“Hayat karartan” internet!
Belki duymuşsunuzdur, Meclis’te “internetin zararlarını araştırmak için” bir komisyon kurulması kararı alındı (http://www.haberturk.com/gundem/haber/718131-meclis-interneti-arastiracak). “TBMM Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu” geçen ay toplandı.
Komisyonun interneti anlamak değil, ondan “korunmak” için toplandığını da ilk oturumunun gündeminden anladık. BTK, komisyona “internetin kararttığı hayatlar” başlıklı bir sunum yaptı (http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=203129). Sunumun internetin yararlarına değil de sadece zararlarına odaklanması, Türkiye’de otoritelerin, hükümetlerin ve Meclis’in internet algısı konusunda çok öğretici.
Devletlerin internete yönelik bir tehdit algısı geliştirmesini doğal buluyorum; çünkü bilgi akışı denetimlerinden sıyrılıyor; halklarına ve dünyaya karşı şeffaflaşıyorlar; internet halklarının örgütlenme ve muhalefet özgürlüğünü baskılayamayacakları bir boyuta taşıyor; ve iki yıldır gördüğümüz gibi, bilgi edinme, iletişim ve örgütlenme özgürlüklerinin denetimlerinden kaçması onlar üzerinde yıkıcı etkide bulunabiliyor.
İktidarlar internetten ölesiye korkuyorlar ve bu doğal. İnterneti bastırmak ve denetlemek için de en çok başvurdukları yöntemi, “korku yönetimi”ni kullanıyorlar. Bu yöntem uyarınca vatandaşları ikna etmek için onların hassasiyetlerini istismar edip, “Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı” üzerinde “internetin zararlarından korumak” söylemine baş vuruyorlar. Tamamen ülke içine kapatıp istedikleri gibi denetleyebilecekleri, kafalarındaki toplum, aile, çocuk profilini dayatabilecekleri “temiz” bir internet hayali kuruyorlar. Bu amaçla sansürün dibine vuruyorlar, TinyUrl’den Pastebin’e, Digg’den WorldNews’e fantastik engellemeler yapıyorlar ama sansür eskisi kadar “kullanışlı” bir araç değil. O yüzden toplumu ikna etmeye mecburlar.
Bu ülkede otoriteler “internetin kararttığı hayatlar”ın yanı sıra kurtardığı hayatların da bilançosunu sunmaya başladıklarında belki “Bilgi Toplumu” olmaya yaklaşırız. Yoksa onlara rağmen bilgi toplumu olacağız.