Telekom endüstrisinde bizi neler bekliyor?
Her yıl Şubat ayında, Dünya GSM Birliği (GSM Association) tarafından Barselona’da düzenlenen ve GSM dünyasının en büyük etkinliği olan ‘Mobil Dünya Kongresi’ yaklaşırken telekom endüstrisinde eğilimler ne yönde, gelecek bize neyi vaat ediyor ve biz ne kadar hazırız sorularını kendimize sormamızda yarar var.
Gelin isterseniz, önce küresel büyük eğilimleri ele alalım. Bunları gruplandırdığımızda belli başlı on-oniki eğilimin öne çıktığını görüyoruz. Yakınsama, bulut bilgiişlem ve servisleri, akıllı cihazlar, mobil internet, içerik ve içerik yönetimi, Google’ın bilgi teknolojileri dünyasından iletişim dünyasına geçişi, video servisleri, şebeke kapasitelerinin genişleme ve maliyet sorunları, yeni ve duyulmamış servisler, uygulamalar ve bunlar için yeni pazarlama yöntemleri, Femtocell gibi küçük ve taşınabilir erişim cihazlarının etkisi, küreselleşme ve bütünleşme eğilimlerinin öne çıktığı konusunda hemen herkes hemfikir. Söz konusu eğilimlerin bazılarını ele almaya çalışalım.
Yakınsamadan söz ediyorsak; yalnızca şebekelerin yakınsamasından değil, erişim, servisler, cihazlar, tarifeler ve uygulamaların da yakınsamasından söz ettiğimiz anlaşılmalıdır. IP’ye dayalı teknolojilerin yaygınlaşması ve bu sayede IP-Telefon, IP üzerinden ses (VoIP), IP üzerinden video gibi kimi uygulamaların dikkate değer başarılar elde etmesi yakınsamanın olumlu yanını yansıtırken, bu konudaki düzenlemelerin henüz tamamlanmamış olması daha kat edilecek yolun olduğuna işaret ediyor. Bir yandan mobil ve kablosuz cihazlarla bizler evlerimizden ve ofislerimizden sorunsuzca uzaklaşıp, işlerimizi uzaktan yönetebiliyorsak ve bu alanda olanca rekabet sürüyorsa da asıl kapışmanın evin ve ofisin dışında değil, bizzat içinde olacağını kestirmek zor değil. Çünkü mobil ve kablosuz iletişim teknolojileri ne kadar gelişip, önemini artırırsa artırsın, ADSL, fiber, kablo ve uydu üzerinden genişbant servisler de önemini o kadar artırıyor. Otomasyon cihazları ve femtocell gibi yeni ürünlerin evlere kurulacak olması ve bu mekanlarda birçok teknolojiyi alıp, bütünleştirip, daha uygun tekniklerle aktaracak ‘home gateway’lerin geliştirilmesi gerek üreticilerin, gerekse operatörlerin iş planlarını değiştiriyor. Bunları yakınsama teknikleriyle kullanıma sunan üretici ve operatörlerin kazançlı çıkacağına kuşku yok. Yakınsama konusunda hem iştah açan, hem de devasa boyutlu projeler olması açısında ürküten bir başka kavram da Herşeyin İnterneti (Internet of Things) eğilimidir. Daha çok makineden-makineye iletişimi hedefleyen yeni teknolojilerin kullanılacağı Herşeyin İnterneti’nde dünyadaki pek çok alışkanlığımız değişecek. Örneğin, birbiriyle haberleşen otomobiller sürücülerine yol durumu hakkında daha sağlıklı bilgiler verebilecek, alternatif yol çözümleri üretebilecek, yol deneyimlerini paylaşabilecek.
Rekabet güzeldir
Rekabet yüzünden telekom servislerinin fiyatları hızlı bir düşüş gösterirken, servislerin daha geniş kitleler arasında yaygınlaşması neticesinde trafik hacmi de o denli hızlı bir artış gösteriyor. Bunun bir başka nedeni de yeni çıkan servislerin, örneğin video tabanlı uygulamaların daha genişbantlı iletişim altyapısına duydukları ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Neden ne olursa olsun, sonuç değişmiyor ve geometrik olarak artan trafik yükünü sorunsuz karşılayabilmeleri için şebekelerin kapasitelerini büyütmek gerekiyor. Telli ortamlarda VDSL, fiber gibi teknolojilere geçiş çalışmaları yapılırken, telsiz ortamlarda daha geniş frekans bantlarına ya da mevcut frekans bantlarını daha etkin kullanabilen teknolojilere talep artıyor. Bu yüzden LTE ve benzeri teknolojilere yatırım mobil operatörlerin yeni eğilimleri arasına giriyor. Ancak kapasiteyi sınırsızca artırmak demek, bütçeyi sınırsızca artırmak anlamına gelecektir. Bu da operatörleri şebekelerini ekonomik olarak işletmelerine engel çıkaracak boyuta doğru sürükleyebilir. Kapasiteyi artırmak üzere operatörlerin üretici şirketlerin yardımıyla hayata geçirmeye çalıştığı yaklaşımlardan birisi de şebekeyi, omurgayı ve erişim mekanizmalarını optimize etmektir. Değişik yöntemlerle dağıtımı optimize ederek içeriği kullanıcıya ulaştırmak en önemli amaçlardan birisi oldu. Bu alanda da bulut bilgiişlem yardıma yetişiyor. Böylesine karmaşık ve düzenlemesi güçleşen sorunların üstesinden gelmek için nötr şebeke (net neutrality) yaklaşımı düzenleyici kurumların ilgi alanına girdi.
