Krizler, felaketler, toplumsal olaylar BT sektörlerini de vurdu
2011 yılını toplumsal ve siyasal olaylarıyla hatırlayacağız. 2011 yılının sonuna geldiğimizde bu yılı büyük ölçüde krizleriyle, felaketleriyle, toplumsal ve siyasal olaylarıyla, ayaklanmaları, küçük çaplı devrimleriyle hatırlayacağız. Ve “of be, ne yıldı” diyeceğiz kesinlikle içimizden. Krizler, bunalımlar, belirsizlikler yaşanırken tüm bunlar bilişim ve teknoloji sektörlerini de teğet geçmedi tabii ki. Toplumsal, siyasi veya ekonomik açıdan kriz yaşayan ülkelerde yatırımlar yavaşladı veya durma noktasına geldi. Tüketici davranışları değişirken, kamu ve özel sektörler maliyetleri azaltan teknolojilerine olan ilgilerini üst düzeye çıkardı. Yerel şirketler iç pazarlardaki daralmayı görüp dış pazarlara daha çok odaklanırken, dış yatırımcılar bu ülkelere yatırım yaparken bir yerine iki kere düşünmeye başladılar. Her şeye rağmen, telekom, mobil teknolojiler ve internetteki büyüme ve potansiyeller, geleceğe umutlu bakılmasına yol açıyor.
>>Felaketin etkileri hala sürüyor
Japonya’da büyük bir felaket yaşandı, Deprem ve sonrası oluşan tsunami ile can ve mal kaybı üst boyutta yaşandı ne yazık ki. Ve bu felaket Japon ekonomisini ve şirketlerini de doğal olarak etkiledi. Ülkede ekonomi üzerinde ve de şirketler üzerinde felaketin etkileri halen devam ediyor.
Mart ayında meydana gelen deprem ve tsunaminin ağır hasara uğrattığı üretim tesisleri ve stoklar yeni dönem rakamlarına zarar olarak yansıyor. Japonya’nın önde gelen tüketici elektroniği üreticileri, Mart ayındaki deprem felaketinin ardından, Nisan-Haziran dönemi gelirlerinde kötü sonuçlar açıklamıştı. Analizciler ve uzmanlar, ülkedeki şirketlerin bundan sonraki önceliğinin ise kırılgan bir küresel ekonomi yapısında, ekonomik düzelmeyi sağlamaya çalışmak ve hedeflerine ulaşmak olarak belirleneceği görüşünde.
Mart 2012’ye kadar her şey yatayda kalacak
Sektör şirketlerinin önemli bir bölümünün tahmini, Mart 2012’ye kadarki yıllık dönemde gelirin yatayda kalması veya bir önceki yıla göre küçük bir düşüş sergilemesi yönünde. Bu da, deprem sonrasında ortaya çıkan üretim sıkıntılarının aşılmasının ardından bir toparlanma olacağı yönünde beklentileri güçlendiriyor. Ama yılın bütününe yönelik bir başka endişe daha var: Dolar ve avro karşısında Japon Yeni’nin yükselmesi. Ama konu burada sadece Japonya değil. ABD ve Avrupa’daki tüketiciler de harcamama çabasında ve ülke ekonomilerindeki büyüme de yatayda kalacak gibi görünüyor. Japonya’da teknoloji şirketlerinin hisse senetleri de, depremin etkisiyle önemli düşüş sergilemişti. Deprem dışı olumsuzluklar yaşayanlar da var tabii. Mesela büyük bir haklama operasyonunun hedefi olan ve üstüne üstlük bir de televizyon bölümünde önemli zararlarla karşılaşan Sony.
