Büyüyen Türkiye
Çoğu AB ülkesi olan 33 ülkeyi kapsayan rekabetçilik 2011 raporu yayınlandı http://publikationer.di.dk/di/26/. Genel tabloda 33 arasından 29uncu sıradayız. Bize, Yunanistan ve İtalya eşlik ediyor. Aslında, çoğu tabloda durum benzer. Bir dönem büyük bir laf vardı siyasette: “On yıl sonra İtalya’nın bugünkü durumuna geleceğiz” diye. Artık, İtalya’yı on yıl geriden takip etmiyoruz. Başa başız. Son sıraları paylaşıyoruz.
Evet Türkiye büyüyor. Üstelik gönenç düzeyimiz de artıyor. Bunları inkar etmemek gerek. Ama yayındaki tablolara bakarsanız, “Madem o kadar ilerledik neden hâlâ son sıralardayız?” diye soracaksınız. Aslında son sıralarda olmadığımız alanlar da var. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı’nın baraj sevdasına borçluyuz yenilenebilir enerjide 15inci gelmemizi. “Entrepreneurship” konusunda da 16ncıyız. Onun külahını buna giydirmeye alışık olduğumuzdan mıdır? Maliyetler ve vergiler sıralamasında ise 10uncuyuz. Elverişli bir durum, ama, vergi kaçırma alışkanlığının ve kayıt dışı çalışmanın sonucu mu?.
İnanamayacaksınız, “gelişmekte olan ülkeler”e ihracatta 4üncüyüz. Ama bana göre bu durum, gelişmiş ülkelere satacak bir şeyimiz olmamasından kaynaklanıyor. Hani “Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik?” hesabı. Alarm verdirmesi gereken durum ise, GSYİH’nın ancak yüzde 17’sini ihraç edebiliyor olmamız. Satışların büyük çoğunluğu, sen bana, ben sana.
Sıralamada son üçü Kore ve Japonya ile birlikte oluşturduğumuz (hayret) iki tablo var: Yerli icatların yurtdışına ve yabancı icatların Türkiye’ye satılma sıralaması. Demek ki biz satın almıyoruz, taklit ediyoruz, satacak da bir şeyimiz yok. Japonya ve Kore ise, herhalde icat satın alma ihtiyacı duymuyorlar, dışarı satacakları icatlarını da satmayıp ürüne çevirip ürün satıyorlar.
Büyümemizin, kilo almak şeklinde olduğu görülüyor. Halbuki adale ve sağlamlaşan iskelet yapısı, güçlenme olması lâzım. Korkum, 10 yıl önce olduğu gibi bir “diyetisyen”in gelip, bize, “bu fazla kilolardan kurtul” demesi. Neyse ki, bilişim, fazla kiloların en az olduğu alan.