“Sokaktaki internet, en güçlü mücadele araçlarından biri haline gelme yolunda”
Bu toprakların ezgilerini, zengin müzik kültürünü yıllardır albüm ve konserlerine yansıtan Kardeş Türküler Grubu’nun üyelerine göre, internet ve sosyal ağların daha çok insanın söz sahibi olmasına; daha katılımcı bir ortam kurulmasına, bilgi akışının ve de iletişimin güçlenmesine katkıda bulunduğu çok açık. Mobil uygulamalarla en ufak bir haberi bile anında görebiliyoruz. Bu yüzden ‘sokak mı internet mi’ gibi bir ikilem yaratmadan, ‘sokaktaki internet’ demek daha doğru olur. Sokaktaki internet, en güçlü mücadele araçlarından biri haline gelme yolunda hızla ilerliyor.
Kardeş Türküler projesi, ilk kez 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde hazırlanan bir konser çalışması olarak gündeme gelmişti. Bu konserin repertuarı, Türk, Ermeni, Kürt ve Azeri Türklerinin şarkılarından oluşuyordu. Daha sonraki dönemlerde, değişik kültürlere ait şarkı ve danslara da yönelerek repertuar zenginleştirildi: Laz, Gürcü, Çerkez, Çingene, Makedon, Alevi şarkıları ve dansları icra edildi. Amaç ise şuydu: Anadolu, Trakya ve Mezopotamya’nın halk şarkılarını, kendi zengin kültürel bağlamlarını dikkate alarak, orijinal dilleriyle yorumlamaya çalışırken, çokkültürlü bir coğrafyada kardeşlik içinde bir arada yaşama umudunu dile getirmek.
1993’ten bu yana Kardeş Türküler Projesi çerçevesinde, Anadolu ve çevresinde yaşayan farklı dil ve inançlara sahip halkların şarkıları üzerine araştırmalar yapılıyor, geleneksel şarkılar ve geleneksel formlara dayanarak üretilen besteler, projenin düzenleme anlayışı çerçevesinde yorumlanıyor. Şimdiye kadar “Kardeş Türküler”, “Doğu”, “Vizontele”, “Vizontele Tuba” film müzikleri, “Hemâvâz”, “Bahar” albümlerini çıkaran grup, bu yıl da “Çocuk (H)aklı” albümünü dinleyicilerine sundu ve büyük ilgi topladı.
Her konseri adeta bir şenliğe dönüşen Kardeş Türküler, aynı zamanda birçok alandaki duyarlılığı ve muhalif fikirleriyle tanınıyor. Grubun üyelerinden İbrahim Odak ve Ayhan Akkaya ile grup adına bir söyleşi gerçekleştirdik, teknolojinin internete, müziğe ve toplumsal yaşama etkileri üstüne düşüncelerini aldık.
“Savaşları bile, adeta birer bilgisayar oyunuymuş gibi izliyoruz”
>>Sürekli yaşanan teknolojik gelişmeler, keşifler. Peki, sizce teknoloji her daim ilerlemeyi ve gelişimin itici gücü mü oluyor, yoksa her yeni teknoloji beraberinde yeni soruları da getiriyor mu?
İbrahim Odak: Artık dünya gerçekten küçüldü. Özellikle son yıllarda iletişim alanında yaşanan teknolojik gelişmelerin bilgi paylaşımını kolaylaştırması sonucu, artık her şey elimizin altında. Her geçen gün yeni bir şey bulunuyor ve çok kısa bir sürede hayatımıza giriveriyor. Sanki her şey yanı başımızdaymış gibi yaşıyoruz. Savaşları bile, adeta birer bilgisayar oyunuymuş gibi televizyondan naklen izleyebiliyoruz.
Ayhan Akkaya: Karşımıza çıkan yeni keşifler, yeni sorular ve de yeni cevapları da beraberinde getiriyor. Koyunları kopyalıyor, gıdaların genlerini değiştirebiliyoruz; ama akabinde bu hızlı değişimden kaynaklanan kanserle mücadelenin yollarını aramaya başlıyoruz. Teknolojik gelişmelerin hızı çoğu zaman başımızı döndürüyor. Kimi gelişmeler olumlu; ama kimisinin nereye evrileceğini hemen kestirmek kolay olmuyor.
