Eğitimin ‘böylesi’ bu devirde gerçekten şart!
Endüstri 4.0 trenini yakalama hedefi ile Teknoloji ve İnsan Koleji (TİNK), bu yolda bütünsel ve alanında Türkiye için ‘ilk’ olan yapıyı hayata geçirecek.
İsminde teknoloji ve insanı buluşturan TİNK, eğitimde farklı bir bakış açısını bu yılki eğitim dönemiyle birlikte hayata geçirecek. Teknoloji çağında insanın nerede konumlanması, bunun için hangi yetkinliklere sahip olması gerektiği gibi sorulara yanıt arayışı ile bu eğitim yapısını yarattıklarını vurgulayan Teknoloji ve İnsan Koleji (TİNK) kurucusu ve CEO'su Zeynep Dereli’nin de dikkat çektiği gibi, teknolojiyi kullanabilen ama insani kabiliyetlerine de bilinçli yatırım yapan insanlar önemli. Çünkü bundan sonra makinelerin yapabileceği şeyleri zaten makineler yapacak, ama insanın empati duygusu, makineden insanı ayıran temel özellik. İşte bu nedenle M2M, istihdam piyasasının sonu değil, aslında eğitimden iş hayatına yeni bir dönemin başlangıcı. Yaşam boyu eğitim anlayışının böylece gerçek olacağını söyleyen Zeynep Dereli ile TİNK yapısını, hedefleri, öğrencileri, velileri ve eğitmenleri bekleyen yapıyı konuştuk:
TİNK koleji yapısını nasıl hayata geçirdiniz? Hangi yaş grubunu kapsıyorsunuz?
Her alanda önce ihtiyacı yaratmanız, bunu doğru biçimde yapmanız lazım ki sonra talep gelsin. Bu konuda insanlara yol göstermek ve kendilerini fark etmelerini sağlamak da önemli. Benim de bu yolda ilerlemek için cesaretim vardı. Bu sene Sancaktepe’de ilk okulumuzla çalışmalarımıza başladık. Bu dönem tek okulumuz var, ama önümüzdeki seneden itibaren daha çok okulumuz olacak. Ancak franchise vermeyeceğiz ve şubelerimizi kendimiz işleteceğiz. 9’uncu sınıftan 12inci sınıfa kadar eğitim ve hazırlık sınıfımızla 5 yıllık lise eğitimini sunacağız.
Eğitim içeriğinizi farklı kılan unsurlar neler?
Bu müfredat için iki yıl derin bir çalışma yaptık ve çalışmalarımıza hala devam da ediyoruz. Kod yazımında birçok başlığı hangi dönem, nasıl sunmak gerektiği konusunda derin bir ayrıntı kümesine odaklanıyoruz. Tüm bu başlıklar olmak zorunda ve belirttiğim yaş grubundaki çocuklara bu detayları çok rahat öğretebiliyorsunuz. Bu devirde üniversite ise tüm bunları öğrenmek için geç olabiliyor. Bu eğitim sadece kod yazmaktan ibaret de değil. Kod yazarak gelecekte orta seviye bir kodcu olursunuz. Oysa biz, mezunlarımız için bunun çok daha fazlasını hayal ediyoruz.
Neler mesela?
Onların algoritmik düşünebilen, iş dünyası ile entegre ve iş dünyasının ihtiyaçlarını anlayabilen, yeri geldiğinde ihtiyacı ve buna dönük farkındalığı yaratabilen, bu ihtiyacı satabilen ve pazarlamadan anlayan, kendini doğru ifade edebilen bireyler olmalarını istiyoruz. İş dünyası da bunu bekliyor, üniversiteden önce doğru bilişim farkındalığının gelişmesini istiyor. Bizim de yola çıkış amacımız bu ve 14 bunun için güzel bir yaş. Uygulamalı atölyelerimizde yazdıkları kodları donanıma aktarmaları konusunda onları destekleyeceğiz. Tüm yapıyı bütünsel görebilmelerini sağlamak önceliğimiz. Bu yönüyle konu sadece kod yazma yetkinliğini öğretip geliştirmek değil, bunu ‘maker’ olgusuyla geliştirmek istiyoruz. ‘Maker’ ile kastımız birkaç robotik kiti öğrencilere sunmak da değil. Öğrencimizin ve velisinin beklenti ve talepleri birbirinden çok farklı. Tüm bunları sunarken, üniversite başarısını da önemsiyoruz. Çünkü ancak bu şekilde öğrenciler zamanı geldiğinde üniversitede gitmek istedikleri bölümlere de en yetkin halleriyle gidebilecek. Önceliğimiz onların iyi okullarda eğitim alabilmeleri, tercihlerini rasyonel biçimde yapabilmeleri. Yani kendi yetkinliklerini bilerek nasıl ilerlemeleri gerektiğini de bilmeleri şart. İş dünyasının gerçek anlamda yetkin İK ihtiyacına yerinde bir çözüm sunabilmek için iyi ve örnek alınan bir model ortaya koymayı hedefliyoruz.
