Altın aradı, porseleni buldu
Avrupa’nın ilk porselen tesisi Meissen’in 300. yılı kutlanıyor. Üç yıl sürecek şenliklerle… Adres: Almanya’nın doğusundaki barok kent Dresden’e 15 km uzakta Meissen.
Eskiden, çok eskiden Avrupa’da porselen yapılamazdı. Seramik tamamdı, ama porselen yoktu. Taa Çin’den gelirdi. Tasarımını Avrupa’da çizip gemicilere kervancılara verirlerdi. Onlar yollara düşerdi. Eh, gitmek var, dönmemek var. Gelip de bulmamak var. Eğer şansları iyi giderse dünyanın parasına Çin porselenleri olurdu. Uzun iş.
Bu dertten kurtulmak için çok uğraşmışlar (Ar-Ge diyoruz).
I-ıh. Olmuyor. Tutturamıyorlar. Bu sırada, genç bir Alman simyacı Johann Friedrich Böttger, Prusya Kralı’na “demiri altına çevireceğim” numarası yapıp beceremeyince kral öfkeleniyor. Arkadaş, komşu Polonya’ya kaçıyor. Oranın kralı da başka bir lanet. “Güçlü” lakabıyla tanınan İkinci August, onu hapse atıyor. “Ya altın yaparsın, ya da kellen gider.” Çocukcağız, hapiste simyacılığa devam. Ama malumunuz simyada ekmek yok. Orada bir başka kader kurbanıyla tanışmış. Adını telaffuz zor, ama kayıtlara geçsin diye: Ehrenfried Walter von Tschirnhaus. Bu uzun isimli, Marko Polo’nun Çin maceralarını okurken (bugün kaolin diye bilinen) bir tür kilden bahsettiğini öğrenmiş. Dağlarda bu kilden var. Getirtmişler. Ve denemeye başlamışlar.
Bu arada “Güçlü” Kral’ın da meğerse en büyük zaafı porselen değil miymiş? Hazretin kişisel koleksiyonunda 15 bin parça var! Bizimkilerin porselen imal etme çabası 15 Ocak 1708’de başarıyla sonuçlanmış. İlk beyaz porselen, fırından kırılmadan çıkmış. Kral pek memnun. Ve mutlu son: Meissen yakınında Albrechtsburg’da bir üretim tesisi kurulmuş. Uzun isim bu arada sizlere ömür. Bütün şan şeref Böttger’e kalmış. Kral, dört dilde dünyaya açıklama yaparak (Almanca, Fransızca, Hollandaca, İtalyanca) ilk porselen tesisini müjdelemiş. Bu işin sırrını açık edene ceza ölüm. Ama 10 yıl içinde Viyana’dan başlayarak porselen üretimi Avrupa’ya yayılıyor.
Meissen sadece “dün”e ait bir tesis değil. Bugün de üretim yapmaya devam. Hem de yenilikçilikle (inovasyon diyoruz). Örneğin, duvarını Meissen porselenle kaplatmak isteyene metrekaresi 300 avrodan bunu sağlıyor. Yakında duvar kağıdı, tekstil, halı, masa, iskemle işine de girecek. Tasarım başkenti Milano’da sırf bu amaçla bir Villa Meissen kuruyor. Nisanda açılacak. Avrupa’ya ilk porseleni sunmuş bir tesis olarak, günümüz koşullarına ayak uyduruyor.
Dresden’deki süper şık restoranlar ise bu mutlu yıldönümü nedeniyle 1700’lerin menüsünü Meissen porselen tabaklarda sunuyor. Turizme turizm katıyor.
İznik Çini’lerinin yapıldığı tesisin arkeolojik kazıyla “arandığını”, bir çiniyi “İznik gibi” yapma bilgisinin (know-how diyoruz) kaybolduğunu, İznik Çini’sinin nostalji olarak kaldığını hatırlatsam?