Odak: Müzik üzerinden bilgi paylaşımını ele alalım. Bu alanda yaşananlar, başlıbaşına bir devrim aslında. Eskiden müzik alanında uğraş veren büyüklerimiz, beğendikleri bir müzisyene ulaşmak ya da onun bir şarkısını öğrenmek için radyonun, günün belli bir saatinde o şarkıyı çalmasını beklermiş. Düşünün, radyo o şarkıyı bir kez çalıp geçecek; ama siz o sırada sözleri, melodiyi, hatta belki de akorları öğrenmek durumundasınız! Yaşanan bu teknolojik gelişmeler, özellikle eğitim anlamında, büyük olanaklar sunuyor.
Bugün, kültür sanat alanında atılan her adımı, internet üzerinden takip etmek mümkün. Şarkılara, notalara, şarkı sözlerine, görsel kliplere, hayat hikayelerine, anılara, kısacası merak ettiğiniz hemen hemen her şeye birazcık uğraşarak bilgisayar ortamında ulaşmak mümkün. Bunu olumsuz olarak değerlendiremeyiz…
Akkaya: Bu, müziğin tüketilmesini olduğu kadar, üretilmesini de bir anlamda kolaylaştırıyor. Tabii, bu işin bu kadar kolaylaşması o kadar iyi bir şey mi, o da ayrıca tartışılmalı. Her şeye daha rahat ulaşabiliyorsunuz; ama her şeyin bu kadar kolay takip edilebilmesi, bir yandan da her şeyin sürekli kontrol altında tutulması anlamına da gelebilir; ya da bu kontrol ters de tepebilir; her şey serbestmiş gibi görünürken, belki de her şey çok daha merkezi bir şekilde şekillendiriliyor olabilir, vs… Yine de, en azından hareket alanının ve de kişisel inisiyatiflerin genişlemesi anlamında, bu işin ‘artı’ları, ‘eksi’lerinden çok daha fazla görünüyor.
“Teknoloji, müzikte bir soğukluk ya da doğal seslerle anlamlı olmayan bir uzaklık yaratsın istemiyoruz”
>>Kardeş Türküler, bir performans grubu esasında. Ama tabii ki kayıt süreci de var. Müziğe dair teknolojileri daha çok kayıt sürecinde kullandığınızı düşünerek soruyorum, teknoloji müziğinizin içine nasıl nüfuz ediyor?
Odak: Dediğiniz gibi müziğimiz akustik enstrüman temelli olduğundan müzik teknolojisini performanstan ziyade kayıt dönemlerinde kullanıyoruz. Zaten kayıt sistemleri artık bilgisayar tabanlı. Protools ile kayıtları alıyoruz, plug-in’ler vasıtasıyla yine bilgisayar tabanlı efektler kullanıyoruz. Stüdyoda, canlı performansa göre hareket alanınız daha geniş. En azından daha fazla deneme yapma şansına sahip oluyorsunuz. Biz de stüdyoda, bu şansı sonuna kadar kullanmak istiyoruz. Özellikle kanal kayıtları, farklı mikrofonlama teknikleri ya da kullanılan değişik efektlerle, akustik enstrümanların sesini deforme edip farklı tınılar elde etmek, çok ilgimizi çeken deneysel çalışmalar arasında. Burada tabii ki bu işin dozunu iyi ayarlamak lazım. Kullanılan teknoloji, müzikte bir soğukluk ya da doğal seslerle anlamlı olmayan bir uzaklık yaratmasın.
“Bir bendirin sesi, bilgisayar tabanlı efektle buluştuğunda”
Akkaya: Performans sırasında da, tabii ki müzik teknolojisini etkin bir şekilde devreye sokmak mümkün. Hatta akustik enstrümanların hâkim olduğu bir dünyada, bu etkileşim çok daha deneysel sonuçlar verebilir. Özellikle perküsyon dünyası, bu tür denemeler için çok uygun aslında. Örneğin bir bendir, bilgisayar tabanlı bir efektle buluştuğunda, çok farklı bir ses elde edebilirsiniz ve bu ses izleyicileri, imgesel anlamda bambaşka diyarlara götürebilir. Tabii, bu tür çalışmalar belli bir altyapı gerektiriyor. Önümüzdeki dönemlerde, biz de bu altyapılarımızı geliştirmeyi düşünüyoruz.
