Ulaşım
Yeni Bakanlar Kurulu’nda yerini koruyan Ulaştırma Bakanı, olumlu çalışmalara imza atan birisi. Gerçi, projeyi Başbakan sâhiplendi ama, “duble yol”lar, trafikte ölümlü kaza sayısını azalttı. 2002 yılında 2.900 kişiyi yollarda öldürmüşüz, 2009’da bu sayı 2.993 olmuş. Trafikteki araç sayısına oranladığımızda, 100 bin araç başına 47,3 ölümden 30,2 ölüme (7 yılda yüzde 36) düşmüşüz (TÜİK). Bunu AB’nin yalnızca 2010 yılında elde ettiği yüzde 11’lik düşüşle (AB Komisyon verileri) kıyasladığımızda daha alınacak çok yol olduğu görülüyor. Bir yıllık düşüşlerde Lüksemburg yüzde 33 ile liste başı, onu yüzde 29 ile Malta izliyor, İsveç ve Slovakya yüzde 26 ile peşlerinde.
Bu sayılardan çıkarılabilecek bir başka sonuç da, ülkemizin olanca ağırlığı ile karayolu ulaşımına yüklendiği. Demiryolu ulaşımı, onca yatırıma karşılık karayolu trafiğinden yolcu çalmayı (telekomcu deyişiyle “churn”) henüz başaramadı. Belki havayolu şirketleri bu alanda daha başarılı.
Demiryollarımız, İstanbul-Ankara dışında, Eskişehir’den ayrılıp Ege’ye; Kırıkkale’den (Irmak istasyonundan) ayrılıp Karadeniz’e; Kayseri’den (Boğazköprü) ayrılarak da Akdeniz’e ulaşıyor. Boğazköprü- Adana hattı güncellemesine daha önce başlandı. Karadeniz’i Akdeniz’e bağlamak için şimdi Zonguldak-Irmak hattı elden geçirilecek. Geçtiğimiz hafta, Avrupa Yatırım Bankası Türkiye’ye 445 milyon avroluk bir kredi paketi açtı. Bunun 145 milyon avroluk kısmı Zonguldak-Karabük-Irmak demiryolunun sinyalizasyonuna harcanacak. AYB, bu krediyle, demiryolları için bize açtığı kredi toplamını 2 milyar avronun üzerine çıkarmış oluyor.
Sinyalizasyon tepeden tırnağa bir bilişim uygulaması. İçerisinde iletişim (artık fiber optik ve SDH), kontrol, elektro-mekanik var. AYB’den aldığımız para ödünç. Bunu geri ödeyeceğiz. Belki günümüzde bu para cebimizden çıkmış gibi olmayacak ama, o demiryollarını kullanacak kuşaklara o demiryolu ile birlikte bir de bu borç yükünü hediye ediyoruz. Gönül isterdi ki, bu paranın tamamı, yerli tedarikçilere ödensin, tüketerek büyümeye değil, üreterek büyümeye yarasın. Sâhi, yerli üretici var mı?