Bilişimin kanunları yeniden yazılıyor
1865 yılında kurulan ve kurucuları arasında Türkiye’nin de bulunduğu Dünya Telekomünikasyon Birliği (International Telecommunication Union, kısaca ITU) Birleşmiş Milletler’e bağlı bir organizasyon olarak neredeyse 150 yıldır faaliyet gösteriyor. Sudan’ın geçen yıl ikiye bölünmesinden sonra üye devlet sayısı 193’e yükselen bu büyük kuruluş, 700’den fazla ticari kuruluşu da bünyesinde barındırıyor.
Her yıl pek çok uluslararası etkinliğe imza atan ITU, 1988 yılında Dünya Telgraf ve Telefon İdareleri Konferansını, Avustralya’nın Melbourn şehrinde topladı. Bu konferansın en büyük özelliği o zamanki üye ülkelerden 73’ünün onayını alarak Uluslararası Telekomünikasyon Düzenlemeleri’ni (International Telecommunication Regulations, kısaca ITRs) yayınlamasıydı. İki yıl sonra, 1990’da söz konusu düzenlemeler tüm üye ülkelerin kullanımına sunularak yürürlüğe girdi.
Ancak, ne var ki; 1990 yılı telekomünikasyon sektöründe pek çok radikal değişimin de başlangıcıydı. Dünyanın değişik yerlerinde aynı anda serbestleşme rüzgarları esiyor, devletin tekel olarak elinde tuttuğu telekomünikasyon hizmetleri birer, ikişer özel sektöre devrediliyordu. Aynı zamanda, internetin kullanımı hızla yayılıyor, cep telefonu teknolojisi GSM bazı İskandinav ülkeleri başta olmak üzere piyasadaki yerini alıyordu. Tüm bu alt-üst oluş ve yeni ve farklı bir dünyanın ihtiyaçları ITRs tarafından zaman içinde karşılanamadı.
Özel sektöre ait telekom şirketleri kendi aralarında ikili ya da çoklu anlaşmalar yaparak uluslararası internet ve telefon hizmetlerini belirli kurallar altına almaya başladılar. Böylece, uluslararası telekomünikasyon trafiği başıboş bırakılmamış, ancak belirli bir disiplinle yönetilir olmuştu. Tüm dünyayı kapsayan katı düzenlemelerin olmayışı her iki sektörün de, yani internet ve telekomünikasyon, bir başka deyişle, bilişim sektörünün gelişip serpilmesine ön ayak oldu. Bugün, 5 milyar insanın cebinde mobil iletişim aracı taşıdığını biliyorsak, 2 milyar insan her gün internete giriyorsa, yakın gelecekte 50 milyar makinenin birbiriyle haberleşeceğinden söz ediyorsak, bunu serbest ortamdaki, gevşek uluslararası düzenlemelere borçluyuz.
Aradan geçen 22 yılın sonunda, bir yanda bilişim bu denli hayatımıza girmiş ve onun bir parçası olmuşken, öte yanda bazı sorunlar da artık altından kalkılamaz hale gelmeye başladı. İşte tam da bu noktada, ITU tekrar devreye girerek ITRs’ın revize edilmesi gerektiğini söyledi. Günün ve geleceğin koşullarına uygun değişikliklerle ITRs’ın yeniden kaleme alınması için bir dizi çalışma başlattı. Çalışmaların sonuçları değerlendirilip, ITRs’in yeni hali 2012 yılında, 3-14 Aralık tarihlerinde Dubai’de gerçekleştirilecek olan ITU Dünya Uluslararası Telekomünikasyon Konferansı’nda (ITU World Conference on International Telecommunications, kısaca WCIT) üye ülkelerin onayına sunulacak. Eğer revize edilmiş ITRs kabul edilirse, ITU uluslararası telekomünikasyon hizmetleri için tüm düzenleyici kurumların üzerinde ve devletler nezdinde yaptırım gücü olan bir otorite haline dönüşecek.
