Z kuşağı için bilişim sektörü neler yapabilir? İki kitap ve iki öneri
Birey veya olay bazında düşünmek, beynimizin kapasitesini aşan bir yük. Dolayısıyla, genellemeler yaparız. En aşırı uçta, ırkçılığa kadar uzanabilir genellemeler. En masum olanları bile hemen her zaman tuzaklar içerir. Bir yaş grubunu, bir kuşağı genel bir şablon içerisine oturtan söylemleri yanlış bulurum. Bu nedenle, özellikle ilgimi çeken Z kuşağı (2000’den sonra doğanlar, artı eksi birkaç yıl) ile ilgili araştırma sonuçlarını ilgiyle ve öğrenerek ama daima biraz kuşku payı bırakarak incelerim.
Hele “bilgisiz fikir sahibi” olanların yaptığı genellemeler… Örneğin, Z kuşağının içinden geçmekte olduğumuz ve çığır açan dijital (ve biyolojik) teknolojinin içine doğmuş olması sonucu yapılan genellemeler… “N’olacak bu akıllı telefondan başını kaldıramayan çocuklara” genel yakınmasını sık duyarız. Buna karşı söylenecek en güçlü söz şudur: “Z kuşağının anne babası ve onları yetiştiren X kuşağının (1965-1979 arası doğanlar) kendisi akıllı telefonundan kopamıyor.” Nitekim, daha birkaç gün önce Almanya’nın Hamburg kentinde Z kuşağı, ellerinde “cep telefonunla değil benimle oyna/ilgilen” gibi pankartlarla anne babalarını protesto için sokağa döküldüler (http://bit.ly/2xeDAmd).
Kuşaklarla ilgili bir diğer genelleme sorunu da, Amerika’da yapılan bazı araştırma sonuçlarının ülkemizde de geçerliymiş gibi sunulmasıdır. Ülkemizde geniş çaplı bir araştırma eksikliği bu genellemenin yapay bahanesiydi.
Mayıs ayında çıkan iki kitap bu eksiği gideriyor ve bizlere kuşaklar hakkında çok önemli bilgiler veriyor: Evrim Kuran’ın “Telgraftan Tablete – Türkiye’nin 5 Kuşağına Bakış” ve Fatoş Karahasan’ın “Açılın Gençler Geliyor – Y ve Z Nesilleri Nasıl Bir Dünya Kuracak? Türkiye’de ve Dünyada Gençler Ne Düşünüyor, Ne Bekliyor, Neyi Hayal Ediyorlar?” Güçlü ve kapsamlı araştırmaya dayanan bu kitaplardaki bilgiler ve öneriler hepimiz için önemli. Fakat, yüzü geleceğe dönük olması gereken bilişim sektörümüz için özellikle önemli. Dolayısıyla, birinci önerim bu iki kitabın dikkatle okunması ve sektörde tartışılmasıdır.
Okullar açılıyor. Şu anda 12 yıllık temel eğitimdeki (K-12) her öğrenci Z kuşağından. Bilişim sektöründe herkesi – belki, sırtını sadece devlete dayayarak iş yapanlar dışında – ilgilendirmesi gereken bir kuşak var şu an okullarda. İster sadece tüketici pazarı olarak görülsün, ister geleceğimizi şekillendirecek bireyler olarak görülsün, Z kuşağını anlamak ve doğru yönlendirmek özellikle önemli. Siyasi iradenin ve devlet kurumlarının değil dijital yerlileri anlayıp yönlendirmek, onlara vizyon sunmak, kendilerinin dijital göçmen olmakta bile zorluk çektiğini biliyor olmalıyız. Dolayısıyla, ikinci önerim, bilişim sektöründe çalışanların okullara gidip her yaş grubuna dijital çağımız, gelecekte aranacak beceriler ve ülkemize özgü eksiklerin (örneğin, Horasan’ın kitabı 5. Bölüm) giderilmesi üzerine bilgi vererek ufuklarını genişletmeye çalışmasıdır.
Amerika’da 19 yıl hocalık yaptığım üniversitede araştırma yapmak öncelikliydi. Nobel kazanan – hatta Fizik dalında iki Nobel birden kazanmış – hocalar vardı. Buna rağmen, okullara gidip yukarıdaki önerim çerçevesinde ve meslek tanıtımı için konuşma yapmamız istenirdi ve yapardık. Şirketlerden gidenler olduğunu da biliyorum. Türkiye’de de bazı özel kolejlerden, bilgi çağı, Endüstri 4.0 gibi konularda konuşma yapma davetleri aldım. Önemli katkım oldu mu bilemem ama bana önemli katkı olduğunu biliyorum. Amerika’daki ve Türkiye’deki deneyimlerim sırasında bir şeyler öğretmeye çalışırken, öğrencilerden gelen sorulardan bir şeyler de öğrendiğimi farkettim. (Yani, çok küçük çapta da olsa, hem Evren’in hem de Horasan’ın kitaplarında açıklanan “ters-mentor”lük yaşadım diyebilirim.) Böyle bir çabanın yararlarını kesinlikle küçümsememek gerekir.
Ülkemiz koşullarında – hem sivil insiyatif çok zayıf hem de okullarla ilgili yerel müdürler korkak ve kapalı olabiliyor – devlet okullarında bu önerimi sivil insiyatif ile gerçekleştirmek zor olabilir. Fakat, yeni ve heyecan verici görüşlerle Milli Eğitim Bakanı olan Ziya Selçuk böyle bir girişime açık olabilir izlenimi veriyor. Onun talimatıyla bu önerim devlet okulları için de gerçekleştirilebilir. Bilişim sektörünün önde gelen STK’ları bu konuyu bakanın dikkatine getirebilir.
Üniversite hocalarının da benzer bir çabaya girmesi çok arzu edilir. Bu da, YÖK ile MEB arasında yapılacak bir protokol ile düzenlenebilir.