Kar açıklamaları beklenmiyor
2012 Mart ayına kadar şirketlerin kâr açıklaması beklenmiyor. Diğer yandan Japon ekonomisi, değerlendirilen birinci çeyrek boyunca depremden kaynaklanan ağır şartlar altında olsa da otomobil satışlarındaki artışın ve enerji verimliliği sunan tüketici ürünlerine dair artan talebin de etkisi ile düzelme sürecine girmiş bulunuyor. Panasonic de felaketten etkilenenlerden. 31 Mart 2012 tarihinde sona erecek mevcut mali yılın 30 Haziran 2011’de sona eren ilk çeyreği için konsolide finansal sonuçlarını açıkladı. İlk çeyrekteki konsolide grup satışları 11 Mart’ta yaşanan depremin etkisiyle yüzde 11 oranında azalarak 1.929,5 milyar yene (42 milyon 488 bin Türk Lirası) geriledi. 31 Mart 2011 itibarıyla sona eren 2011 mali yılının ilk çeyreğinde ise bu rakam 2.161,1 milyar yen (47 milyon 588 bin) olarak gerçekleşmişti. Konsolide grup toplamı çerçevesinde yurtiçi satışlar bir yıl öncesinin 1.054,4 milyar yenlik tutarına kıyasla yüzde 8 oranında bir düşüş gerçekleştirerek 967,6 milyar yen olarak gerçekleşti. Panasonic şirketinin net zararı 30,4 milyar yen olarak gerçekleşti. Geçen yılda ise 43,7 milyar yen kâr elde edilmişti. Dijital AVC Network’leri tarafında bir yıl önce 831,7 milyar yen değerinde gerçekleşen satışlar yüzde 21 oranında azalarak 660,6 milyar yene geriledi. Blu-ray Disc kaydedicilerin olumlu satış rakamlarına rağmen bu sonucun ana sebebi düz panel televizyon, otomotiv elektroniği ve cep telefonu satışlarında yaşanan azalmaydı. Başta müstakil evler olmak üzere konut inşaat satışlarının artması ile birlike genel satışlar arttı.
Sanyo tarafında ise bir yıl önce 413 milyar yen değerinde gerçekleşen satışlar yüzde 22 oranında gerileyerek 324 milyar yen oldu. Soğuk zincir ekipmanları, ticari klimalar ve güneş pili sistemlerinin satışı istikrarını koruduysa da cihazların, sayısal fotoğraf makinelerinin ve araç içi ekipmanlarının satışı durgunlaştı. 2011 mali yılında yarı iletken işinin devredilmesi genel satışların da azalmasına yol açtı. Bu da segment zararının 14 milyar yen olarak gerçekleşmesi ile sonuçlandı.
>>İç pazarda olanaklar tükenince şirketler dış pazarlara yöneldi
Son birkaç yıldır Avrupa ekonomisinde ismi en çok geçen ülke belki de Yunanistan. AB içinde en küçük ekonomilerden birisi olmasına rağmen yaşanan ekonomik kriz, bu krizin boyutları, krizin topluma ve sokaklara yansımaları, tabii Avrupa’ya ve avroya da etkileri bu ülkeyi gündemin birinci sırasına oturttu. Yunanistan’da ekonomik kemer sıkma politikaları yasalaştıktan sonra çok büyük toplumsal olaylar meydana geldi ve bunlar halen ara sıra sürmekte. Yunanistan’daki ekonomik sorunlar, Avrupa’nın geri kalanına yayılabileceği ve yeni bir mali krize yol açabileceği kaygısını sürekli diğer Avrupa ülkelerine hissettiriyor. Ülke dibe vurmaya teğet geçerken, can çekişiyor demek abartı olmayacak. Kısa vadeli rahatlamalar yaşansa da uzun vadede belirsiz hava hala hâkim.
Yaşanan krizin, belirsizliklerin ekonomiye etkisinin yanında toplumda da görülen alım gücü azalması hem harcanan paraları azalttı, hem de kamuda olsun özelde olsun yatırımların ağır aksak devam etmesine yol açtı. Ülkenin bilişim sektörü de bundan nasibini alırken, iç pazardan yavaş yavaş umudunu kesen Yunan bilişim şirketlerinin çareyi yurtdışı pazarlarda faaliyetlerini ve odaklarını artırmakta bulduklarını görüyoruz. Bu pazarlardan biri de Türkiye. Yine diğer çevre ülkelerine olan ilgi de artıyor.
Yunan bilişim sektörüne esasında Balkan bölgesinin en dinamik BT pazarı demek mümkün. Birçok Yunan bilişim şirketi bölgede önemli projeler gerçekleştiriyorlar. Sektörün ana gücü ise telekom sektöründen geliyor. Sektörün en yakın çalıştığı ülkeler ise geçmişten bugüne Almanya ve İngiltere olmuş. Fakat büyük bölümü 50-100 çalışanlı KOBİ düzeyinde şirketler olunca bu şirketler süregelen krizden de olumsuz etkilendiler. Krize rağmen 2010’da pazarda yatırımlar ve yeni teknolojilere ilgi sürdü. Bulut servis modelleri, mobil cihaz ve uygulamalar, yüksek hızda ağ teknolojileri ve altyapıları ilgi gören alanlar oldu. Sektör bunlar üstünden de kendini yeniden tanımlama sürecine girdi.
