Enerji sektöründe gündem yine birleşmeler, satın almalar ve özelleştirmeler olacak
Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi PwC Türkiye, Türkiye enerji sektöründe faaliyet gösteren veya yatırım yapmayı düşünen yerel ve uluslararası yatırımcıları bilgilendirmek amacıyla Energy Deals 2010 (Enerji sektöründe şirket birleşme ve satın almaları 2010) araştırmasını gerçekleştirmişti. Araştırma, Türkiye’de gerçekleşen birleşme ve satın almalar hakkında bilgi verirken sektör temsilcilerinin görüş ve beklentilerine ışık tutuyor. Buna göre, 2010 yılında Türk enerji sektöründe gerçekleşen 53 adet birleşme ve satın alma faaliyetinin toplam değeri, önceki üç yılda kaydedilen toplam değerin 2 katı üzerine çıkarak 17,2 milyar dolara ulaştı. 2009 yılındaki duraklamanın ardından, 2010 yılında gerçekleşen özelleştirme ihalelerinin sayesinde enerji sektöründe birleşme ve satın alma işlem sayısı ve ulaşılan toplam değerde rekor artış yaşandı. Sektörde gerçekleşen toplam 53 işlemin değeri, 2009 yılında kaydedilen değerin yaklaşık 10 katına ulaşarak 17,2 milyar dolar oldu.
2011 yılının belirleyicisi yine özelleştirmeler olacak
2010 yılındaki bu rekor artışta elektrik dağıtım ve perakende sektöründe tamamlanan özelleştirmeler etkili oldu. 2011 yılında da, benzer şekilde elektrik üretim, dağıtım ve doğalgaz dağıtım ihalelerinin gerçekleşme hızı ve bu ihalelere olan ilginin, ulaşılacak tutarlarda önemli rol oynayacağı öngörülüyor. PwC Türkiye Enerji Sektörü Lideri Faruk Sabuncu araştırma ile ilgili görüşlerini şöyle aktarıyor: “Küresel krizin etkilerinin hafiflemiş olsa da ortaya çıkan yeni görünümün kriz öncesi dönemden farklı olduğunu görüyoruz. Likidite sıkıntısı, içinde bulunduğumuz dönemin de en önemli konu başlığı. Dolayısıyla, 2010 yılı içinde ulaşılan toplam işlem değeri hususunda, bu işlemler için nasıl finansman yaratılacağı ve devirlerin nasıl bir süreçte gerçekleşeceği büyük önem taşıyor. En az bunun kadar önemli bir diğer unsur ise yabancı yatırımcılar nezdinde piyasalar arasındaki rekabet gücünün en temel unsurlarından biri olan mevzuattaki öngörülebilirlik elbette. Özelleştirmeler için yapılan başvurular içinde yabancı yatırımcıların olmaması, doğrudan yabancı yatırım konusundaki endişelere dikkat çekmekte. Bu bağlamda, Elektrik ve Doğalgaz Piyasası Kanunları’nda yapılması öngörülen değişikliklerin sürekli dile getirilen aksaklıkları gidererek, talep artışı konusunda halihazırda pek çok yatırımcının ilgisini çeken Türkiye piyasasının mevzuat konusunda da diğer piyasaların önüne geçmesini sağlayacağını ümit ediyoruz.”
PwC Türkiye Şirket Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Ortağı Engin Alioğlu ise buna ek olarak, 2010 yılında akaryakıt sektöründe yaşanan birtakım önemli gelişmelerin önümüzdeki dönemde mevcut mevzuat dahilinde konsolidasyon ve dikey bütünleştirmeyi hızlandırmasının beklendiğini dile getirdi. Bu yıl da özellikle yerli oyuncuların yatırım iştahını göz önünde tutarak birleşme ve satın alma işlemlerinin önemli bir düzeyde gerçekleşeceğini öngörüyor.
Araştırmada öne çıkan bazı öngörüler
2011’de gözler elektrik üretim özelleştirmeleri ve akaryakıt dağıtım sektöründe olacak.
