Yazılımlar, milli gelirde nasıl bir yere sahip?
2016 yılı sonunda GSYH hesaplamalarında revizyona giden TÜİK'in yaptığı değişiklik kapsamında ‘Kendi hesabına geliştirilen yazılımlar’ da sisteme eklendi. Girdi olarak değerlendirilen ‘Ar-Ge’ ve ‘Silah Sistemleri’ harcamaları yatırım harcaması kategorisine alındı. Bu eklemelerin Türk yazılım sektörüne, bu konudaki Ar-Ge çalışmalarına ve Türk yazılım sektörünün çözümlerini kullanan Türk şirketlere nasıl yansıyacağı ise görüldüğü kadarıyla zaman içinde netlik kazanabilecek.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) hesaplamalarında revizyona gitti. TÜİK'in bir süredir üzerinde çalıştığı revizyon paralelinde yapılan duyuruda, ESA-95'den ESA-2010'a ve SNA- 2008'e geçişle güncellenen GSYH verilerinin 2009 bazlı olacağı vurgulandı. Ayrıca tüm ülkelerde temel değişim nedenlerini oluşturan başlıklar da, 'Ar-Ge' ve 'Silah Sistemleri' harcamalarının yatırım harcaması olması, sigortacılık sektörü hesaplama yönteminin değiştirilmesi, Merkez Bankası'nın çıktı hesabının değiştirilmesi olarak sıralandı.
TÜİK’in yaptığı değişiklik kapsamında ‘Kendi hesabına geliştirilen yazılımlar’ sisteme eklendi. Girdi olarak değerlendirilen ‘Ar-Ge’ ve ‘Silah Sistemleri’ harcamaları yatırım harcaması kategorisine alındı. Milli gelir hesaplamasında parametre değişiklikleri ve 'Kendi hesabına geliştirilen yazılımların da milli gelir hesaplama sistemine dahil edilmesi' sonucunda bu kavramı biraz açmak gerekiyor. Genel tanım olarak ‘Kendi Hesabına Geliştirilen Yazılımlar’ temelde; “şirketlerin ve kuruluşların kendi ihtiyaçlarını karşılamak, yani bünyelerinde kullanılmak üzere kendi çalışanları tarafından geliştirilen yazılımlar” olarak tanımlanabilir. KPMG Türkiye BT Danışmanlığı Hizmetleri Lideri Tanıl Durkaya, ülkemizde özellikle bankaların, finans kuruluşları ve orta-büyük ölçekteki kuruluşların kendi kaynakları ile kendi kullanacakları yazılımları geliştirdiği örneğini paylaşıyor. Bu yazılımların milli gelir hesaplama sistemine katılmasına bakıldığında ise gelir artırıcı bir yönü öne çıkıyor. Zira bu tür yazılımların geliştirilmesi, kuruluşların personel, altyapı ve Ar-Ge giderlerini arttırırken, buna karşın yazılım lisans ve lisans bakım giderlerini de azaltıyor. Bu denge ışığında, Tanıl Durkaya’ya göre, milli gelir hesaplamasında, bugüne kadar dahil edilmediği için, geliri arttırıcı bir etki göstereceği öngörüsü söz konusu. Bu karara hem Türk yazılım sektörü hem de Türk yazılımlarını kullanan şirketler açısından baktığımızda ise bazı ihtiyaçlara da dikkat etmek gerekiyor.
Zorunluluk, zamanla oturacak
Tanıl Durkaya’nın tabiriyle Türk yazılım sektörü tanımlamasına esas olarak “Satmak amacıyla yazılım geliştiren kuruluşlar” olarak bakarsak, kendi hesabına geliştiren yazılımların GSMH’ya eklenmesinin bir etkisi olacağı öngörülmüyor. Aynı şekilde, kendisi geliştirmediği sürece Türk yazılımlarını kullanan şirketlerin de etkilenmesi olası görünmüyor. Burada Tanıl Durkaya, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Netice itibarıyla, bu bir hesaplama yöntemi olduğundan, en büyük etki de bu zamana kadar “Kendi Hesabına Geliştirilen Yazılım”ların maddi değerlerini daha açık ve doğru hesaplanarak kaydedilmesi zorunluluğu getirecek. Bu konuda bir hazırlığı olmayan şirketler için detaylı analiz ihtiyacı gündeme gelebilir.”
