Başka şehirde jogging
Şöyle biri: Her gün mutlaka şu kadar km koşar. Hangi şehre giderse gitsin, orada da koşar.
Böyle biri, tanımadığı bir şehre gidince ne yapsın? Nerede koşsun?
Bazı oteller, bu tür müşteri için koşu programları yapıyor. Bunları, otel odasına genel bilgi olarak koyan var. Özel bilgi olarak, soran müşteriye veren var. Ama, artık, “koşu meraklısı müşteri” için böyle bir hizmet sunan otel sayısı artıyor. Önceleri yenilik olan bu iş, giderek olağan bir hizmete dönüşüyor.
Hatta, bu işi şu şekle dönüştüren girişimciler de var: Tanımadığı yabancı şehri “koşturarak” tanıtma programı. Madem ki müşteri zaten koşacak? Eh, o halde, kendi başına koşmasın, yanına bir “koşucu rehber” katalım. Birlikte koşsunlar. Hem müşteri, tanımadığı coğrafyada yalnız kalmaz. Hem de otel, böyle bir hizmet sunarak bundan fayda sağlar. Üstelik, müşteri de kendisine “sahip çıkıldığı için” memnun olur.
Fazlasıyla turistik şehirlerde bu koşu güzergahları, her türlü adresten geçebiliyor. Örneğin, New York’un ortasındaki Central Park, doğal bir koşu alanı. Ama, şehrin Üsküdar’ı sayılan Brooklyn’den başlayarak, Manhattan’dan geçerek bir yol tutturmak? New York’u tanımayan bir kişi için bu yolları ayarlamak zor. İşte otel, bu noktada müşterinin yanında.
Başka şehirlerde de bu koşu işi tuttu. Önceleri sadece koşusuz yapamayan iş adamları içindi. Ama zamanla, şehri koşarak görmek isteyenlere de açıldı.
Ve, koşuya bisiklet de eklendi. Hayatını sadece turizmden kazanan şehirlerde (hele şehir düzse) oteller, müşteriye bisiklet veriyor ki istediği gibi dolaşsın diye. “Yatak ve kahvaltı” anlamına gelen “Bed & Breakfast” yerine, “yatak ve bisiklet” anlamına gelen “Bed & Bike” kısaltmalarına daha çok rastlanmaya başlandı artık. Yenilik, hızla eskiliğe dönüşüyor.