Patent hayalleri
Türk Patent Enstitüsü başkanları basına bilgi verirken, patente başvuru sayısı ve oranındaki artışa pek önem veriyorlar. Bu başvuruların ne kadar çoğaldığını, bu sayede hangi ülkeler arasında kaçıncı olduğumuzu övünerek anlatıyorlar. Bu, haklı bir övünme. Başvuru sayısı elbette önemli.
Ama daha önemli olan, kaç başvurunun patente dönüştüğü?
Eski başkanlardan Yusuf Balcı, Hürriyet gazetesine 13 Ağustos 2007 günü mülakat vermiş. Haberden şu paragraf:
“Son dönemde Türkiye’de patent başvurularında da dünya ortalamasının çok üzerinde artışlar olduğuna dikkat çeken Balcı, yerli patent başvurularında bu yılın ilk yarısında önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 83 artış gerçekleştiğini kaydetti. Verilen patentlerde yerli patent sayısının ilk kez geçen geçen yıl üç basamaklı rakamlara ulaştığını ifade eden Balcı, bu yılın ilk 6 ayında da üç basamaklı rakamların görüldüğünü anlattı.”
Haberde, “Türkiye’nin patenti şu kadardır” diye bir bilgi yok.
Şimdiki TPE Başkanı Habib Asan da, “lise ve dengi okullardan her gün aldıkları patent başvurularının her geçen gün arttığına” dikkat çekiyor (HaberTurk,3/4). Çok güzel. Gençlerin, bu tür konulara ilgi duymalarını sağlamak kolay değil. Farkındalık yaratmak kolay değil. Ama bu haberde de patent sayısı yok.
Patent sayımız için TPE sitesindeki “Patent Tescillerinin Yıllara Göre Dağılımı” tablosuna bakıyoruz:
1995-2010 arasında “yerliler”in aldığı patentlerin toplamı 2 bin 457.
Aynı dönemde Türkiye’de çalışan “yabancılar”ın aldıkları patentler 37 bin 657. Buna göre yerli patent oranı yüzde 6,5. Yabancı patent oranı yüzde 93,5.
Hiç sözü edilmeyen, görmezden gelinen, üzerinde “konuşulmayan” bir fark bu. Bu farkı gidermek için, bir Patent Stratejisi hazırlamak ve “uygulamak”gerekir. Hayal kurarak çözemeyiz.