Mevcut pek çok maddenin daha belirleyici ve kısıtlayıcı hükümlerle yer değiştirmesi beklenen yeni ITRs için ITU’nun yaptığı hazırlıklara bütün üye ülkelerin yaklaşımları aynı değil. Değişikliklere özellikle gelişmekte olan Afrika ve bazı Arap ülkeleri ile Rusya destek veriyor. Buna karşılık, başta Amerika olmak üzere Avrupa ve Asya’nın gelişmiş ülkeleri ise başta internet üzerine uluslararası katı kurallar getirmenin sektöre çok büyük zararı olacağını savunuyorlar. Örneğin içerik ve siber suçlarda ülkelerin kendi kararlarını kendilerinin vermesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Bu iki alanda uluslararası müdahalelerin ulusların egemenlik haklarına müdahale anlamına geleceği savını öne sürüyorlar. Uluslararası mobil iletişimin ücretlendirilmesinin karşılıklı anlaşmalar yerine tepeden bir otorite tarafından belirlenmesinin serbest ekonominin ruhuna aykırı olduğunu savunuyorlar. Kaldı ki; böyle bir uygulama olsa dahi, ITU’nun bugünkü mevcut yapısıyla anlaşmazlıklarda hakemlik yapacak hukuki bir biriminin olmadığına dikkat çekiyorlar. Gerçekten de, ITU’nun uluslararası telekomünikasyon sektöründe ortak bir zemin yaratmak için geliştirdiği kurallar birer öneriden ibaret. Bu öneriyi kabul edip etmemek her ülkenin kendi inisiyatifine bırakılmış. Ne zaman ki üye ülkelerin çoğunluğu tarafından benimseniyor, o zaman bu öneri diğerleriyle uyum açısından bir çeşit zorunluluk halini alıyor.
Hal böyleyken, değişimden yana olan ülkeler tek tek ya da bloklar halinde günün koşullarına uygun pek çok revizyon talep ediyorlar. Bunlar arasında internet adreslerinin ICANN yerine ITU tarafından verilmesi, çocukları koruma filtreleri, yeni teknolojiler üzerine düzenlemeler, kişisel verilerin güvence altına alınması, belirli faturalama ve ödeme modellerinin geliştirilmesi, siber-güvenlik, servis kalitesinde garanti, internet hesaplarının oltalanmasına (phishing), numaraların ve adreslerin sahtekarlıkla kötü amaçlar için kullanılmasına engel olunması, spam iletilerin sınırlanması öne çıkıyor. Şimdiye kadar, bu konularda değişiklikler yapılması için ITU’ya önerge veren ya da görüş bildiren ülkeler Cezayir, Avustralya, Brezilya, Canada, Çin, Küba, Mısır (Afrika adına), Almanya, İran, Kore, Malezya, Portekiz, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nden (Kanada ve Latin Amerika adına) oldu. Ancak, WCIT tarihi yaklaştıkça hem bu ülkelerin sayısı çoğalacak, hem de ortak görüşü olan tarafların lobi faaliyetleri ivme kazanacak gibi görülüyor. Nitekim, Avrupalı büyük telekom operatörlerin ortak kuruluşu ETNO (European Telecommunication Network Operators Association) 19 Nisan tarihinde Brüksel’de ITU Genel Sekreteri Hamadoun Toure ile bir masa etrafında oturarak beklentilerini doğrudan kendisine iletmeyi planlıyor. Aynı şekilde, Kuzey Africa, Ortadoğu ve Güney Asya’yı kapsayan coğrafyada üyesi olan 40’tan fazla bilişim şirketinin dünyada 800 milyondan fazla abonesi adına ortak görüş belirlemeye çalışan SAMENA (South Asia- Middle East- North Africa Council) bir tutum belgesi hazırlamaya çalışyor. Geçen hafta (6-8 Şubat 2012) Tayland’ın başkenti Bangkok’ta toplanan Asya-Pasifik Tekekom Toplumu Örgütü (Asia-Pacific Telecommunity, APT) ITU yetkililerini ağırlayarak ITRs üzerine neler yapılması gerektiğini tartıştı. Amerika’da Federal İletişim Komisyonu (Federal Communication Commission, FCC) sadece görüş açıklamakla kalmıyor, diğer coğrafyalardaki benzeri kuruluşlarla işbirliğinin yollarını arıyor.
Aralık ayında ilk kez Cenevre dışında bir şehirde, Dubai’de gerçekleşecek olan Dünya Uluslararası Telekomünikasyon Konferansı’na dokuz aydan biraz fazla bir zaman kaldı.
Bakalım, tüm bu karşılıklı taraftar bulma ve ülkelerin, şirketlerin ya da sivil toplum örgütlerinin kendi istekleri doğrultusunda kararlar aldırma girişimleri sonucunda ne doğacak. Çıkacak sonuçlara göre, internet ve telekomünikasyon sektörü yolunu yeniden belirleyecek. Eski heyecan, büyüme eğilimi ve yeniliklerden bir şey kaybedecek mi? Bunu bekleyip göreceğiz.