>>İnternetten sayısal müzik indirme konusu Kardeş Türküler’i etkiliyor mu veya grup olarak bu konuda geliştirdiğiniz bir tutum, yaklaşım var mı?
Akkaya: İnternet, müziğin yayılma koşullarını tamamen değiştirdi. Bundan, müziği profesyonel olarak yapanlar da, amatör olarak yapanlar da etkileniyor. Aslında, internet bizi farklı bir dünyaya itiyor ve bunu anlamamızı; buna göre bir perspektif oluşturmamızı bekliyor. Bunu görebilenler, buraya uyum sağlamaya çalışanlar, buradan farklı olanaklar yaratabilirler; ama hiçbir şeyi değiştirmeden devam etmek isterseniz, bu koşullarda başarılı olmanız çok zor. Örneğin, günümüzde albüm yapmanın anlamı değişti. Bunu görmek lazım. Bugün, MP3’ler bu kadar yaygınken bir albüm yapıp da, bu albüm üzerinden büyük maddi beklentilere girmek biraz çağdışı olur. Satış rakamlarının düşüklüğü ortada… Bu anlamda, konser ve canlı performansın ağırlığının artmasının bir tesadüf olmadığının görülmesi gerekir. Bugün birçok tanınmış isim, albümlerini internet üzerinden bedava yayınlayıp, maddi beklentilerini reklam gelirlerine kaydırabiliyorlar. Benzer bir şekilde, stüdyolar da eskisi gibi çalışmıyor. Artık birçok müzisyenin ‘home studio’su var. Bu tür ortamlarda, kayıtların önemli bir kısmı halledilebiliyor. En azından tasarım anlamında, buralarda büyük mesafeler katedilebiliyor.
Müzik yapımcılarının da eski ağırlığı kalmadı sanırım?
Akkaya: Evet öyle, müzik yapımcılarının eski ağırlığı kalmadı; bu da piyasa üzerindeki etkilerinin ve de kontrollerinin azalmasına yol açtı. Son birkaç yıl içinde, değişime ayak uyduramayan birçok Unkapanı yapımcısı iflas etti. Şu an devam edenler de büyük ölçüde edisyon hakları ve de sayısal yayınlar üzerinden ayakta durmaya çalışıyorlar. Aynı değişim, meslek birlikleri için de geçerli. Plak şirketleri ve meslek birlikleri, artık tanıtım, basım ve dağıtım işlerini büyük ölçüde internet ortamına ve sosyal ağlar tabanlı girişimlere devretmek zorunda.
Bu bir fırsat mı sizce?
Eski çalışma anlayışlarının ve de işbölümü hiyerar-şilerinin değişmek zorunda kalması çeşitli riskler içeriyor; ama aynı zamanda yeniden yapılanma için önemli bir fırsat olarak da görülmeli.
“İktidar internetin muhalif gücünün farkında, buraya da denetim ve kontrol getirmek istiyor”
Türkiye’nin gündem başlıkları arasında internete filtreli paketler üzerinden erişim ve sansür de bulunuyor? Bu konuda grup olarak sizin düşünceleriniz ve tutumunuz nedir?
Akkaya: İnternet önemli bir örgütlenme alanı. Ortadoğu’da insanların internet ve sosyal paylaşım ağları sayesinde, nasıl kolayca bir araya gelip rejim karşıtı güçlü bir duruş sergilediklerini yakın zamanda gördük. Bugün, hemen her konu hakkında internette katılımcı bir forum bulmak mümkün ve bu forumlar zamanımızın tartışma ve dayanışma platformları haline geldi. İnternetin, artık egemen medyaya güçlü bir alternatif oluşturma fırsatı sunduğunu ve bunu çoğu zaman hayata geçirdiğini rahatça söyleyebiliriz. Filtreli paketlerin günlük hayatta karşılaştığımız sınırlama ve sansürlerden hiçbir farkı yok. İktidar internetin muhalif gücünün farkında olduğu için, buraya da denetim ve kontrol getirmek istiyor. Bu sansür girişimini tabii ki demokratik bulmuyor, onaylamıyor ve de uygulanabileceğine pek ihtimal vermiyoruz.
Dünyada özellikle Facebook ve Twitter, gençlerin ve muhalif grupların örgütlenmesi açısından sıkça kullanılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, sizce devrim sokakta mı internette mi olur, ya da ikisi de birbirini tamamlayan şeyler midir?
