Bil-işim
Bilişim’in kelime kökeninde “bilgi” yatıyor. Ama hangi bilgi?. İngilizce’de “data / information / knowledge / wisdom” şeklinde bir sıralama var. Veri (data) işlenip bir anlam kazandığında bilgi (information) oluyor. Bilgi özümsendiğinde İngilizce’de “knowledge” oluyor, Türkçe’de herhalde özümsenmiyor ki bir şey olmuyor. “Knowledge” elde etmenin yeni yöntemlerini tanımlayabilmek İngilizce’de “wisdom” oluyor, bunun Türkçe’de karşılığı efsaneler yoluyla öğrendiğimiz, “bilgelik”. “Knowledge”; duvara tosladığımız yer.
“Knowledge based economy” de “akıl satılıyor”. Ama akıl, knowledge’in değil intelligence’in karşılığı. Fakat intelligence’in bir karşılığı da istihbarat/casusluk. Buralarda eksik halkalar var. Bunu yerli yerine oturtup tanımlamadan ilerlememiz ve “knowledge based economy”ye geçmemiz pek olası değil. Olsa olsa geç“miş gibi” yaparız.
Geçen hafta TSK üst yönetiminin yıllık olağan belirlenmesi (YAŞ) ile kalktık-oturduk. Tam da, polis olsun asker olsun, terörle mücadelede geleneksel yöntemlerin asimetrik kaldığını önceki yazımda sizlerle paylaşmışken. Gazetelerde, TSK’daki general sayısının Çin’dekinden fazla olduğu ifadesi ile önde gelen ordulardaki oranların karşılaştırmaları yer aldı.
Nasıl ki, sanayimizin “knowledge based economy” için yapılanması gerekiyor, terörle savaşacak birliklerin de o alanda etkin olacak bir yapılanmaya gitmesi gerek. Kanımca, yeni yöntem ağırlıklı olarak sağlam istihbarata ve bunun anlık paylaşılmasına dayanmalı. İstihbarat verisini, bilgiye, buradan eylem beklentisine ve karşı eylem taktiğine dönüştürmek de bir “knowledge based” iş. İşimiz, bilişim. Ama eksik halkalarımız var.
Ulusça eksiğimiz olan halkaları tamamlamak için TSK tarafında elimizdeki en büyük birikim, üst rütbelere gelmiş, terörle nasıl savaşılacağını sahada öğrenmiş olan komutanlar. Bilişimcilerin katılımı ile, daha küçük ama her ülkenin ordusundan daha etkin bir TSK’nın yapılanmasını oluşturabilirler. General sayısının çok olması, dert değil, sevindirici olmalı.