KÜRESELLEŞMEDE U-DÖNÜŞÜ BAŞLADI MI?
Bir yandan Brexit, Trump’ın seçilmesi ve Avrupa’da güçlenen ırkçı milliyetçilik anlayışları, diğer yandan küresel neo-liberal ekonomi politikaları sonucu gelir dağılımında artan eşitsizliklere tepki… Son birkaç yıldır küreselleşmenin gözden düşüp, korumacılığın yükseldiği üzerine siyasi ve ekonomik bağlamda önemli yazılar ve kitaplar çıkıyor.
Teknolojik gelişmeler hangi yönde işaretler veriyor? Yakın zamana kadar internet ve iletişim teknolojileri sayesinde ekonomisiyle, üretimiyle insanlığın birbirine bağlandığı ve dünyanın küresel bir köy haline geldiği iddia edilirdi. Uluslararası danışmanlıklarıyla da tanınan, Cambridge Üniversitesi akademisyenlerinden Finbarr Livesey, yeni yayınlanan “From Global to Local: The Making of Things and the end of Globalization” başlıklı kitabında bunun aksi yönünde işaretlerin başladığını iddia ediyor.
Livesey’e göre üç yeni gelişme küreselleşmeyi tersine çevirebilir: (1) Ucuzlayan akıllı robotlar ile 3-boyutlu baskı (katmanlı üretim) gibi yeni teknolojilerin yerelleşmeye sağladığı olanaklar; (2) iklim değişikliği endişesiyle artan karbon ayak izi tehditlerinin baskısıyla küresel ulaşımdan kaçınma; (3) bireylerin giderek artan kişiselleştirilmiş ürün talebi.
Zayıf da olsa, küreselleşmenin tersi yönünde işaretler olarak örnekler veriyor Livesey. Adidas’ın 3-boyutlu baskı ve otomasyon teknolojilerini kullanarak ürettiği üst sınıf ayakkabılar, Çin’de değil Almanya’da kurulan “Speedfactory”de üretiliyor. General Electric, ABD’nin Kentucky eyaletinde hayalet kentine dönüşmüş bir kentteki fabrikasını yenileyerek artık beyaz eşyayı Çin’de değil orada üretiyor. “Hızlı moda” ile tanınan Zara, bir ürünün tasarımdan üretime ve mağazaya gidiş süresini 4 hafta ile sınırlamış. Çin’de üretiliyor olsa, sadece ulaşımın 2-4 hafta arasında olacağını belirtiyor kitap.
Livesey ilginç bir inovasyon örneği ile gelecekte üretim ile müşteri arasındaki zamanın dakikalarla, mesafenin ise kıtalarla değil metrelerle ölçülebileceğini belirtiyor. Harvard Kitabevi’ndeki “Espresso Book Machine” müşterinin talep ettiği konudaki bir kitabı anında dijital arşivindeki bilgilerden oluşturup, basıp ciltleyerek ortaya çıkarabiliyor.
Kitapta belirtilen işaretleri zaten daha vizyoner olanlar görüyordu. Örneğin Çin ucuz işgücü ile değil inovasyon ile ancak rekabet gücünü devam ettireceğini fark etmiş ve hızla bu yönde ilerlemekteydi. Bloomberg’in son yayınlanan inovasyon endeksine göre (https://bloom.bg/2qGvBeK), 2017 yılında, 50 ülke arasında Çin 21. sırada yer alıyor. Türkiye ise ancak 37. sırada.
Bir yandan inovasyona yüklenirken bir yandan da küresel ticareti canlı tutma amacıyla Çin’in canlandırmaya çalıştığı İpek Yolu, UDH Bakanı Ahmet Arslan’ı da harekete geçirmiş (http://bit.ly/2qLxeYY, http://bit.ly/2qbpCLq). Batı dünyası, gerçek veya göstermelik endişelerle karbon ayak izi yaratacak bu tür ulaştırma projelerine sıcak bakmayabilir. Özetle, Türkiye’nin rekabet gücü için, inovasyon dışında kolaycı arayışlar umut verici olamaz.