Odak: Devrim sokakta olur; ama sadece sokak mücadelesine dayandırılamaz. Sosyal ağların süreçte daha çok insanın söz sahibi olmasına; daha katılımcı bir ortam kurulmasına; bilgi akışının ve de iletişimin güçlenmesine katkıda bulunacağı çok açık. Tweeter ve facebook için bilgisayar başına oturmaya da gerek yok; mobil uygulamalarla en ufak bir haberi bile anında görebiliyoruz. Yani ‘sokak mı internet mi’ gibi bir ikilem yaratmadan, ‘sokaktaki internet’ demek daha doğru olur. Sokaktaki internet, en güçlü mücadele araçlarından biri haline gelme yolunda hızla ilerliyor diyebiliriz…
Örneğin, internet sayesinde, eskiden hayal bile edilemeyecek geniş kesimlere ulaşma şansı var artık elimizde. Bu bir fırsat değil midir?
“Son albümle birlikte sosyal ağlara ağırlık vermeye başladık”
Şık tasarıma sahip bir web siteniz var. Web sitenizle, myspace sayfanızla ve sosyal medyadaki varlığınızla ilgili bilgi verir misiniz, bu ortamlara sürekli girme şansınız oluyor mu? İnternetle ilgili projeleriniz var mı?
Odak: Özellikle son albümümüz olan ‘Çocuk (H)aklı’nın tanıtım sürecinin başlamasıyla birlikte sosyal ağlara ağırlık vermeye başladık. Bu sayfaları sık sık takip ediyoruz. Facebook üzerinden bizi takip edenlerin sayısı her geçen gün ciddi oranlarda artıyor. Bu ortamlarda, konserler hakkında sorular soranlar, tebrik edenler, eleştirenler oluyor. İnsanların mesajlarına cevap alabilmeleri hoşlarına gidiyordur. Bizim de hiç tanımadığımız, belki de hiç yüz yüze gelemeyeceğimiz dinleyicilerin görüşlerini almak çok hoşumuza gidiyor. İnternet üzerinden de olsa sıcak bir ilişki kurulabiliyor. Gelen görüşleri, bizler de değerlendirmeye çalışıyoruz. Çalışmalarımızı, bazen beklemeden bu ağlar üzerinden de paylaşabiliyoruz. Tabii ki, internet sitemizin çok daha etkileşimli bir hale gelebilmesi lazım. Bu konudaki çabalarımız sürüyor.
“Çıktığımız turnelerde, yanımızda mutlaka
profesyonel bir kayıt cihazı oluyor”
Anadolu’da farklı ezgilerin peşindesiniz. Sayısal cihazlar örneğin kayıt cihazları sürekli yanınızda oluyor mu, diyelim Anadolu’da peşinde koştuğunuz bir ezgi var, bunu hemen kaydediyor musunuz?
Odak: Çıktığımız turnelerde, yanımızda profesyonel bir kayıt cihazı ve kameranın olmasına özen gösteriyor ve her fırsatta kayıtlar alıyoruz. Çoğumuzun bir iPod’u ya da MP3 çaları da var; ama artık telefonlar çok işlevli bir hale geldiğinden gerektiğinde telefonlar da devreye girebiliyor. Kaydettiğimiz ses ya da görüntüleri kesip biçmek, düzenlemek de artık epey kolaylaştı. Herhangi bir bilgisayarda çeşitli yazılımlarla kullanıma kayıtları hazır hale getirebiliyoruz. Derleme işi artık bilgisayar işi oldu.
“Teknolojiyi silah sektöründen çıkartmak iyi olurdu”
Bir teknoloji icat etme şansınız olsaydı, nasıl bir teknoloji icat etmek isterdiniz? Bir de şu şekilde soralım, bir teknolojiyi ortadan kaldırma şansınız olsa, hangisini kaldırmak isterdiniz?
Akkaya: Silah teknolojisini kaldırmak, yani teknolojiyi silah sektöründen çıkartmak iyi olurdu. Savaşmak isteyen yine can yakacak bir alet bulur belki; ama bu şekilde en azından taraflar arasında bir denge olurdu ve dolayısıyla barış da çabuk gelirdi…
Odak: İcat olarak da beyine bir yonga yerleştirmek hiç fena olmaz aslında.