Kaspersky Lab, yeni çözümünü tanıttı
Dünya genelinde güvenlik çözümleri sunan Moskova merkezli Kaspersky Lab, Kaspersky Endpoint Security 8 çözümünü Türkiye’de sundu ve “Siber Tehditler ve Kurumsal BT Güvenliği: Türkiye ve Dünyadaki Eğilimler” araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Kaspersky Lab Türkiye Pazarlama Müdürü Pınar Uylum Terzioğlu, Kaspersky Lab’in yeni bir kurumsal ürününü pazara sunmadan önce ilk defa böylesine kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdiğini belirtti. Terzioğlu, “Araştırma sonuçları yeni Kaspersky Endpoint Security 8 ürünümüzle birlikte sunduğumuz teknoloji ve özelliklerin BT yöneticilerinin en çok karşılaştıkları güvenlik problemlerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olacağını gösteriyor. Kaspersky Endpoint Security 8’in yeni sürümüne yönelik geliştirdiğimiz tüm çözümler, gerek mevcut gerekse gelecekte ortaya çıkabilecek siber tehditlere karşı ‘proaktif bir koruma’ sunmamıza olanak sağladı. Ürünün Türkçe sürümü ise Aralık ayında hazır olacak” dedi. Kaspersky Security Center tarafından yönetilen Kaspersky Endpoint Security 8, uygulama başlatma kontrolü, web kontrolü, cihaz kontrolü, bulut tabanlı Kaspersky Security Network gibi çok sayıda yeni özelliği ve kötü niyetli yazılım uzmanlığını bir arada sunuyor, yeni tehditlerden şirketleri koruyor ve BT verimliliklerini artırıyor.
Kötü niyetli programlarla karşı karşıya kalan Türk şirketlerin oranı yüzde 72
Toplantıda paylaşılan Kaspersky Lab Kurumsal BT Güvenlik Araştırması sonuçlarına göre her on şirketten dokuzu geçtiğimiz yıl en az bir kez siber tehdit ile karşı karşıya kalıyor. Bu oran dünya genelinde yüzde 91’e ulaşırken, Türkiye’de ise yüzde 95 olarak dikkat çekiyor. Araştırma sonuçları ayrıca, dünya genelindeki şirketlerin üçte birinin şirket faaliyetleri için hayati önem taşıyan veriler de dahil olmak üzere çeşitli veri kayıpları ile karşı karşıya kaldıklarını ortaya çıkarıyor. Türkiye’deki şirketlerin ise yaklaşık yarısı (yüzde 49’u) veri kaybına uğruyor. Araştırma sorularını cevaplayan şirketlerin yaklaşık yarısı (dünyada yüzde 48, Türkiye’de yüzde 59) siber tehditlerin artış göstermekte olduğunu düşünüyor. Şirketler genellikle virüs, solucan ve kötü amaçlı yazılım ile spam e-posta, sanal dolandırıcılık ve hacker saldırılarına maruz kalıyor. Virüs, solucan, casus yazılım ve diğer kötü niyetli programlarla karşı karşıya kalan Türk şirketlerin oranı yüzde 72, dünyada ise yüzde 61.
Türk şirketlerinin yüzde 78’i sosyal ağ sitelerine ve uygulamalarına erişimi engelliyor veya sınırlandırıyor
BT güvenlik uygulamaları genellikle antivirüs yazılımları ve güvenlik duvarları, mevcut yazılımlardaki saldırıya açık noktaları kapatma da dahil olmak üzere çeşitli güncellemeler yapılması ve verilerin yedeklenmesi olarak ortaya çıkıyor. Araştırmaya katılanların yarısından fazlası (Türkiye’de yüzde 46’sı, dünyada yüzde 59’u) kurumsal ağlarının yeterli bir şekilde korunduğunu düşünüyor. Bununla birlikte, araştırma sonuçlarına göre Türkiye’deki şirketlerin yalnızca yüzde 33’ü (dünyadaki şirketlerin ise yüzde 36’sı) belirtilen standart güvenlik yöntemlerinin tamamını uyguluyor. Dünyadaki şirketlerin yüzde 3’ü ise kendilerini siber tehditlerden koruyacak herhangi bir önlem almış durumda değil.Kurumsal BT güvenlik yapısını geliştirmek isteyen şirketler genellikle işletmelerinin etkinliğine de zarar verebilecek geniş kapsamlı önlemler uygulamaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’deki şirketlerin yüzde 78’i (dünyadaki şirketlerinin yüzde72’si) çalışanlarının sosyal ağ sitelerine ve uygulamalarına erişimlerini engelliyor veya sınırlandırıyor.Araştırma sonucunda ortaya çıkan ciddi sorunlardan biri de BT güvenliği alanına yapılan yatırımların yetersiz oluşu. Dünyadaki diğer şirketlerle karşılaştırıldığında Türkiye’de durumun biraz daha vahim olduğu ortaya çıkıyor. Türk şirketlerinin yüzde 47’si BT güvenlik yatırımlarının yeterli olduğunu düşünürken bu oran dünyada yüzde 55. Araştırma sorularını cevaplayan katılımcılara göre mali kaynakların yetersizliği sorunun yalnızca parçalarından biri: Türkiye’deki katılımcıların yüzde 66’sı (dünyadaki katılımcıların yüzde70’i) personel, uzman ve sistem kaynaklarının yetersizliğinden şikâyet ediyor.