2010 temenniler yılı olmasın!
BThaber’de yüz altmış bir köşe yazısı yazmışım. Az önce onları şöyle bir taradım. Özellikle yeni yıl yazılarıma baktım. Hemen hepsi bir önceki yılın muhasebesi ve hataların tekrarlanmaması temennileriyle dolu. Özellikle 2007‘den bu yana bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi ile ilgili konularda hatırı sayılır bir gerileme içine girmişiz. Aslında kalkınma, demokrasi, eğitim, hemen her konuda aynı durum söz konusu. Bu, AB sürecinin tavsaması ile ortantılı bir sorun olarak beliriyor.
“2007 kabusundan uyanmak” başlıklı yazımda şöyle demişim: “Tamamen kendimizle didiştiğimiz, içimize kapanıp boğulduğumuz, insani, sosyal, ekonomik değerlerimizi birer birer kaybettiğimiz bir kabus…” (S: 652) Hala uyanmış değiliz. Ama yepyeni ve “normal” bir güne uyanacaksak, kendimizle hesaplaştığımız kabuslar görmek yararlı olabilir. Artık normalleşmemiz gerekiyor. Kurumlarımıza, siyasetimize, ekonomimize, sistemimize çeki düzen vermemiz gerek. İktidarsız muktedirleri tasfiye etmek zorundayız. Başka çıkış yok.
Bu arada dünya da kabuslara gömüldü. 2008 krizi herkesi vurdu. Ama bu köşeyi takip edenler bilir, ben bunu kriz değil bir “yaratıcı yıkım”, bir paradigma dönüşümü olarak görüyorum. Bu dönüşümde Türkiye’nin önünde kaçırılmaması gereken fırsatlar belirdi. Krizin dinmeye başlaması ile birlikte şekillenen yeni sistemik yapıda Türkiye’nin oynayabileceği çok etkin bir rol var. Bu oyunda elindeki en önemli kozlardan biri, küresel ağ kapitalizminin sinir sisteminde merkezi düğümlerden biri olma şansı… Bilgi toplumuna ve bilgi ekonomisine tam geçiş sağlanmadan bu fırsatın kullanılması söz konusu olamayacağına göre, ekmek ve demokrasi arasındaki ilişkiyi siyasilere ve bürokratlara bırakamayacağımızı, talepte bulunmadan hiç bir şey alamayacağımızı anlamamız gerek.
Nedense 2010 ile ilgili içimde iyi hisler var. Bildiğimiz dünyanın sonuna geldiğimizden eminim. Yeni dünya geliyor, bizimle ya da bizler olmadan… Bu dünyada atalete, günü kurtarmaya, kadük temsiliyet mekanizmalarına, kendini kandırmaya yer yok. Yeni yılın Türkiye için doğrudan demokrasiye geçiş yılı olarak anılmasını bekliyorum. Hareket edin!