Eğitimde bu başlıkta bir rekabete nasıl bakıyorsunuz?
Rekabeti bir gereklilik olarak görüyorum. Şimdiden bazı benzer örnekler çıktı bile. Yeni dönem; fikirlerin açık ortamda paylaşıldığı, fikrin uygulamasının önem kazandığı bir dönem. Kişisel farkı buradan yaratıyorsunuz. Sonuçta bu fikri herkes benimsesin, herkes bu bakış açısıyla okul kursun, herkes uygulamada da başarılı olsun. Tüm Türkiye’ye yetecek kapasiteye sırf bizim sahip olmamıza zaten imkan yok. Önemli olan bu bakış açısıyla Türkiye’yi hep birlikte ileri taşımak. Çünkü Endüstri 4.0 treni önümüzden geçerken ya bir vagonda yerimizi alacağız ya da öncekilerde olduğu gibi izleyici konumunda kalacak, başkalarının teknolojilerini adapte etmekle sınırlı kalacağız. Oysa biz bu yeni ekonomi devrimini yöneten paydaşlardan biri olabiliriz. İnsan gücü ve etkinliği, nitelikli insan gücü ve yönetim becerisi büyük önem kazanıyor. Yeni nesilde hem öğrenci hem çalışanlar belli beklentilere sahip. Hayatımda hiçbir işi bu kadar inanarak yapmadım. Çünkü biliyorum ki, Endüstri 4.0 trenini kaçırmak kabul edilebilir olmaz.
Nasıl bir müfredat ortaya koyuyorsunuz?
Belirttiğim gibi, bunun için iki yıl uğraştık. MEB müfredatını bekledik, çünkü MEB müfredatı ile örtüştürmeniz, Bakanlıkla birlikte çalışmanız gerekiyor. Müfredatı hazırlarken sektörde görev yapan insanların fikirlerini aldık. ‘Flipped Learning’ başlıklı eğitim kavramı var. Bu; öğrencinin derse gitmeden evvel ders anlatımlarını videodan izlediği, ders içeriği üzerinde fikir sahibi olduğu, derse gittiğinde uygulamaya hazır olduğu bir eğitim sistemi. Bunu Türkiye’de birkaç kurum üniversite seviyesinde yapmaya çalışıyor, ama lise tarafında da yavaş yavaş bu eğilim gelişecek. Bizi farklı kılan ise teknoloji kısmında. Çünkü diğer konularda çalışmalar halihazırda var, ama teknoloji kısmında yoktu. Biz bunu bilfiil kendimiz oturup çalıştık hangi sırayla, hangi yazılım dili verilmeli, ‘maker'da neler yapılmalı gibi soruların hepsinin yanıtını uzun soluklu bir ekip çalışmasıyla hazırladık, Türkiye’de ‘ilk’ olan bir konsepti yaratmaya odaklandık. Bu, misal ABD’den bir örneği alıp Türkçeleştirmekle olacak iş değil. Tersine, bütünüyle Türkiye’ye özel olması lazım. Zaten kopyalamakla bu küresel endüstri devriminde nasıl öne geçeceksiniz? Bu arada, Türk insanı zaten birçok konuda yaratıcılığı ile öne çıkıyor. İnanıyorum ki, bu yaşadığımız coğrafya; önceki devrimleri kaçırmamıza neden olmuş olabilir, ama bu coğrafya bugün büyük bir avantaj. Bu değişimi de görmemiz lazım. Yeniliklere o kadar uyum sağlayan bir toplum olduk ki, herhangi bir sorun bile bu beceriye ket vurmuyor. Coğrafyamızdaki diğer ülkelerde ise Türkiye’nin çevikliği ve yeteneği yok. Halk olarak bu yetkinliğe sahibiz. Bu dönemde açık bilgi var. Herkesin kişisel bilgileri açık olduğu için saygı ve etik çok önemli. Bunları eğitimde mutlaka vermeniz lazım ve bununla birlikte çevik zekamız ile yapamayacağımız şey yok Türkiye olarak. Bu açıdan, müfredatımız sadece bilimsel içerikten ibaret değil, daha yoğun başlığımız sosyal kabiliyetler, girişimcilik ruhu gibi başlıklar. Öğrencilerimiz mesela çıkıp kendi iş fikirlerini anlatacaklar yatırımcılara. Bu nedenle kendilerini ve yarattıklarını anlatmayı öğrenmeleri lazım. Bu şekilde lise döneminde bile girişimlerine yatırım alabilir, okulumuzdaki laboratuvarlarda yaptıkları prototipleri gerçek hayatta uygulatabilirler. Birçok kurumsal partnerimiz var ve onların da desteği ile tüm bu hedefler ulaşılabilir. Bunun için kimsenin üniversiteyi beklemesine gerek yok. Yeni dönemde daha ilerisini de düşünürsek, üniversite tercihleri de daha doğru biçimde şekillenecek, çocuklar iş hayatına belki çok daha erken atılacaklar. Zamanla üniversitelerle de işbirliklerimiz olacak.
