Konsolidasyon, verimlilik ve farkındalık üçgeni yeni eğilimleri etkiliyor
Günümüzde kurumlar, bilgi teknolojilerinin, sadece iş süreçlerine katkı sağlamasını değil, iş yapış şekillerine ve metodlarına da yön vermesini beklemekteler. Bu bağlamda konsolidasyon, verimlilik ve farkındalık üçgeninin, ağ teknolojilerindeki yeni eğilimleri etkilediği görülüyor. Özellikle ülkemizde, ağ teknolojilerinin ve yatırımlarının, veri merkezi yatırımlarına paralel şekilde ilerlediği gözlemlenirken, sanallaştırma ve bulut bilişim kavramlarını tamamlayıcı görev üstlenen bulut güvenliği ise bunların başında geliyor.
Bilgiye; yer, ortam ve kullanılan arabirim bağımsız olarak herhangi bir noktadan ulaşılmasını sağlayan mobil uygulamaların her geçen ay artış gösterdiği bu dönemde, mobil bağlantı teknolojilerinin her geçen gün yenilik ve gelişim içinde olduğunu görüyoruz. Mobil ortamdaki bilginin koruma altında tutulmasına yönelik mobil güvenlik çözümlerinin sayısının artmakta olduğu da uzmanlar tarafından belirtiliyor. KoçSistem İletişim Ağı ve İş İstasyonları Direktörü Ahmet Cançelik’in verdiği bilgilere göre; günümüzde sunucu sanallaştırmanın ardından kurumların istemci sanallaştırma modeli ile ilgilenmeye başladıkları da gözlemlenmekte. Dolayısıyla hem geniş alan hem yerel alan ağı bağlantı kapasitelerini artırmakta oldukları, uygulamalar ve iletişim ağı arasındaki bağın soyut resmini önümüze getirebilen ağ analiz yazılım ve donanım çözümlerinin daha fazla rağbet görmekte olduğu izleniyor.
En sıcak gelişmenin, veri merkezlerinin ağ yatırımlarını yakından etkilediği bir dönemde, belli başlı üreticilerin veri depolama ve yerel alan ağı ürünlerini ve teknolojilerini aynı çatı altında toplamaya yöneldiğini ve bu yaklaşımı “Storage Area Network and Local Area Network Convergence” olarak nitelendirmekte olduğu belirtiliyor. Cançelik’e göre günümüzde, “Fiber Channel over Ethernet” teoriden çıkıp “IEEE” tarafından standartlaştırılmış bir protokol haline gelmiş durumdadır. Bir örnek verecek olursak, veri depolama anahtarlayıcıları ile ağ anahtarlayıcılarının (Storage Switch ve Ethernet Switch) tek bir cihaz olarak karşımıza geleceği bir dünya kapımızdadır. Dolayısıyla 2000’li yılların başlarında karşımıza gelen ses ve veri altyapılarının yakınsamasını bu yılsonlarına doğru veri depolama iletişimi teknolojileri ve yerel alan
ağı teknolojilerinde
yaşamaya başlayacağız.
Bu gelişme önümüzdeki yıllarda, kurumların, bilgi teknolojileri personelinden teknik yetkinlik anlamında beklentilerini de yakından etkileyecek.
Öte yandan bulut bilişim kavramının, eskiye nazaran, ağ kapasitesi yatırımlarını üst seviyelere çektiği de yadsınamaz bir gerçek. Sadece servis sağlayıcı kimliğindeki kurumlar değil, orta ölçekteki kurumlarda da artık 10 Gibabit bağlantıların kullanılmakta olduğu gözlemleniyor. 40 Gigabit ve 100 Gigabit bağlantı hızlarının standartlarının oluşturulduğu bir dönemde, kapasite seviyelerinin artırılmasına yönelik talebin sürekli olduğu görülüyor. Bu talebin veri merkezlerinin iletişiminde karşılanabilmesine yönelik olarak karasal bağlantılarda “WDM” teknolojilerinin ve kablosuz alanda mobil genişbant teknolojileri, “WiMAX” ve “LTE” gibi teknolojilerin sürekli gelişmekte olduğunu ve karşımıza çıkacağını söyleyebiliriz.
Bulut bilişim kavramının ağ teknolojilerini etkilediği bir diğer nokta ise bulut güvenliği. Kurumların bulut bilişim ve “Software as a Service – SaaS” kavramını anlamaya ve uygulamaya çalışırken güvenlik gereksinimlerini gözardı ettiği bir yılı geride bıraktık. Bu bağlamda belli başlı üreticilerin bulut bilişim güvenliğini kontrol altında tutan ve daha da önemlisi bulut bilişim yapısındaki ağ trafiğini analiz, rapor ve ağ kullanımı farkındalığını artıran çözümleri sağlamaya başladıkları görülüyor.
Ülkemizde kurumların yeni teknolojileri eskiye göre çok daha yakından takip ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz” diyen KoçSistem İletişim Ağı ve İş İstasyonları Direktörü Ahmet Cançelik, şunları kaydetti:
“Ancak yeni teknolojilerin iş süreçlerine ve yapış şekillerine nasıl bütünleştirilebileceği konusunun açıkta kaldığını gözlemliyoruz. Bilgi teknolojileri yöneticilerinin, yeni teknolojilerin kurumlarına sağlayacağı faydayı kurum üst yönetimine verimli bir şekilde aktaramamalarından doğan sıkıntı, ilgili kurumun yeni teknolojilerin sağladığı vizyondan uzak kalmasına sebep olmaktadır. Bu safhada bilgi teknolojileri sektöründe sistem bütünleştirici ve çözüm şirketlerine büyük iş düşmektedir. Teknoloji anlatmak yerine çözümün anlatılmasının oldukça kritik olduğunun artık müşteriler de farkındadır. Burada sistem bütünleştirici şirketlerin kendi iç yapılanmalarının da bu yönde bir dinamizm içine girdiğini gözlemliyoruz.”
Cançelik, yakınsamanın teknoloji altyapılarını nasıl etkilediğini ise şöyle açıkladı:
“Yakınsamanın türlerini; şebeke yakınsaması, hizmet ve kullanıcı yakınsaması, cihaz yakınsaması ve kurumsal veya düzenleme yakınsaması olarak belirtebiliriz. Yakınsamanın ifade ettiği gibi, bir kullanıcı cihazının bilgiye, sistem, medya ve ortam bağımsız erişimini sağlayabilmesi için,
kurumların iş süreçlerini daha etkin kullanma, iş yapış şekillerine bilgi teknolojilerini daha üst seviyede bütünleştirebilme adına yakınsamanın talep
ettiği yüksek bant genişliği, ortak yazılım ve sistem platformu çözümü oluşturma temini vb. değişimleri karşılamaya çalıştıklarını gözlemliyoruz.
Ayrıca yakınsamaya paralel gelişen yatırımların, yapılan araştırmalara göre, ekonomik gelişim ve süreçler ile doğrudan ilintili olmasından dolayı, kurumların halen yakınsama sürecinin tüm teknolojiler bazında olgunlaşmasını bekledikleri ve ölü yatırım ve risklerden kendilerini uzak tutmaya çalıştıklarını izliyoruz. 2011’in ekonomik açıdan hareketli bir yıl olması beklentimize paralel, yapılacak yatırımları da olumlu olarak etkileyeceğini düşünmekteyiz.”