TÜSİAD ve BCG'un dijital dönüşüm raporunun genel değerlendirmesi
TÜSİAD ve BCG’nin beraber hazırladığı “Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği” raporu (http://bit.ly/2qCmXQs), 19 Aralık 2017 tarihinde, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın da katıldığı bir toplantıda kamuoyuna açıklandı. Raporda özellikle bilişim sektörünü ilgilendirebilecek analiz, yorum ve önerileri önceki yazımda özetlemiştim (http://bit.ly/2rpJEYm). Bu yazımda, raporun genel içeriği ile ilgili özellikle önemli gördüğüm üç noktayı vurgulayacağım.
Birincisi, raporda kuşkusuz çok yararlı, iş dünyasının, akademisyenlerin, STK’ların ve siyasi iradenin dikkatle okuması ve tartışması gereken yorum, analiz ve öneriler var. Örneğin, Çin’in Türkiye için örnek alınması gerektiğinin belirtilmesi (s. 30) çok isabetli. Fakat, McKinsey’in Çin ile ilgili hazırladığı, TÜSİAD raporuna oldukça paralel amacı olan ve yaklaşık ayni tarihte yayımlanan “Digital China: Powering the Economy to Global Competitiveness” raporuyla (http://bit.ly/2G0AmoV) karşılaştırınca, TÜSİAD ve BCG’nin raporu çok zayıf kalıyor. McKinsey’in 7 sayfa kaynakça içeren raporu çok büyük harcamayla ve değerli bilim insanlarının katkısıyla yapılmış bir araştırmaya dayanıyor. Benzerini TÜSİAD’dan beklemek imkansız ve müthiş bir haksızlık olur. Fakat, esinlenmeyi beklemek haksızlık olmaz.
İkincisi, öneriler geliştirilirken, Türkiye’nin geriden gelme avantajı (http://bit.ly/2zisdYu) çok önemli olduğu halde ihmal edilmiş. Üstelik, Türkiye’nin telekomünikasyonda 80’li yıllarda böyle bir başarı örneği var (maalesef, sürdürülememiştir ama öğreticidir). Tarih, geriden gelip, başarılı bir stratejiyle öne geçmenin örnekleriyle dolu: Amerika İngiltere’yi, Japonya (bazı sektörlerde) Amerika’yı, G. Kore birçok Avrupa ülkesini, şimdi Çin…
Üçüncüsü, raporun kim için yazıldığı ile ilgili. Çok önemli ekosistem ve paydaşlar vurgulamaları var raporda. İlgili kamuoyunda farkındalık yaratmak istenirken, ekosistemin yapı taşlarına ve siyasi iradeye de öneriler yapılmış.
Bu öneriler ile ilgili birkaç sorundan bir tanesini özellikle belirtmeliyim. Siyasi iradeden haklı ve bilinen ama gerçekçi olmadığını artık kabullenmemiz gereken beklentiler tekrarlanmış. Dördüncü Sanayi Devrimi’ni kaçırma lüksümüz olmadığı hem önceki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık hem de şimdiki Bakan Faruk Özlü tarafından yaklaşık iki yıldır içtenlikle ve iyi niyetle tekrarlandığı halde – bazı kurumlarımızın bir çalışma yürüttüğüne ilişkin sınırlı bilgimize rağmen – bırakalım bir yol haritasını, tartışma ortamı yaratacak, çok paydaşlı bir Endüstri 4.0 Platformu bile hala ortaya konmadı. Çeşitli nedenlerle, siyasi iradenin gündeminde bu konunun öncelikli olmadığını 2018 bütçesinin TBMM’deki görüşmelerinden de görüyoruz (http://bit.ly/2rpvgzj).
İşte bu nedenle, dijital dönüşümü ciddiye alan ve bu konuda önemli bir birikimi olan TÜSİAD’a, sinerjik işbirlikleri içeren bir sivil insiyatif alma görevi düşüyor. Bunun bilincinde olan TÜSİAD, Sanayi Politikaları Yuvarlak Masası bünyesinde, 2016’da Sanayide Dönüşüm Çalışma Grubu (http://tusiad.org/tr/endustri-4-cg) oluşturmuş zaten. Bu grubun yoğun çabası sayesinde, tüm paydaşlar arasında düzenli iletişim, eşgüdüm ve güçlü dayanışma oluşmasıyla ancak dijital dönüşümde Türkiye’nin daha fazla zaman kaybetmesi önlenebilir.