İfade özgürlüğü ile nefret söylemleri sosyal ağlarda çakışıyor
Nefret söylemleri ve kötü davranışlar sosyal ağlarda kendini çok daha fazla gösteriyor, kullanıcıların hareketleri engellenemezken ünlü kişiler hedef tahtası oluyor.
Geçtiğimiz haftalarda saha içinde yerde kalan ve kalp krizi geçiren Fabrice Muamba, tüm dünyadaki futbol severleri hüzne boğdu. Genç futbolcunun sahada yığılıp kalması, Twitter’da da konu oldu.
Twitter üzerinde konuyla ilgili birçok yorum yapılırken Liam Stacey tarafından ırkçı bir mesaj atıldı. Ardından tüm Britanya halkı biyoloji son sınıf öğrencisini polise şikayet etti.
Bölge Hakimi John Charles, “Sosyal ağ sitesi üzerinden ırkçı bir yorumda bulunuldu. Yaşam mücadelesi veren futbolcu için sadece futbol dünyası değil, tüm dünya dua ederken gerçekleşen bu yorum kabul edilemez” dedi.Liam Stacey 56 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Ünlü futbolcu ve oyuncular Twitter hesaplarını kapatıyor
Benzer bir saldırı Liverpool takımının eski futbolcusu Stan Collymore’a karşı gerçekleştirildi. Newcastle Üniversitesi’nden hukuk öğrencisi Joshua Cryer, kendisine ırkçı mesajlar gönderdiği için cezalandırıldı. Cryer’a 240 saatlik ödeme almadan çalışma ve 150 pound para cezası verildi.
Britanya’daki bu örneklerin yanında ülkemizde de son aylarda ünlü komedyen Ata Demirer, iki yıldır kullandığı Twitter hesabını kapatmak durumunda kaldı. Demirer için Twitter üzerinden yapılan yorumlar hakaret düzeyine ulaşınca, ünlü komedyen “tüm enerjimi ve zamanımı yaptığı işlere aktarmak istediğim için” diyerek hesabını kapattı.
Bunun yanında Fenerbahçe ve Milli Takım formalarını giyen Semih Şentürk de Fenerbahçe’nin Orduspor ile karşılaştığı mücadelenin ardından gelen küfürlü mesajlar nedeniyle hesabını kapadı.
Benzer bir durum da ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz’un Twitter hesabı için gerçekleşti. Demirkubuz, “Bu hesap kapanmıştır. Başka hesabım yoktur. Takipçiler dağılabilir. Güzel insanlara saygı, sevgiler. Dallamalara hayırlı işler” diyerek hesabını kapadı.
Şimdilerde tüm dünya sosyal ağlarda denetim gerekip gerekmeyeceğini tartışıyor. Zira eğer bir kişi attığı Twitter mesajı nedeniyle cezalandırılabiliyorsa zaten orada denetim başlamış demektir. Tabii şikayetler üzerine açılan davalar ile doğrudan atılan mesajları takip eden bir sistem arasında fark bulunuyor.
Sosyal ağlarda denetim gerekir mi?
Sosyal ağlarda denetim mekanizmasının oluşturulması devlet eline verildiği takdirde sansür tehdidiyle karşılaşıyoruz. Zira Twitter’ın ülkelerin belirledikleri kelimeleri, o ülke içinde filtreleme uygulayacağını açıklaması sansür endişelerini gündeme getirmişti. Peki nasıl olacak da saldırgan Twitter mesajlarının önüne geçilecek?
Aslında bu toplumsal bir kalkınmayla paralellik gösteriyor. Twitter ya da Facebook bizlerin gerçek hayatımızın yansımaları olarak karşımıza çıkıyor. Küçük yaşlarda çocuklarımızın toplum içinde nasıl davranması gerektiğini öğütlüyorsak, internet ortamında da benzer bir çabaya ihtiyaç duyuluyor.
Nefret söylemlerinin artmasıyla ilgili Twitter’dan yapılan açıklamada, kendilerinin içeriği yönetme ya da filtreleme gibi bir niyetleri olmadığını en fazla kullanıcıların iyi davranış sergilemeleri için teşvik edebilecekleri duyuruldu.
Görünen o ki, kısa vadede sansür endişesi ile nefret söylemleri arasında sıkışmış, takip edilen ancak özgür saydığımız sosyal ağlarda gezinmeye devam edeceğiz.