Yerli üretim
Dünya pazarlarında cep telefonu için oluşan kural, tasarladığınız bir modelden 4-5 milyon adet satmak. Geliştirmeye harcayacağınız parayı daha az sayıda telefona bölerseniz pahalı kalıyorsunuz. Gelenek, bir telefon modelinin 8-9 ay pazarda kalması, ardından yeni bir model çıkartılması.
Son günlerde yerli cep telefonu konusunda bir hareketlilik yaşanıyor. Tamamı yerli olsun diye “sıfırdan” bir telefon tasarlayıp üretecekseniz, tek modelden 8-9 ayda 4-5 milyon telefon satacak pazarınız elinizde olmalı. Yoksa, tasarlarsınız, üretirsiniz, ama bir sene sonra kimse o “önceki senenin” telefonunu almayacağı için ilk senede ne sattı iseniz onunla yetinirsiniz. Bu durumda, tasarım için harcadığınız parayı satışlardan geri kazanamazsınız ve bir sonraki modeli tasarlayacak parasal kaynağınız kalmaz.
Bu döngü, sayılar biraz farklı olmakla birlikte hep geçerli idi. On beş sene kadar önce Netaş’ta cep telefonu tasarlamaya soyunduğumuzda, tasarımı nasıl yapacağımız dahil, her konuyu çözmüş, ama pazarlamadaki bu süre-sayı kısıtı nedeniyle projeden vazgeçmiştik. Çünkü o pazar, elimizde değildi. Aynı dönemde ülkemizin çok saygın bir kuruluşu, bu kısıta aldırmadan tasarımını yapmış, tümüyle yerli ürünlerini pazara sunmuştu. Bu kısıtı öne sürerek kendilerini eleştirdiğimde, çok sevdiğim meslekdaşlarım ve eski iş arkadaşlarım bana kırılmışlardı. Sonuç, tasarıma harcanan paranın geri kazanılamaması ve bu defteri kapatmak oldu.
Günümüzde, ithal telefonlara çeşitli sınırlamalar getirilerek yerli pazarın önü açılmaya çalışılıyor. Bunu gönülden destekliyorum. Ama, o “4-5 milyon adedi 8-9 ayda satacak” pazarı bulamazsak, tümüyle yerli tasarım yaparak döngüyü ticari başarı ile kapatmamız olanak dışı. SinerjiTürk etkinlikleri, işte bu tür çıkışlara zemin hazırlamaya, o küresel pazarı yakalamak için yurtdışındaki Türkleri harekete geçirmeye çalışıyor. İç pazara kalacaksa, sanayimizin yapabileceği tek şey; montaj.
Bir yandan montaj ile ısınma turları atarken, diğer taraftan da küresel pazara açılmanın yollarına bakılmalı.