Maliyetleri azaltacak teknolojilere ilgi artıyor
Ülkenin önde gelen operatörlerinden Telecom OTE 2010’da gelirlerinde yüzde 8’lik bir düşme açıklamıştı. Kârda düşüş ise yüzde 20’lere vardı. Yunan ekonomisinde yıl sonunda küçülme açıklanması bekleniyor. 2010’u zor geçiren sektör, 2011’i de benzer sıkıntılarla geçirdiler. Fakat yaşanan süreç, değişen tüketici davranışları, operatörleri daha katma değerli servislere, tüketiciyi memnun edecek tarifelere yönelttiler. Ama tabii özellikle birçok giderin kısılması da bazı yatırımların ertelenmesine ve bazı fırsatların elden kaçmasına sebep olabiliyor.
Ülkede hem kamu hem de özel sektör maliyetleri azaltacak bilişim ve iletişim çözümlerine yöneliyor. Özellikle müşterilerin ihtiyaçlarını daha iyi anlama eğilimi öne çıkarken, uygun hizmetler-ürünler geliştirmek için şirketler bilişim çözümlerinden faydalanıyor. Yunanistan’da mobil pazar 2009’da yüzde 10’luk bir büyüme yaşadı. 2014’e kadar 24,5 milyona yakın mobil abone rakamına ulaşılacağı öngörülüyor. Mobil pazarın ise yüzde 3-4’lük büyüme ortalamasını 2014’e kadar tutturacağı edilen tahminlerden biri. Bu da 2009’daki yüzde 185’lik penetrasyonun 2014’te yüzde 212’lik bir rakama ulaşması demek. Genişbant pazarı 2009’da yüzde 19’luk bir büyümenin altına imzasını attı. 2014 sonuna kadar genişbant penetrasyonun yüzde 33-35’lik bir orana erişeceği tahmin ediliyor.
>>Pazar iki yıldır küçülüyor, gelecek yıl da küçülme bekleniyor
Yunanistan ve İrlanda’ın ardından Portekiz de yardım için Avrupa Birliği’ne başvuranlar arasına girmişti. Portekiz hükümeti de ağır kemer sıkma önlemlerine başvurdu. Ayrıca resmi yardım çağrısında bulundu. Ülkenin borçlanma maliyetleri giderek yükseldi. Kriz sosyalist hükümetin de sonunu getirdi. Sosyal Demokrat Parti seçimden galip çıktı ve iktidara oturdu. Portekiz’deki ekonomik krizde yüzde 12’lik oranla son otuz yılın en büyük işsizlik rakamlarına ulaşıldı. Ülke ekonomisinde ise bu yıl yüzde ikilik küçülme bekleniyor. Bütçe açığını kapatmak için uygulanacak önlemler kapsamında vergiler artırılırken özelleştirmeye hız veriliyor.
Portekiz’in bilişim pazarı da geçtiğimiz yıl ve bu yıl hem ülkede hem de Avrupa çapında yaşanan krizden etkilendi. Bilişim pazarının büyüklüğü 2010’da 3.2 milyar avro olarak gerçekleşti. Bu rakam ise 2009 sonu gerçekleşen yüzde 2,7 azdı. Yani pazarın hacmi küçüldü. Bu düşüş eğiliminin 2012’de de süreceği tahmin ediliyor. 2011’de de yüzde 1’lik bir küçülme bekleniyor. Bilişim sektörünün Portekiz ekonomisinde yeri çok büyük değil. Portekiz bilişim pazarı, toplam ekonomi içinde yüzde 2’lik bir bölümü kapsıyor. Bu oran, Avrupa ortalamasının biraz altında. Ama ekonomideki genel daralma ve özellikle mobil ve iletişim teknolojileri tarafındaki sağlıklı büyüme ile birlikte bu oranın Avrupa ortalamasına 2012 yılında ulaşacağı düşünülüyor.
>>Ekonomik buhran yeni anayasa talebini getirdi, anayasa internet üzerinde oluşturuldu
İzlanda küçük bir ülke belki. Ama bazen dünyanın gündeminde ön sıralara da oturuveriyorlar. Örneğin en son, dünyanın ilk çevrimiçi anayasa taslağının İzlandalılar tarafından hazırlandığı haberi düştü ajanslara. 25 kişilik Anayasa Komisyonunun önderliğinde, binlerce İzlandalının yorumlarıyla şekillenen taslak, İzlanda Parlamentosu’na sunuldu.