Peki eğitmenlerin seçimi?
Bizi onlar buldu, biz de onların arasından seçim yaptık. Türk insanı çok yetkin. İnsan gücü çok önemli ve bir okulu okul yapan da eğitmenlerinin yetkinliği, onların öğrenmeyi unutmamış öğretmen olmaları. Böyle eğitmenlerle öğrenciler de bir birey olarak kendini tanıyacak, öğretmeninden bunu talep edecek, soru sormayı, analiz ve eleştiriyi bilecek, böyle bir sistem yaratmanız ve işler kılmanız lazım. Okulun içindeki ekosistemin pozitif öğrenmeyi motive eden bir sistem olması lazım ve bu da tek noktada değil, 360 derece kapsamla öğrencinin öğretmenle doğru geri bildirimlerle ilerlemesini sağlar. Çünkü insan neyi yapmak istediğini bulursa, ondan sonra bunu başarır. Önce kendini tanı, yetkinliklerini, artı ve eksilerini bil, hayatta ne yapmak istediğini bul, sonrasında biz sana imkanları sonuna kadar açalım. Senin için misal tasarım mı, 3D mi, yoksa oyun başlıkları mı daha önemli? Bu farka ulaşmak için bu gibi başlıkların her biri için okulumuzda her türlü imkan var. Böylece genç de üniversite 1 veya 2’inci sınıfta ne yapmak istediğine karar vermeyecek, çocuk yaşta belli kararları alabilme yetkinliği olacak, aileler de bu yetkinliği destekleyecek.
Eğitim kredileri konusunda bankalarla işbirliği gündemde mi?
Evet, faizsiz yerinde kredilendirme hizmeti var ve bunu TEB ile birlikte yapıyoruz. Bu yönüyle TEB bizim partnerlerimizden biri. Hiçbir vendor ile bize bir şey satması için çalışmıyoruz. Örneğin mobilya aldığımız firmada da öğrencimizin staj yapma imkanı var. İş ortaklarımızda bu bakış açısı bizim için kritik. Böylece birlikte büyüme felsefesini gerçek anlamda hayata geçiriyoruz. Onların da bize ve yaptığımız işe inanması lazım ki biz de onlara inanalım. Çok farklı ürünler için farklı tedarikçilerle çalışıyoruz ve karşılıklı kazan-kazana dayalı, sürdürülebilir bir modelimiz var.
İlk okulunuz Sancaktepe’de 18 Eylül’de eğitime başlayacak. Sonrası için yol haritanız nasıl şekillenecek?
Önümüzdeki sene İstanbul’da Avrupa yakasında bir okul açacağız. İstanbul çok büyük bir şehir. Dolayısıyla İstanbul’da belki üç okul açabiliriz. Ama hedeflediğimiz diğer şehirlerde tek okulda kalacağız. İstanbul’da Avrupa yakası sonrası Ankara da bizim için çok önemli. Hatta bu belirttiğim noktalarda lokasyonlarımız belli ve inşaatlarımız Eylül itibariyle başlayacak. Farklı bir konseptimiz olduğu için ayakları yere basar biçimde ilerlemenin önemine inanıyoruz. Sonuçta bir eğitim kurumuna sıfırdan hayat veriyoruz, mağazalarıyla büyüyen bir perakende zinciri değiliz. Kendi akademik kadromuzu bu bilinçle eğiteceğiz. İşin içinde veli farkındalığını geliştirmek de var. Dr. Özgür Bolat ile birlikte velilerimize eğitim vereceğiz. Sonuçta sadece öğretmeni eğitmiyorsunuz, veliyi de eğitmeniz lazım. Çünkü okulda öğrenciye ne verirseniz verin, evde aileden misal ‘icat çıkartma’ sözü duymanıza yol açabilen, hata yapmaya izin vermeyen bir sistem var. İşte bu nedenle velilerin de bakış açısını değiştirmek lazım. Sadece öğrenciyi değil, eğitmenin ve velinin de sürekli bilgilendirilmesi için çalışarak, 360 derece kapsam sağlamaya önem veriyoruz. Burası tüm tarafları eğitip, geliştirip, bilgilendiren bir yapı olacak.