Bir yanda televizyondan 3 boyutlu görüntü izleme eğilimleri ve bu konuda yapılan çalışmalar yoğunluk kazanmışken, öte yanda YouTube, IPTV, Mobil TV gibi video servislerinin geniş kitlelerin günlük yaşantıları arasına katılması videoya olan önemi artırıyor. Telekom ve Medya Teknolojileri sektörünün en önemli gündem maddelerinden biri haline gelen videonun eğlence, oyun, eğitim, bahis, güvenlik, sağlık, sosyal ağ kulüpleri, askeri amaçlarla yerini daha da sağlamlaştıracağına şüphe yok. Her videonun değişik formatlarla TV, bilgisayar ve ceptelefonu ekranlarına taşınması yakınsama ile ilgili çalışmaların da bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Her yıl Ocak ayında Las Vegas, Nevada’da Consumer Electronics Association tarafından düzenlenen Tüketici Elektroniği Fuarı’nın (Consumer Electronics Show CES) bu yıl en gözde standlarında dikkati çeken ürünler bu alandaydı.
Stratejiler belirlendi
Bir arama motoru olarak küresel boyutta büyük başarılara imza atan Google’ın stratejik kararlarla, son zamanlarda ses, video, işletim sistemi hatta enerji alanlarına yatırım yapması gözleri bu yaratıcı şirketin üzerine çekti. Açık ve nötr şebekeleri destekleyen tutumu, kimi zaman operatörleri yanına alarak, kimi zaman ise tümüyle yalnız hareket ederek piyasayı belirleyen aktörlerden biri olmaya çalışan Google kendi iş modelleriyle geleneksel iş modellerini altüst etmeye aday. Örneğin, geçenlerde piyasaya çıkardığı cep telefonu, Nexus One’ı bir yandan operatörlerle özel anlaşmalar yaparak sattırırken, öte yandan Apple’dan farklı olarak anlaşmalı operatör için şifrelenmemiş olması ve isteyen herkesin alıp başka operatörlerle de kullanabilmesi alışılmış bir davranış olarak algılanmadı. Mobil iletişim konusunda Microsoft ile kızışan rekabet Google’ı daha hırslı yapıyor ve hızlı davranmaya zorluyor.
Altyapı ve işletme giderlerine çare olarak sunulan bulut bilgiişlem, kullanıcıyı teknolojiden ve cihazdan bağımsız hale getiriyor. Daha güvenilir, daha esnek, daha az kırılgan sistemler oluşturulmasına olanak veriyor. 2009 yılında 16 milyar dolarlık bir iş hacmi yaratmışken 2012 yılında bu miktarın 50 milyara yaklaşacağı tahmin ediliyor. Orange, Verizon, Vodafone, British Telecom, O2 ve daha bir çok operatör şimdiden değişik uygulamalarla bulut bilgiişlemi hayata geçirdi. Ne var ki; burada en büyük sorun nerede telekom teknolojilerinin bittiği, nerede bilgi teknolojilerinin (BT) başladığının henüz net çizgilerle ayırt edilecek düzeyde olmamasıdır. Bu yüzden operatörler ile BT şirketlerinin rol paylaşımları kesinlik kazanmamıştır. Bir başka deyişle, operatörlerin altyapılarının BT şirketlerine bilgi taşıyan kanala dönüşmesi operatörlerin sahip olduğu rolün değişmesine neden olabilecektir.
Son olarak, yeni eğilimlerin önde gelenlerinden birisi de küresel telekom üreticilerinin ve operatörlerinin kendi aralarında birbirlerini satın almalarıdır. Söz konusu eğilim önümüzdeki dönemde de artarak sürecek gibi gözüküyor. Bu nedenle, özellikle operatörlerin satın almalardan ya da birleşmelerden etkilenmemeleri için bölgesel sınırlar içine çekilmeleri, belirli segmentlere yoğunlaşmaları, ürün bazlı operasyonlara ağırlık vermeleri gerekecektir.