İzlanda’nın nüfusu 400 bin civarında. Dünyanın en çok İnternet kullanan nüfusuna sahip ülkeler arasında ilk sıralarda bulunuyor. Kullanıcı oranı yüzde 80’den fazla. Böyle olunca 1944’ten kalan anayasalarını internetten neredeyse hep beraber değiştirebilme şansına sahip olmaları şaşırtıcı değil. Ülkede halen yürürlükte olan Anayasa, 1944 yılında, Danimarka Anayasası temel alınarak yapılmış ve bugüne kadar hiç değişmemiş. Komisyon Facebook, Twitter, YouTube ve diğer sosyal paylaşım siteleri üzerinden yeni anayasayı halkın yorumuna açtı ve maddeler eleştirilere göre yeniden şekillendi. Nisan ayından beri her hafta düzenlenen komisyon toplantıları, Facebook üzerinden canlı yayınlandı. Sosyal paylaşım alanlarında en çok yorum alan maddelerin, ekonomik yapı ve iletişim özgürlüğüyle ilgili olduğu açıklandı.
İzlanda halkının yeni anayasa talebi, 2008 yılında geçirdikleri ekonomik buhranla birlikte güçlenmiş, var olan metnin günün şartlarına uygun olmadığı, siyasi çevrelerde de kabul görmüş. Bu buhran, öyle bir buhran ki, “sahibinden satılık ülke” İzlanda’nın açık arttırma sitesi eBay’da satışa çıkarıldığı haberlerini bile gazetelerde okur olmuştuk.
Mobil tarafta umut var
Yaşadığı kriz, İzlanda’da özellikle telekom sektörünü etkiledi. Küçük bir ekonomiye sahip olmasına rağmen penetrasyon yüksekliğiyle birlikte her daim büyüme potansiyeli olan İzlanda telekom pazarında krizin etkileri halen devam ediyor. 2009’da büyümenin durduğu, yatırımların yarı yarıya kesildiği İzlanda’da bu durum 2010’da devam etti, bu yıl hız kesti. Telekom ve iletişim pazarında bunun bir süre daha devam edeceği öngörülüyor. Hükümetin beş yıllık tahminlerinde 2011’de ekonominin yüzde 2,5, 2012’de ise yüzde 3 büyüyeceği tahmin ediliyor. Şirketler tarafında ülkenin önde gelen şirketlerinden Síminn’in gelirlerinde 2010’da yüzde 15’lik azalma yaşanmıştı. Diğer operatörler de benzer sıkıntılara göğüs gerdiler. Genişbant penetrasyonun dünyada ilk sıralarda olduğu İzlanda’da fiber ağlar konusunda yatırımlar sürüyor, 2012’de bunlar devam edecek. 2011’de mobil veri kullanımı büyüklüğündeki yüzde 125’lik artış da gelecek için umut verici.
>>Bir dönem Kelt Kaplanı diye adlandırılıyordu
İrlanda. Bir zamanların örnek ülkesi İrlanda. Kelt kaplanı diye tanımlanan İrlanda. İrlanda şimdilerde ise içine girdiği borç krizi yüzünden uluslararası kuruluşların desteğini bekler konumda. İrlanda, uzun süredir ekonomik krizden belini doğrultamıyor. Uzun süre kredi yardımına direnen ve krizden kendi olanakları ile çıkmaya çalışan İrlanda, Avrupa’nın genelini tehdit eden ekonomik yapısı yüzünden yardımı kabul etmek zorunda kaldı bir süre sonra. Yine de işler öyle felaket durumda değil. Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Merkez Bankası (AMB), 2011’in ilk çeyreğinde İrlanda’nın ekonomik krizin üstesinden gelme yolunda olumlu gelişme kaydettiği hakkında görüş bildirmişlerdi. Ama işsizlik başta olmak üzere bazı sorunların sürdüğüne de işaret ediliyor.
İrlanda ekonomisinin daha önce tahmin edilenden daha düşük bir oranla da olsa, bu yıl sonunda büyümeye geçeceği düşünülüyor. İrlanda, 2014 yılında bütçe açığının GSYH’ya oranını yüzde 3’e indirme hedefine bağlı olmaya devam ediyor. 2010 sonu itibariyle İrlanda’da işsizlik oranı ise yüzde 13,6 düzeyinde bulunuyor. Birkaç yıl öncesine kadar Kelt Kaplanı olarak tanıtılan ve tüm dünyanın gıptayla izlediği bir ekonomiye sahipti İrlanda. Özellikle yazılım sektöründeki başarısı tüm dünya tarafından ilgiyle izleniyordu.
