Bacasız ve mekansız sanayi bilişim
Tek diplomanın yeterli bulunmadığı, master, doktora, MBA’lerin havada uçuştuğu, bazı durumlarda sertifikaların üniversite diplomalarının önüne geçtiği iş dünyasından bildiriyorum. Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu? Sektörün ihtiyaçları, üniversitelerin verdiği eğitim iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılayabiliyor mu? Problem iş dünyasında mı, yoksa üniversitelerin sunduğu eğitimde mi?
Çare mesleklerin bilişimi olabilir mi?
İş dünyasına bakacak olursak iki temel problemle karşılaşıyoruz. Öncelikle güncel bilgi ile yetiştirilmiş ve sektör ile bağı olan personel bulmanın zorluğu göze çarpıyor. Diğer bir problem ise maliyeti düşürmek adına bir çalışandan birden fazla görevin bekleniyor olması.
Peki, “Bilişim” bu konuya ne kadar çare olabilir?
Nesnelerin İnterneti kavramı gibi, Mesleklerin Bilişimi (MEBİ) kavramını da doğru bir şekilde oturtursak gelecekte kendi mesleğini yaratan branşları oluşturabiliriz. Bilişim donanımları yıllar önce, bir zümre tarafından kullanılan pahalı oyuncaklardan öte değildi. Hızlı akan zaman sayesinde artık yediden yetmişe hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Bilişim işin de kritik bir parçası oldu. Hatta bunu son yaşanan WannaCry ve Petya gibi siber saldırılar sonucunda servis veremeyen hastaneler, üretim yapamayan fabrikalar ve yükleme yapamayan limanlarda çok net gördük.
Bugün Bilgi ve İletişim sektörüne baktığımızda yatay ve dikey bölümlenme ve alt dalları ile 50 branşın üzerinde meslek oluşturmak mümkün. Bilişimin her meslek ile iç içe geçmesi sonucunda sağlık, tarım, turizm ve perakende gibi dikey dallarda yeni iş olanakları oluştu. Lakin üniversitelerin önemli bir kısmında maalesef sektörün ihtiyacına yönelik eğitim verilmiyor. Üniversiteler de dönüşmeli. Evet ülkenin akademisyene ve geliştirici mühendise ihtiyacı var; ancak aynı zamanda doğru mühendislik disiplinlerine hâkim uygulayıcı ve yönetici mühendislere duyulan ihtiyaç da günden güne artıyor.
Üniversitelerde dönüşüm
Üniversite ve öğrencilerin durumunu şirket olarak geçen yıl düzenlediğimiz; son sınıf ve yeni mezun öğrencilerin katıldığı etkinlikte çok iyi gördük. Öğrencilerin önemli bir kısmı dört yıl okudukları bölümden mezun olduktan sonra ne iş yapabilecekleri hakkında bile yeterli bilgiye sahip değildi. Hazırladıkları özgeçmişler çok zayıf, toplum önünde kendini ifade etme kabiliyetleri beklenin altında ve doğal olarak iş görüşmesi tecrübeleri neredeyse hiç yoktu. Ayrıca öğrencilerden aldığımız geri bildirimlerde sektörle ilgili derslerin sadece saat doldurmak amaçlı müfredatta olduğu, içinin boş veya uygulamasının eksik olduğu yönündeydi.
Bir kısım üniversite bu tür eğitimleri sektörde çalışan ve tecrübeli kişilere verdiriyor. Bu önemli bir adım, lakin hala eksik. Çünkü 20 günlük stajlar denetlenmediğinden, çoğu zaman göstermelik oluyor. Bir kısmında ise öğrenci alakasız bir yerde veya görevde staj yaptırılarak hiçbir tecrübe kazanmadan stajlarını bitiriyor. Sadece mutlu bir azınlık doğru yer ve zamanda staj yaparak verimli bir 20 gün geçiriyor. Zaten bu arkadaşların önemli bir kısmı da ileride staj yaptıkları şirketlerden birinde çalışmaya başlıyor.
Biraz önce belirttiğim gibi uygulayıcı ve yönetici mühendislik veya adına siz her ne demek isterseniz, o grup için meslek okullarında olduğu gibi daha uzun süreli, denetlenen ve raporlanan staj sürelerine ihtiyaç var. Böylece yeni mezuna ilk iş görüşmesinde sorulan “Tecrüben var mı?” sorusu da nihayet, “evet” olarak yanıtlanmış olacaktır.