2010 yılı sonuna doğru takvimi daha belirgin hale gelen elektrik üretim özelleştirme ihalelerinin, 2011 yılında Türkiye enerji piyasasındaki faaliyetlerin önemli bir kısmını teşkil etmesi bekleniyor. Buna ilaveten, İGDAŞ ihalesine ilişkin beklentiler de önümüzdeki yıla ait umutları destekliyor. Öte yandan, akaryakıt dağıtım sektöründe 2010 yılında hissedilmeye başlanan hareketliliğin, 2011’de de süreceği öngörülüyor. Devam eden liberalizasyon süreci ve yerli yatırımcıların artan iştahı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye enerji sektörünün önümüzdeki yıl boyunca önemli birleşme ve satın alma işlemlerine sahne olması bekleniyor. Deloitte’un enerji sektöründeki yöneticilerin ve uzmanların 2011 yılına ilişkin beklentilerinin ve öngörülerinin yer aldığı Enerji Öngörüleri 2011 raporunda ise dünya ekonomisindeki toparlanmanın anahtarı olan enerji sektöründe sürdürülebilirliğin önemi vurgulanıyor. Küresel enerji sektörü gelişmekte olan ekonomilere odaklanırken, sektördeki birleşme ve satın alma dalgasının da bu pazarlarda yoğunlaşması bekleniyor. 2011’de güneş enerjisinin ve enerji değer zinciri içinde suyun önemi artacak. Elektrikli araçlar otomobil piyasasını sarsacak.
Japonya’da deprem nükleere bakışı değiştirdi
Yılbaşında başta Çin ve Ortadoğu ülkelerinde olmak üzere gelişmekte olan ekonomiler büyümek için ihtiyaç duydukları enerji için gözlerini nükleer santral yatırımlarına çevirecek deniyordu. Fakat Japonya depremi bu öngörüleri alt üst etti. Bu ülkeler şimdi alternatif arayışlar içinde. Rapora göre, dünyada enerji sektörü gelecek yıl gelişmekte olan pazarlara odaklanacak. Ekonomik iyileşmenin anahtarı kabul edilen enerji sektörünün sürdürülebilirliği ve petrol fiyatlarının düzeyi 2011’de küresel ekonominin en önemli parametreleri arasına girecek. Deloitte Enerji ve Doğal Kaynaklar Endüstrisi Sorumlu Ortağı Sibel Çetinkaya raporu değerlendirirken, şunları söylüyor:
“Enerji, küresel ekonominin işleyişinde çok önemli bir rol oynuyor. Son derece dinamik bir sektör olduğundan önümüzdeki 12 ayda enerji sektöründe neler olacağını tahmin etmek hiç kolay değil, ancak sektörün temel ihtiyaçları ve gittiği yön itibariyle baktığımızda öngörüler, hızla gelişen ülkelerdeki -Türkiye de bu grup içinde yer alıyor- enerji sektöründe birleşme ve satın almaların daha yoğun yaşanacağı yönünde. Verilere göre küresel birleşme ve satın alma faaliyetlerinin ortalama üçte biri gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. Avrupa’nın payı ise son 12 yılın en düşük seviyesinde. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyel ile bölge ortalamasını artıracağı görüşündeyim”
Birleşme ve satın almalar konusunda gelişmekte olan pazarlar öne çıkıyor
Enerji sektöründeki birleşme ve satın alma dalgasının gelişmekte olan pazarların petrol ve benzin şirketlerine odaklanması ve özellikle petrol kaynaklarının ağırlıklı olduğu gelişmekte olan ülkelerin birleşme ve satın almalar konusunda en hızlı büyüyen bölgeler olacağı belirtiliyor. Verilere göre küresel birleşme ve satın alma faaliyetlerinin yüzde 30’u gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. Avrupa’nın payı ise son 12 yılın en düşük oranı olan yüzde 29’a gerilemiş durumda. 2011 yılında küresel enerji kaynaklarının korunması da ön plana çıkacak. Halen Rusya, Güney Kore, Brezilya ve Malezya’da kamuya ait şirketlere odaklanan ikinci bir satın alma dalgası dikkat çekiyor. Şekillenmeye başlayan üçüncü dalganın ise Bağımsız Devletler Topluluğu bölgesindeki ulusal petrol şirketlerinde görüleceği belirtiliyor. Çin’in güçlü kaynakları olan ülkelerle yaptığı işbirliklerinin hem ülkenin hem de dünya ekonomisinin büyümesine katkısı olacağı görülüyor. Bu işbirlikleri altyapılar ve endüstrinin yanı sıra enerji pazarlarına da faydalı olacak. Bu süreçte şirketlerin becerilerinin önemi artacak. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini, kültürel farklılıklarını ve belirsizlik gösteren düzenlemelerini uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmeleri gerekecek. Güneş enerjisi ise potansiyeli nedeniyle diğer enerji kaynaklarından daha hızlı gelişebilme özelliğiyle dikkat çekiyor. Hem doğası gereği komşu ülkelerle anlaşmazlık konusu olmaması hem de çevre açısından güvenilir olması, güneş enerjisinin önemini yükseltiyor. Teknoloji, petrol keşif ve üretim aktivitelerinin önemli bir bileşeni olmaya devam ediyor.