Büyümesini bilişimle sağlamıştı
Yunanistan’da yaşananlar kadar büyük kitle hareketlerine sahne olmadı İrlanda. Ama son yıllarda artan adaletsizlik, işsizlik ve intihar vakaları görüldü. İrlanda, 1990’lı yıllarda özellikle ABD şirketlerinin bilişim sektörü yatırımlarıyla dikkat çekmiş, ABD şirketlerinin Avrupa pazarına yönelik bilişim ürünlerinin üretim üssü olarak kullanılmıştı. Ayrıca yerel yazılım sektörü de gelişmişti. Ülke, bilişim sektörünün kaydettiği genişleme ve AB yardımlarıyla Avrupa ekonomisinin yıldızı haline gelmişti. Ve kısa sürede bir model ülke haline geldi. Ancak diğer kaplan örneklerinde gördüğümüzü, Kelt Kaplanı örneğinde de gördük. İrlanda da bağımlı bir ekonominin gelişme sınırlarını ortaya koyan bir örnek oldu. 2000’in başında ABD’deki krizin ardından bilişim sektörü darbe alan İrlanda, finans ve konut sektörleri odaklı bir gelişim yoluna girdi. 2007-2008 yıllarında banka skandalları ve iflaslara tanıklık eden İrlanda’da, İstatistik Kurumu Eylül 2008’de yaptığı açıklamada ülkenin resmen resesyona girdiğini duyurmuştu. Banka iflasları ve yüksek borçluluk sonucu Avrupa’nın diğer orta ve alt kuşak ülkeleri gibi büyük bir finansman sıkıntısı yaşayan İrlanda geçtiğimiz Kasım ayında IMF ve AB’den 115 milyar dolar borç aldı. Krize yönelik alınan önlemlerden en çarpıcı olanı ise devletin sağlık harcamalarında yapılan kesintiler oldu.
>>Olaylar ve gösteriler dış yatırımcıları etkiledi
Suriye, Libya, Tunus, Mısır. Protestolar. Şiddet olayları. Ölen insanlar, katliamlar. İstifalar, değişen hükümetler, devrilen liderler, diktatörler. Ekonomilerin etkilenmesi, şehirlerin yakılıp yıkılması, altyapıların çökmesi. Yasaklar, sansürler, internet üzerinde devlet kontrolü. Arap coğrafyası, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’nde kazan fokur fokur kaynadı. Bu kaynayan kazan tabii ki bu ülkelere yatırım yapan uluslararası sermayeyi, küresel şirketler ve de teknoloji şirketlerini de etkiledi. Bu coğrafyada ülkelerde halen belirsizliklerin devam ettiğini görüyoruz. Devrilen liderler, değişen hükümetler sonrası veya değişmeye direnen rejimlerin varlığında ekonomik yapının, yapılacak yatırımların, uygulanacak stratejilerin neler olacağına dair kesin bilgiler yok. Bu yüzden de son dönemde dış yatırımcıların bu ülkelerde izleyici konumda kalıp bazı şeylerin daha düze çıkmasını, daha net görünmesini beklediği görülüyor.
Yeni dönemi küresel kapitalizm de merakla bekliyor
Yeni dönemde, olası yeni rejimlerde veya yeni yapılanmalarda, hiç kuşkusuz ekonomik anlamda da değişimler dönüşümler yaşanacak. Zarar gören altyapılar yenilenecek veya baştan inşa edilecek. Bazı yatırım kararları alınacak. Ve tabii ki de bunu merakla bekleyen, sürekli izleyen küresel şirketler hamleler yapacaklar. Bölgeyle ilgili gelecek öngörüleri ve yapılan yorumlar bunlar. Temkinli bekleyiş hem bu ülkelerin yerelinde hem de küresel kapitalizmin gözünde devam ediyor. Tüm yasaklamalara veya engelleme çabalarına rağmen, artık bu ülkelerde halk iletişim, mobilite ve internet kullanımı anlamında dönülmez bir yola girdi. Ülkelerin hepsinde BT’de büyümenin itici gücünün telekom ve mobil alan olacağı öngörülüyor. Önümüzdeki birkaç yıllık süre zarfında mobil ve internet penetrasyonunun artacağı düşünülüyor. 3G ve mobil servislerin, uygulamaların rolü artacak. Diğer yandan Suriye ve Mısır gibi ülkelerde geçmişte eğitime ve insan gücüne yatırımın meyvelerini vereceğini de göz önüne almak gerektiği belirtiliyor.