Yazılımda Ar-Ge sınırları
“Sade bir yurttaş olarak, evinizin bahçesinde, kendi tüketiminiz için yetiştirdiğiniz domates, biberin pazar fiyatlarına göre toplam değeri milli gelir hesaplarına dahil edilmez. Şirketin kendi ihtiyacı olarak geliştirdiği yazılımın değeri de bu anlayışla milli gelire dahil edilmiyordu. Son kararla değişen bu oldu. Yeni hesaplama yöntemiyle, bilişim sektörünün büyüklüğü ve milli gelir daha yükselmiş görünür” açıklamasını yapan BThaber gazetesi yazarı Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu, ekledi: “Yeni hesaplama yönteminin doğru veya yanlış olması iddia edilemez. Önemli olan uluslararası standartlara, somut olarak da AB hesaplama yöntemiyle uyumlu olup olmadığıdır.”
Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu, kamunun ilgili birimleri ile yaptığı görüşmelere istinaden, konuyla ilgili şu detayları paylaştı:
“TÜİK Duyurusunda (http://www.tuik.gov.tr//duyurular/duyuru_3244.pd):
(S. 2:) “Girdi olarak değerlendirilen ‘AR-GE’ ve ‘Silah Sistemleri’ harcamalarının yatırım harcaması olması” ve biraz altında “Kendi hesabına geliştirilen yazılımların sisteme eklenmesi,” deniyor.
AB standartlarını belirleyen European System of National and Regional Accounts’un (ESA) “Sık sorulan sorular” belgesinde (http://ec.europa.eu/eurostat/documents/737960/738004/ESA2010-FAQ.pdf/fea21e81-a2cb-421a-8b9e-41aae7d02a14, S.1) ise sadece şu ifade var: Research and development expenditure is counted as investment. Expenditures on research and development (R&D) have the nature of an investment and contribute to future economic growth. This is the major improvement introduced by ESA 2010. Yani, “Kendi hesabına geliştirilen yazılımların sisteme eklenmesi,” diye bir ifade yok. Eurostat belgelerinde de bu ifade yer almıyor. Sadece, AR-GE harcamalarının yatırım girdisi sayılabileceği ifade ediliyor. Dolayısıyla, TÜİK’in yeni yönteminin AB uyumlu olması için, her tür yazılım geliştirmenin bir AR-GE faaliyeti olduğu kabul edilmesi gerekir. Oysa, Sanayi Bakanlığı bir 2013 belgesinde (https://biltek.sanayi.gov.tr/ARGE%20Merkezleri%20Dkmanlar/HAKEM%20DE%C4%9EERLD%C4%B0RME%20KILAVUZU.pdf) hangi tür yazılımın Ar-Ge olarak kabul edilebileceğini belirtmiş (s. 11). Yani, bir şirket, örneğin, kendi çalışanlarının maaş bordrosu için bir yazılım geliştirirse bu Ar-Ge olarak kabul edilemez. Yeni AR-GE yasasında da her türlü yazılımın AR-GE faaliyeti olarak kabul edileceği belirtilmiyor. Zaten böyle bir iddia, AR-GE tanımında uluslararası standardı belirleyen Frascati Kılavuzu ile ters düşer. Dolayısıyla, bir şirketin kendi kullanımı için geliştirdiği her yazılımı AR-GE gibi kabul edip, harcamaları yatırım olarak hesaba katmak, AB standartları ile uyumlu görülmüyor. Bana verilen bilgiye göre, TÜİK’in GSYİH’da en az %3 sıçrama yaratacağını tahmin ettiğim bu yeni hesaplama yöntemini Eurostat şu anda inceliyor ve Haziran ayında bir karar verecek.”