 milyon 677 bin. Bunun yüzde 99.8 KOBİ. Buna karşılık istihdamın yüzde 73.5’unu, maaş ve ücretlerin yüzde 54.1’ini, cironun yüzde 62sini oluşturan da bu grup.
Ekonomik faaliyetlerin istatistiki sınıflamasına (NACE Rev.2) göre 2014 yılında KOBİ’lerin; yüzde 39,2’si toptan ve perakende ticaret, motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı, yüzde 15,4’ü ulaştırma ve depolama, yüzde 12,4’ü ise imalat sanayi sektöründe faaliyet gösteriyor. Üretim sanayindeki girişimler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, yüzde 59,7’si düşük teknoloji kullanıyor. KOBİ’ler Ar-Ge harcamalarının yüzde 17,7’sini gerçekleştiriyor. Girişimin ana faaliyetine göre, KOBİ’lerin ihracatının yüzde 59,3’ü ticaret sektöründe, yüzde 36’sı ise sanayi sektöründe faaliyet gösteren girişimler tarafından yapıldı. Yine M2S araştırmasına bakıyoruz, bu şirketlerin yüzde 64’ünün 2016 BT bütçeleri 50 bin TL’nin altında.
Tablo çok açık, ülke ekonomimizin önemli bir kısmını KOBİ’ler oluşturuyor ve bu işletmelerin kullandıkları teknolojilere baktığımızda pek iç açıcı bir durumla karşılaşmıyoruz.
Bu kadar düşük teknoloji kullanan, üretimin dışında kalan, eğitim ve vizyon eksiği KOBİ’lere mi destek vermeli, yoksa gençlerin öncülüğünü çektiği, yeni teknolojilerin, müthiş fikirlerin ortaya atıldığı start-up’ları mı?
Aynı paralelde beni oldukça güldüren “Bilişim Ülkesi”, “Bilişim Toplumu” lafları var ki, burada kopuyorum. Abiyene tabirle “mal ortada”, bu yapıdan bilişim toplumu çıktı diyelim, üretimi kim yapacak? Türkiye halkının bilişimci olduğunu gözünüzün önüne getirin, ne görüyorsunuz?
Bana kalırsa birşeyleri seçmek zorunda değiliz, önemli olan ağırlığın nereye verileceği. Biran evvel can çekişen KOBİ’lere el atmalı, onları teknolojiye yakınlaştırmalı, finans sorunlarına çözümler üretilmeli, vizyon verilmeli, yol haritası sunulup üretime yönlendirilmeli. Değerli dostum Rüştü Arseven’in dediği gibi, Dijital Dönüşüm KOBİ’lerden başlamalı. Diğer yandan yeni fikirlerin doğması için gençlere ortamlar sağlanmalı, küçük bütçelerle desteklenmeliler. Son 10 yılda ülkeden çıkabilen birkaç güzel proje için gaza gelip ülkenin omurgasını oluşturan KOBİ’ler unutulmamalı. Melek yatırımcı gibi henüz 3-5 kişi dışında yatırımlarını göremediğimiz gruplara bel bağlanmamalı. Hali vakti yerinde olanlar, kelepir start-up bulup kısa zamanda zengin olacağım hayallerinden vazgeçip ülkemin insanı KOBİ’lere ortak olmalı, yatırım yapmalı, ülkeye faydası olmalı.
Ha bu tablo karşısındaki bizim sosyal medya İnfluencer’larının mesajlarına kapılmadan gençlere destek olalım ama içinde bulunduğumuz gerçeklerden de çok uzaklaşmayalım derim. Bu görüşlerimin çok tepki alacağını biliyorum, kızanlara son sözüm. Burası San Francisco değil, burası KOBİ dünyası, buradan çıkış yok. Kaldı ki dünya merkez bankalarının yeni stratejisi piyasadaki paraları çekmek. Pek yakında yeni fikirlere öyle milyon milyar yatırımlar görmek hayal olacak.
Özetle Midyat’taki pirinç için evdeki bulgurdan olmayalım, önce omurgayı düzeltelim, sonra burnumuzu düzeltiriz.
Güvenli günler dilerim