Suskunluk sarmalı
Geçenlerde ABD Dışişleri Bakanlığı 2011 insan hakları pratikleri hakkındaki ülke raporlarını yayınladı. Türkiye ile ilgili rapor, insan hakkı ihlalleri ile ilgili gayet sert eleştiriler içeriyor (http://www.state.gov/j/drl/rls/hrrpt/humanrightsreport/index.htm?dynamic_load_id=186414#wrapper). Geçmiş yıllarda bu rapor yayınlandığında hep gürültü kopardı, “sen kendine bak” tarzı kabadayılıklarla karşılaşırdık; “bir kısım medya” ise raporu özetler ve kamuoyu yaratmaya çalışırdı; bu yıl tıs yok.
Bu sessizliğin birkaç açıklaması olabilir: Ya ülke olarak ABD’nin resmi tepkisini artık hiç umursamıyoruz (ama gündemi uzaktan takip etmek bile bu ihtimali elemek için yeterli); ya eleştirileri görmezden gelerek kriz yönetimi yapmak ve “Streisand etkisi”nden kaçınmak konusunda otoritelerimiz ilerleme kaydetti ve sadece tribünlere oynuyor; ya da raporda, özellikle ifade ve basın özgürlüğü konusunda yöneltilen eleştiriler az bile kalmış ki, medya bu eleştirileri aktarmaya dahi korkuyor.
Neyse, ben üstüme düşeni yapayım ve raporda internet özgürlüğü ile ilgili kısmı çerçeveleyeyim: Rapor, 5651 sayılı sansür yasasının iktidar tarafından kapsamı giderek artan bir biçimde interneti sansürlemek ve ifade özgürlüğünü bastırmak için kullanıldığını söylüyor; engellenen sitelerin hukuksuz bir biçimde, sadece şüphe üzerine sansürlendiğini, bunların Playboy’dan muhalif Kürt sitelerine çok geniş bir çerçeveye yayıldığını, gerçek sayılarının da sır gibi saklandığını da ekliyor; Rapor, Alternatif Bilişim Derneği’nin devlet eliyle merkezi filtre uygulaması konusundaki eleştirilerine de yer veriyor. BTK ve TİB’in ABD ve AB elçiliklerine yaptığı “ikna turları”nın ne kadar işe yaradığı da bu raporla ortaya çıkıyor.
Geleneksel milli tavrı takınıp, “kelin başına sürecek ilacı olsaydı” diye başlayan cümleler kurulabilir. ABD’nin internet özgürlüğü konusundaki baskıcı tavrının giderek yükseldiği, kimseye demokrasi dersi verecek durumda olmadığı doğrudur. Ama bu, rapordaki eleştirilerin haklılığını ortadan kaldırmaz. Hoşumuza gitse de gitmese de, Avrupa Parlamentosu raporları, Avrupa İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg raporu, AGİT internet özgürlüğü raporu ve son olarak da Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün basın özgürlüğü bakımından Türkiye’yi 179 ülke arasında 148. sıraya yerleştirdiği raporundan sonra, bu rapor da, biz sessizlik sarmalında boğulsak bile konuşmaya devam edecek…